Yorum yapmayı unutmayınn!!!
İyi okumalarr ✨
Dudaklarını birbirine bastırmışken taehyung'a bakıyordu. Kaşları hafif çatıktı. "Neden bu kadar öfkelendin ki?" diye sordu.Buna karşın taehyung sorgularcasına baktı. "Ne demek neden? Ne halde olduğunun farkında mısın?" diye kızmıştı. Üniformasını çıkarmış, siyah bir alt seçip üstüne de kısa kol bir tişört giymişti. Havanın soğuk olmasını umursamıyordu, ki zaten kolay kolay üşüyen biri de değildi.
Jungkook cevap vermek istememişti buna. Kaçınmıştı. Fakat taehyung daha çok üstüne gitmeye kararlıydı. Şimdi sakinken onu dinlemek istiyordu. "Bir daha soruyorum, sana ne söyledi?"
İnatla sorulan sorudan bulanmışken oflamıştı. "Bir şey söylemedi." diye geçiştirmişti. Bu kaçışı kabul etmeyeceğini belli eden taehyung, elini jungkook'un çenesine koymuş ve kaçırdığı bakışları kendisinde sabitlemişti.
Lakin birden vazgeçmişti. Elini olduğu yerden çekerken bakışlarını etrafta gezdirmişti usulca. Bu hareketle dona kalan jungkook, yakınlık kuran herhangi bir davranışa dayanamıyordu. Üstelik yaklaşık bir buçuk saat öncesinde çıplak bir şekilde taehyung'un gözleri önünde durduğunu düşündüğünde başını duvarlara vurmak istiyordu.
"Teşekkür ederim, yüzbaşı..." dediğinde oldukça sessiz olan odada fısıltısı kulağa yüksek gibi gelmişti. Taehyung bakışlarını onda tutarken diyecek bir şey bulamamıştı. Şuan jungkook'un önünde kendi hatalarını da ortaya çıkarmayı düşünmüyordu.
Jungkook iyice düşünmek için kendine kısa bir zaman tanımıştı. Ya şimdi, ya asla! O yüzden taehyung'a çevirmişti bakışlarını. Her zamankinden daha yumuşak olduğunu fark etmişti. Bundan iyi fırsat geçemezdi eline. "Taehyung?" diye konuştuğunda kendisine baktığını bilmesine rağmen seslenmişti.
Meraklı bakışlarını jungkook'un üzerinde gezdirirken,"hm?" demişti yalnızca. Utanıp kızardığını bilmesine rağmen yapmakta kararlıydı, jungkook. Çünkü biliyordu ki, eğer planı tutarsa bu evden kaçana kadar onu korurdu, taehyung. Güvenini kazandığı için de, kaçması kolay olurdu.
"Ben sanırım..." derken sesi kısılmış, boğazı düğümlenmişti. "Yani, şey... Ben galiba senden hoşlanıyorum." dediğinde öyle bir utanmıştı ki, bakışları taehyung'a değmemeye yemin etmişti.
Duyduğu şey ile gözleri hafifçe irileşirken bunun cidden yaşanıyor oluşundan korkmuştu. Düşünmeye başlamıştı. Bunu inkar edecek, yalan çıkaracak nedenler aramıştı. "Saçmalama, jungkook. Sen şimdi kötü bir durumda olduğun için öyle düşünüyorsun. Benden hoşlandığın falan yok!"
Planının tutmuyor oluşuna hırs yapmışken tüm itirazlara karşı savaşmaya hazırlanıyordu. Bunun için her türlü yalanı söyleyebilirdi. Artık bunları yapacak kıvama gelmişti. Düşününce kendisini korumanın tek çaresi buydu. Onu Jin young'dan taehyung koruyacak, taehyung'dan ise bay William koruyacaktı. Garip bir döngüye girmişti.
Fakat bir anda durmuştu. Üstelerse eğer yalan olduğunu anlayabilirdi. Bu yüzden şimdilik yemi atıp farenin kapana kısılmasını bekleyecekti. En azından dikkat çekmezdi. "Bilmiyorum, taehyung. Aklımı karıştırıyorsun. Bana çok yakın davranıyorsun..." dediğinde taehyung'a bakmadan, kendiyle konuşuyormuş gibi davranıyordu.
Taehyung ise jungkook'un söylediği her kelimeyi iyice düşünüyordu. Jungkook'u bilmiyordu ama kendisinde çok fazla gariplik seziyordu. Daha düne kadar bu savunmasız gence kendisi vuruyorken, şimdi onu herkesten o koruyordu. Kimsenin ona yaklaşmasını dahi istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this is my last call to you •taekook•
FanfictionJungkook hala taehyung'un suratına bakmıyordu. "Beni kelepçelemeyecek misin?" diye sormuştu kısık sesle. Ardından dönmüştü bakışları taehyung'a. Yerinden kalkmış jungkook'a doğru adımlarken konuşmuştu. "Biz sadece kaçabilecek olanları kelepçeliyo...