3'★

1.8K 137 123
                                    

Yorum yapmayı unutmayınn!!!

İyi okumalarr ✨

Yerine oturmuştu taehyung. Önündeki kâğıtlardan bir kaçına göz gezdirmişti. Önünde hala ayakta dikilen jungkook'u hiçe sayıyordu. Masanın hemen üstünde duran iş telefonu ile belli belirsiz şeyler yapmış, ardından da kulağına götürmüştü. 

"Odama bir kahve getirin." demişti. Ardından telefonu kapatıp yerine koymuştu. Önündeki belgelerden bakışlarını çekmezken, "neden hala bekliyorsun?" diye sormuştu.

Ayakta durmaktan dolayı yorulmuştu jungkook. Saç diplerine ağrı girmişti. "Gidecek bir yerim yok. Unuttunuz mu?" diye gönderme yapmıştı açıkça. Taehyung bakışlarını kaldırmış, bitkin görünen gence bakmıştı. "Jeon jungkook demek."

Hızlıca yutkunmuş, gözlerini ağırca kırpıştırırken "evet." demişti. Bakışlarını önündeki adamda tutuyordu. Ne yaptığını izliyordu ama anlamıyordu da. Devlet işleridir, kanıttır, bilgidir diye diye geçiştirmişti sorularını.

"Yirmi bir yaşındasın?" 

"Hıhım..." diye cevap vermiş, ardından artık takati kalmadığını göstermeye çabalayan bacaklarını serbest bırakmıştı. Kendini hiç çekinmeden yere sermişti. Oturur pozisyonda yerde oturan genç çocuğa garipçe bakmıştı taehyung.

"Ne yapıyorsun?" diye sormuştu, başka bir soruya başka bir cevap almak için.  Omuz silkmişti jungkook. Sorduğu sorunun cevabını ağzını açmadan söylemişti. "Neden yerde oturuyorsun? Koltuklardan birine oturtabilirsin, yasak değil." 

Omuzlarını yukarı kaldırıp indirirken, "tch!" demişti kendi kendine. Kapının açılması ile konuşmaları yarıda kalmıştı. Elinde kahvesi ile içeri girmişti jimin. Gözleri yerde oturan jungkook'u görünce o da tıpkı taehyung gibi garipsemişti. Hatta bir an olsun taehyung'un bunu yaptırmış olabileceğini dahi düşünmüştü.

 "Kahveniz..."

"Buraya bırak." diye göstermişti taehyung parmağıyla masanın kendine yakın olan ucunu. Bardağı yavaşça bıraktıktan sonra yerinde dikilmiş, jungkook'un haline bakmıştı öylece. Her gün daha nicelerini görüyordu ama jungkook jimin'e masum gibi geliyordu. Suçlu olduğuna inanmak istemiyordu.

"Ne yapmayı düşünüyorsunuz, amirim?" diye sormuştu aklındaki soruyu. Taehyung'la birlikte bakışları jungkook'dayken ne diyeceğini bilememişti. "Bilmiyorum... kimse onu kabul etmedi. Reşit olduğundan dolayı da yurda falan gidemez. Muhtemelen parası da yoktur."

Tüm bunları söylerken jungkook ile göz gözeydi. Gerçekleri suratına vuruyor olmak umurlarında dahi değildi. İçten içe üzülüyorlardı ona. En azından jimin ona yardım etmeyi bile teklif edebilirdi ama taehyung'un ona tek bir yardımı dahi dokunmazdı.

"Sizin odanızda kalmaya devam mı edecek? Nezarete atayım mı?" sorduğu soruya biraz şaşırmıştı taehyung. Melek kalpliydi bir kere o, böyle sözler yüreğini acıtırdı. Yeni yanlarını görmek gerçekten garip gelmişti.

Bu sefer melekliği tutan taehyung olmuştu birden. "Kalsın, sesi çıkmıyor zaten. Bende birazdan çıkacağım. Girmek isterse gönderirsiniz."

"Emredersiniz, amirim." demişti jimin. Ardından jungkook'un yanında doğru gitmişti. Kolundan tutup kaldırırken bir şeylerin ona bu kadar ağır gelmesi anormal bir durum gibi görünmüştü gözüne. Ardından başına dank etmişti, taehyung'un. O reşit olmuş olabilirdi ama çocuktu belki de hala. Güvendiği herkesin onu teker teker terk ediyor oluşu onu yıkmıştı haliyle. 

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin