Yorum yapmayı unutmayınn!!!
İyi okumalarr ✨
Odasının kapısını açıp rahat bir ifade takınarak içeriye girmişti. Keyfi yerindeydi. Gün doğmuştu ve yine mesaisi başlamıştı. Yine bir sürü insanla uğraşacaktı.Bakışları koltukta uyuyor olan jungkook'a döndüğünde kaşları çatılmıştı. Dünden beri uyanmamış mıydı? Garipti. Yerinden kalkıp bir kaç adımda jungkook'un dibinde bitmişti. Bakışları yüzündeyken yüzünün kusursuzluğuna takılmıştı. Ardından uyarmıştı kendini hemen, kanmayacaktı.
Elini jungkook'un omzuna koyup sarsmıştı. "Uyan hadi!"
Gözlerini zorlukla aralıyordu jungkook. Duyduğu sesin kime ait olduğunu anlamış ve yerinde doğrulmuştu. Henüz yeni ayıldığı için gözleri hafif bulanıktı. Bakışlarını taehyung'un üstünde tutarken üstünde bir ağırlık olduğunu hissetmişti. Sanki vücudu uyuşmuş gibiydi.
"Rahat uyudun mu bari?" diye sormuştu dalga geçermiş gibi. Yerine doğru yönelmişti. Sandalyesini çekip otururken masanın üstüne henüz bıraktığı paketten bir dal sigara çıkarmıştı. Dudaklarının arasına sabitlemiş, ardından paketin hemen yanındaki çakmağı almış ve sigarasını yakmıştı.
Sessizce karşısındaki adama bakıyordu jungkook. Özellikle taehyung'un iki dudağı arasındaki sigarada duruyordu gözleri. Boğazında büyük bir susuzluk hissediyordu, açlık. Şu lanet yere düştüğünden beri ağzına doğru düzgün birşey girmemişti.
"Su... çok susadım..." diye aralıklı söylediği kelimelere takılmıştı taehyung. Sesi boğuk çıkmıştı. Susuzluktan olduğu açıkça ortadaydı.
"Jimin! Park jimin!" diye iki kere seslenmişti yüksek sesle. Çağırılmasına rağmen kapıyı tıklatıp içeri girmişti, jimin. Bakışları jungkook'u bulurken "emredin efendim!" demişti eli alnına çıkarken.
"Bir sürahi su getir." diye duyduğunda garip karşılamıştı. Yine de birşey dememiş başını onaylarcasına aşağıya doğru tek seferlik sallarken, "emredersiniz!" demiş ve odadan çıkmıştı.
Jungkook'un bakışları kapıdan çıkan jimin'den ayrılmıştı. Kapıda kalan bakışlarını taehyung'a çevirmek istese de içinden bir his onu bunu yapmamaya zorluyordu. Belki de bu bilmediği his taehyung'un ona baktığını bildiğinden dolayı onu taehyung'a bakmamaya zorluyordu. Çünkü biliyordu. Taehyung'a bakarsa gerilecekti. Vücudu alev alacaktı.
Bir süre bakmamıştı. Bakışlarını yerde tutmuştu. Kapı tekrar tıklatıldığında bakışlarını yerden kaldırmış ve kapıya çevirmişti. İçeriye giren jimin'e bakıyordu. Masanın üstüne bırakmıştı sürahiyi, jimin. Yanında da bir bardak bırakmış ve ayakta dikilmişti.
"Başka bir emriniz var mı, efendim?" diye sormuştu. Taehyung başını aşağı yukarı sallarken merakla kıpırdanmıştı. Sessizce beklemişti.
Taehyung masanın üstünde duran sürahiyi elime almış, ardından yanında duran bardağı suyla doldurmuştu. Suyun bardağa nasıl dolduğunu seyretmişti. Bardak dolunca da bardağı eline almış ve ağzına doğru götürmüştü. Bir bardak suyu tek dikişte içerken jungkook'a bakıyordu. Jungkook'un kaşları çatılmıştı. Suyu kendisi için istemişti ama gözünün içine baka baka sanki inadına yapar gibi içmişti.
Jungkook derin bir nefes alırken, taehyung bardağı tekrar doldurmuştu. Bardağı tekrar ıslak dudaklarına götürmüş ve bir yudum almıştı. Ardından bardağı jimin'e uzatmış, "ona ver." demişti yutkunurken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this is my last call to you •taekook•
FanfictionJungkook hala taehyung'un suratına bakmıyordu. "Beni kelepçelemeyecek misin?" diye sormuştu kısık sesle. Ardından dönmüştü bakışları taehyung'a. Yerinden kalkmış jungkook'a doğru adımlarken konuşmuştu. "Biz sadece kaçabilecek olanları kelepçeliyo...