33'★

650 40 113
                                    

Yorum yapmayı unutmayınn!!!

İyi okumalarr


Adımlarımı ilerletmiş, kapıyı kapatırken bakışlarımı odada gezdirmiştim. Oldukça sakin bir gün olması içimi huzurla dolduruyordu. Sanki uzun zamandır aradığım şey buymuş gibiydi.

Bakışlarımı taehyung'un üzerinde tuttuğumda dönüp bana bakışıyla gülümsemiştim. Yatağın üzerinde bağdaş kurmuş, ona ilerleyişimi izliyordu sessizce. Gerçi zaten istese de konuşamazdı ya.

"Bak sana çorba getirdim." derken yatağın üzerine usulca bırakmıştım tepsiyi. O ise ben yatağa çıkarken dökülmemesini sağlamak için tepsiyi kenardan tutmuştu. Böylece bende bağdaş kurup hemen karşısına oturduğumda tepsiyi bırakmıştı.

Öylece baktım ona. Saçları nasıl da uzanmıştı kısacık zamanda. Sanki zayıflamış gibiydi de. Bakışları değişmişti bir de. Sakinleşmişti sanki. Hırçınlığını yitirmişti.

Çektim bakışlarımı üzerinden. Tepsideki kaşığı alıp kasedeki çorbaya batırmıştım. Önce biraz karıştırmış, ardından doldurduğum kaşığı havaya kaldırıp üflemiştim usulca. Soğumasını sağladıktan sonra ise ona doğru yaklaştırmış, "aç ağzını." demiştim.

Söylediklerimi ikiletmeden ağzını açmış ve yemişti kaşıktaki çorbayı. Böyle böyle bir iki kaşık daha yedirdikten sonra "çabucak iyileş de sesini duyayım." demiştim.

Bu durum ikimizde de büyük bir burukluğa sebep oluyordu. Acaba şimdi konuşabilseydi bana neler söylerdi diye düşünmeden edemiyordum. Sürekli beynimi meşgul eden şey buydu.

Çorbanın yarısına gelmişti. Sıkılmış olmalıydı ki, elini kaldırıp yanağıma koymuş oyalanıyordu. Fakat ben hâlâ ona çorbasını içirmeye devam ediyordum.

"Kendime üzülürdüm zayıfladım diye ama sen benden daha beter durumdasın. Böyle olacağını bilseydim gitmezdim." demiştim bakışlarım yüzündeyken. Gözlerimin içine baktı bir kaç saniye uzunca. Dudaklarımın kenarı kıvrıldı istemsizce.

Durmadım. Biraz daha doldurdum kaşığı. O ise bu kaşığı da yedikten sonra elimdeki kaşığı benden almış, tepsiye koymuştu. Ardından yerinde doğrulup tepsiyi komidinin üzerine bırakmıştı.

"Ne yapıyorsun?" diye sormuştum kısaca. O ise hızla bana doğru dönmüş, katlı olan bacağımın üzerine uzanmıştı bir çırpıda. Başta yüzünü bacağıma gömüp derin bir nefes almış, ardından uzandığı yerde rahatlamak için bir kaç kas hareketi yapmıştı.

Zaman kaybetmeden elimi yüzüne indirmiş, başta alnında olan elimi saçlarına götürmüştüm. Yüzünde bundan hoşnut bir ifade varken bende gülmeden edememiştim. "Seni işgüzar! Ben olmasam kimsenin sana katlanmayacağını biliyorsun, değil mi?"

Dizimdeki başını sallamıştı beni onaylamak için. Ki buna bile gülmüştü. "Aferin. O yüzden benim kıymetimi bil bir zahmet!" diye konuştuğumda da elimdeki saçlarını çekiştirmiştim. Böylece acı nidaları çıkarmış, saçlarını ellerimin arasından kurtarmaya çalışmıştı.

O kadar acıtmış olmalıydım ki, başını dizimden kaldırmış, doğrulmuştu yerinde. Kaşları çatık bana bakarken, "ne? Hatırlarsan daha öncesinde sende benim saçlarımı yolmuştun. Hatta bir hafta baş ağrısı çekmiştim saç diplerim acıdığı için." diye isyanlarımı etmiş, geçmişi açıkça yüzüne vurmuştum.

Bir an durdu. Yaşadığım, bana yaşattığı kötü anları şakaya vurmama üzülmüş gibiydi. Gözlerimin içine baktı düz bir ifadeyle. Ardından üstüme atılmış, sarılmıştı bana tüm benliğiyle.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin