MEDYA:Eden ford.
Gözümü açtım.
Akşamki uyanmamı saymazsak neredeyse antrenmandan geldiğim saatten itibaren uyuyordum.
Kaslarımın erimemesi için dua ettim.Saat 04.30'du spor salonunda idmanım sonra buz antrenmanım ondan sonra da kareografi antrenmanımız vardı.
"Hadi bakalım başlıyoruz." eliza antrenmanlara sonunda dönmüştü ve artık normal düzenimize girmiştik.
Kollarımı esnektim, yüzümü yıkayıp spor kıyafetlerimi giydim.
Bugün hava nasıldı bilemiyordum güneş daha doğmamıştı, doğmaya hazırlanıyordu.***
"Matt!!" eliza spor salonuna adımımı atmamla beraber boynuma atladı.
Burada ne işi vardı? Hem de sabahın köründe.
Normalde idman için ayrı spor salonlarında olurduk. Ama bugün buradaydı."iyi akşamlar eliza. Burada ne işin var?"
"sanada günaydın mattheo." gözlerini devirdi.
"daha gün aymadı." sabah sabah neden bu kadar heyecanlıydı?
"Neden bu kadar heyecanlısın? Dökül sadece 5 dakikam var idmanı dakikası dakikasına yaparım biliyorsun." derin bir nefes aldı. O an anladım uzun bir şey anlatacağını çünkü ne zaman böyle yapsa soluksuz konuşurdu.
"Eden dün Joyce'u düşürmüştü. Neyseki iyi şuan ameliyatı iyi geçmiş ama her yerinde kırıklar varmış. Her neyse tanrı ona yardım etsin." kafasını yukarı kaldırdı, ellerini birleştirdi ve devam etti.
"Eden kızın kafasını marmelata çevirdiği için partnersiz kaldı ve diğer patenciler sonlarının böyle olmasından korktuğu için eden'ın partneri olmayı reddediyorlar." çok hızlı konuşuyordu.
"Sadede gel Elizabeth."
"Sonuç. Eden partnersiz kaldı ve olimpiyatlara muhtemelen katılamayacak." aman ne güzel..
"sende bunu söylemek için sabahın köründe kalktın ve buraya mı geldin?"
"evet!" heyecanı hâlâ geçmemişti. Dün gece yaşananları unutmuş muydu?
Şahsen ben unutmamıştım."iyi eliza. İdmanımı yapmam gerek görüşürüz." dudakları aralandı. Sonra tekrar kapandı. Önünden geçip gittikten sonra idmanımı yapmaya başladım.
Rakip elediği için seviniyordu fakat daha benimle düzgün bir şekilde kayamıyordu bile.
Eden'ın partnersiz kaldığına seviniyordu ama benim tanıdığım eden tek başına bile girerdi o olimpiyata.Gözlerimden hâlâ uyku akıyordu. Sürekli uyumanın verdiği bir yetenekti bence bu.
Kendime gelmek için halterlere asıldım.
Kaslarımı iyice çalıştırmam gerekiyordu.***
Soyunma odasındaki dolaba sert bir şekilde çarptım.
"seviniyor musun Morrow? Ha? Seviniyor musun?" Boğazımdaki elini çekmesi için ona fırsat verdim ama elini çekmedi.