Yorum yapmayı unutmayınn!!!
İyi okumalarr ✨
"Kalın bir derim ve
esnek bir kalbim var.
Ama senin bıçağın
fazla keskin olabilir.
Lastik bir bant gibiyim,
sen fazla sert çekene dek.
Kopup hızla hareket edebilirim.Ama paramparça
olduğumu görmeyeceksin.
Çünkü esnek bir kalbim var..."Bir ay. Size kolay bir ay. Bana asırlar geçmiş kadar acı çektirmiş, tepeden tırnağa değiştirmiş, yeni bir ben yaratmıştı, geçtiğimiz bir ay. Alabildiğim nefesler bana birer mucize gibi geliyordu. Sevinmeli miydim, jungkook'un beni terk edişinin üzerinden geçen iki haftada tekrar göreve alınmama?
Bir oyun muydu bu? Böylesine bir anda taşlarımı eksiltip beni tümüyle yıktıktan sonra eksik parçalarımla inşa olmamı mı istiyorlardı? Oysa ki ben yıkılmak için inşa edilmiş bir adam değil miydim?
Döndüm. Tüm bunlara rağmen geri döndüm. Yapacaktım. Onu bulacaktım. Başka çarem yoktu ki. Birdenbire böylesine bağlanmış olmam beni iki taraftan birden tokatlıyordu. Onsuz yaşama düşüncesi beni yere çöküp ağlatmaktan başka bir cevap vermiyordu.
Bu iki haftada sanki hiç görevden ayrılmamışım gibi davranan amirlerimin aksine bu kez sadece vatan uğruna gelmemiştim. Bu kez kendi vatanıma, kalbimde bir bekçi misali durup tüm düşüncelerime ve duygularıma hükmeden biricik aşkıma gelmiştim. Onu bulma uğruna gelmiştim.
Bu iki haftada çevrede aranmadığım yer kalmamıştı. İlk defa üzerimde taşıdığım üniforma hiçbir işe yaramamıştı. Kişisel sorunum olduğu söylenip sürekli reddediliyorken, jungkook'un kimliğini de ölüye çıkarmış olmam beni daha da zorluyordu.
Geceleri geç saatlere kadar caddeler boyu turluyor, bensizliğe yelken açmış kayıp ruhu arıyordum bedeniyle. Geceleri çıkmam hiçbir işe yaramamışken gün boyu uykusuz geziyor oluşum için de oturaklı bir azar işitmiştim.
O son bakışındaki dumanlı gözleri tek bir an bile hatırımdan çıkmıyordu. Bırakın gözlerimin kapalı olmasını, açık olduğu halde ona bakıp duruyordum. Bana veda eden buğulu gözlerini görüyordum.
Bana yeni bir darbe de iki haftanın sonunda kapıma dayanan postacıdan gelmişti. Ve evet bugün, tam da bugün kapıma gelmişti postacı. Elime tutuşturulan zarfın üzerinde duran iki kelime anlamama yetmişti. Ağlamama yetmişti.
Kalp sancın...
Zarfın üzerinde yazan bu iki kelime kalbimin bir anlık durmasına sebep olmuştu. İçimde bir heyecan oluşurken boğazımda yumrular birikiyordu. Güneş açmasına rağmen yersiz esen rüzgar mıydı beni titreten, yoksa ondan gelen herhangi bir haber miydi?
Odamda, onun yerinde, tam da pencerenin önüne oturmuştum. Ellerim titriyorken bedenimi baştan aşağı bir sıcaklık kaplamıştı. Korkuyordum, kötü bir haber olmasından çok korkuyordum. Yine de ellerime güç vermiş ve zarfı açmıştım. İçinden çıkan kağıttaki yazıların tümü küçük bir el yazısıyla yazılmıştı.
"Yüzbaşım, rüzgarım...
Biliyorum, ben artık senin en büyük kalp sancınım. Nereden bildiğimi sorma lütfen. Klişe gelecek ama ben senin her şeyini bilirim. Rüzgarım... ah benim hiç dinmeyen rüzgarım... Ne desem, nereden başlasam bilmiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this is my last call to you •taekook•
FanfictionJungkook hala taehyung'un suratına bakmıyordu. "Beni kelepçelemeyecek misin?" diye sormuştu kısık sesle. Ardından dönmüştü bakışları taehyung'a. Yerinden kalkmış jungkook'a doğru adımlarken konuşmuştu. "Biz sadece kaçabilecek olanları kelepçeliyo...