16'★

1.1K 98 33
                                    

Yorum yapmayı unutmayınn!!!

İyi okumalarr ✨

Kapı açıldığında koyu kahveleri o yöne dönmüştü. İçeriye giren adamın suskun ve bir o kadar sakin tavrı bu son günlerde ona normal gelmeye başlamıştı. Pek alışıldık bir şey değildi ama bunu da kabullenmeye hazırlanıyordu.

Kendine değen gözlere rağmen çekmemişti bakışlarını. Adımlarını atıp da yanında durduğu sırada elinde duran şarap şişesini masaya bırakmıştı, taehyung. Üstünde büyük bir yorgunluk varken onu atmak için kafa dağıtmaya ihtiyacı vardı.

 Ağzı aralanıp da nefeslerini oradan sessizce aldığında bakışları başta şarap şişesine, ardından tekrar taehyung'a dönmüştü, jungkook'un. "İster misin?" diye sormuştu düz bir tonda. Cevap vermesini bile beklemeden getirdiği tek bardağa doldurmaya başlamıştı şarabı. Omuz silkmişti bıkkınlıkla, jungkook.

Akıntı sesiyle dolan bardağın çürük vişne rengine dönüşünü izlemişti. Bardak dolunca da başka bardak olmadığı için şişeyi boğazına dikmişti. Yüzü şarabın acımtırak tadıyla ekşimiş, gözlerini sıkıca kapatmasını sağlamıştı. 

Derin bir iç çekişle bakışlarını taehyung'dan çekmişti. Masanın üstünde kendine ayrılan bardağı eline almıştı yerinde kıpırdanıp. Başta ufak bir yudum alıp kendini alıştırmaya çalışmış, sonrasında ise boğazının acımayacağına emin olup koca bir yudum almıştı.

"En son ne zaman içtin?" diye sormuştu, taehyung. Amacı tamamen sessizliğe bir son vermekti. Jungkook'u izliyor, vereceği cevabı bekliyordu. Düşünür gibi yapmış, "sanırım ben buraya gelmeden bir hafta önceydi..." diye belirsizlikle konuşmuştu. 

Gözleri sürekli bir yerlere kayıyor, içindeki sıkıntıyı jungkook'la gideriyor gibiydi. "Nasıldı?," demişti jungkook'un daima baktığı pencerenin uzaklıklarına bakarak. Kendisine baktığını hissettiğinde ise dönüp ona bakarak cümlesine devam etmişti. "Buraya gelmeden önceki hayatın nasıldı? Nasıl biriydin? Hep böyle ağlak mıydın yoksa daha güçlü biri miydin?"

Bir kaç cam parçası yere düşmüş gibi kırılma sesi duyuyordu jungkook içinde. Yine gözlerinin dolacağını bilerek derin bir iç çekmiş ve dışarıya bakmak için başını tekrar önüne çevirirken, "bilmem... Güçlü olmamı gerektirecek çok şey yaşamadım, annem ve babamın vefatı dışında. Halam her daim beni düşündüğü için mutluluk duyardım. Ağlamak? Ben bunu sadece annem ve babam aklıma geldiğinde yapardım. Halam ise bunu düşünüp ağlamamam için hep yanımda olurdu." demişti.

Duygu yoğunluğu yaşıyordu tam da şuan. O günleri aklına getirmeye çalışıyordu ama hepsi silik bir kaç anıdan ibaretti. Güzel günlerş hatırlıyordu yalnızca. Taehyung da jungkook'un mutlu günleri düşündüğünü kıvrılan dudaklarından, uzaklara dalıp giden bakışlarından anlıyordu.

"Kaç yaşındaydın? Ailen vefat ettiğinde yani." diye tekrar başka bir soru yöneltmişti. Merak ediyordu çokça onun nasıl biri olduğunu. Nasıl bir hayat yaşadığını, onu bu hale getiren, bu terbiyeye mecbur tutan yaşamı. Jungkook sorulan sorular karşısında ciddi ciddi geçmişe dönüyordu. Hoşuna da gitmişti bir bakımdan geçmişinin merak edilmesi. Uzun zamandır içinde tuttuklarını bu sayede dışarı atabilecekti.

Taehyung'un yüzüne bakarken konuşmaya devam etmişti. "Yedi. Hatta doğum günümden bir ay öncesinde falandı. Şehir dışına çıkmışlardı dedemi ziyarete. Dönüş yolunda bindikleri otobüse ateş açılmış ve araçtaki herkes ölmüş. O günden sonra bay william bize maddi olarak yardımlarda bulundu. Beni neredeyse o büyüttü. Annem halamdı, babam bay william."

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin