2'★

2.1K 174 93
                                    

Yorum yapmayı unutmayınn!!!

İyi okumalarr ✨

"Bu da ne demek oluyor?" demişti şaşkınlıkla. Taehyung'un ona bu kadar kaba ve sert davrandıktan sonra serbest bırakacağını söylemesi garip gelmişti. Halbuki taehyung istediğini almadan birini öylece bırakmazdı.

"Anlama kıtlığın mı var? Serbestsin işte. Köyüne geri dönüyorsun." demişti kalın sesiyle.
Jungkook ise bu durumda konuşup da taehyung ile uğraşmak istemiyordu. Madem çıkıp gidecekti, bunu uzatmaya gerek yoktu.

Jungkook'un bileğini sertçe kavramış, onu kendiyle birlikte yürütmeye başlamıştı. Karakoldan çıkıp arabaya yöneldiklerinde jungkook'un yüzünde bir sevinç vardı. Böylesine eziyet gördüğü bir yerde durmak istemiyordu.

Arabanın ön koltuğuna jungkook'u oturtmuş ve kendisi de sürücü koltuğuna oturmuştu. Garipsemişti bu durumu jungkook. Yalnız gidiyor olmaları garipti. Hiçbir askerin olmaması kaçmasına fırsat verebilirdi. Taehyung'un bunu göze alması garipti işte.

Yol boyunca susmuştu jungkook. Aynı şekilde yüzbaşı taehyung'da. Zaten yakın sayılan köye varmaları uzun sürmemişti. Pek de kalabalık sayılmayan, oldukça düşük durumlu ailelerin yaşadığı bir köydü. Köyün tek zengini de william'dı ama o da köylülerin gözünü boyamak için burada kalıyordu.

Köy meydanına vardıklarında jungkook arabadan inmek için hareketlenmişti. Bileğine sarılan el ile duraksamıştı. Bakışlarını önce bileğini saran parmaklara, ardından da kendine odaklı olan keskin gözlere çıkarmıştı.

"Öylece hemen gidebileceğini mi sanıyorsun?"

Sorgularcasına bakmıştı, jungkook. Bu da ne demekti? Madem onu bırakmayacaktı, öyleyse neden getirmişti ki?

"Ne? Neden getirdin beni öyleyse?!"

"Şu kağıdı imzala diye!" dediğinde hemen yanındaki kağıdı uzatmıştı. Elindeki kağıda göz ucuyla bakmıştı, jungkook. "Bu ne?"

"William'ın silah kaçakçılığı yaptığına şahitlik eden belge. İmzalarsan özgür olursun."

Kaşları çatılmıştı hemen. Bir de iftira atıp, zorla bir şeyleri imzalatmayı planlıyorlardı. Herşeyi böyle kaba kuvvet ile çözdüklerini düşünüyordu.

"İmzalamayacağım!" demişti, inat ve kararlılıkla.

Zaten hiç düzelmeyen kaşları tekrar çatılmıştı, taehyung'un. Duyduğu kelime hiç de hoşuna gitmemişti. Birşey söylememişti başta. Arabanın geniş ön camından dışarıya göz gezdirmişti.

Dudaklarının içini ısırıyor, dilini yanağının içinde gezdiriyordu. Düşünüyordu. Jungkook ise ne olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Şuan suratının ortasına bir tokat yemesi gerekiyordu. En azından o bu tepkiyi bekliyordu.

Jungkook'un üstüne doğru eğilmişti, taehyung. Ne olduğunu anlamadan bakıyordu jungkook. Kapının açılma sesi geldiğinde bir de taehyung'un "in!" dediğini duymuştu kalın sesiyle. Anlamsızca bakmıştı. Taehyung ile göz göze gelince tüyleri ürpermişti. Dediğini yapıp inmişti arabadan.

Onunla birlikte arabadan inen taehyung, hızlı davranıp jungkook'un hemen önünde durmuştu. Yine ne oluyor diye düşünüyordu jungkook. Yorulmuştu.

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin