28'★

584 57 95
                                    

Yorum yapmayı unutmayın!!!

İyi okumalarr

(Bölümü gece okuyorsanız veya
müzik dinleyerek okuyorsanız şuanda,
O zaman yoruma bırakacağım
playlisti açıp bölümü okursanız
çok daha duygusal olur.
Playlistteki Türkçe olanları
Dinleyerek yazdım ben.
Siz de onlarla okursanız çok sevinirim.)

"Gidiyor musun?
Bu kez ağlama.
Günlerim artık
odalara sinmiş,
Kokunda kaldı aklım.
Biliyor musun?
Son kez güldün bana.
Gelmek istedim, atkını aldım,
gururu attım, ucuz yırttım..."

Kaşları çatıktı. Dudaklarını birbirine bastırıyor, elini sıkıp yumruk yapıyordu. Bu sessizliğe bir son vermek için bana adımladığı sırada bende ona doğru adımladım. "Jungkook..." diye kendi kendime sayıkladım adını.

Yüz yüze geldiğimiz an, onu kendime çekip sarılmıştım. Başını omzuma yaslamış, yüzümü boynuna gömmüştüm. Kollarım sırtına sarılıyken onu çok fazla sıktığımın farkındaydım.

Benim aksime o bana temas etmekten kaçınıyor gibiydi. Kollarını bana sarmıyordu. Omzunda olan başını da benim hamlemle orada tuttuğunu düşünüyordum. Beni istemediğini açıkça belli ediyordu.

Sessiz sedasız durdu kollarımda. Her ne kadar onu sonsuza dek sarıp sarmalamak istesem de ayırdım onu kendimden. Bakışları baygınmışçasına yükseldi yüzüme. Sanki bakmak istemezmiş gibi.

Ellerimi boynuna yerleştirmiş, çenesine kadar yetişen parmağımla da olduğu yeri okşuyordum. "Bakma bana öyle. Bağır, kız, içini dök." diye giriştim söze. Benim yanımdayken sürekli duygu topuna dönen gözleri bu sefer bana soğuk bakıyordu. Hevessiz.

"Hadi, eve gidelim." demiş ve ellerimi ellerine indirmiştim. Yüzümde onu bulmanın ahmak gülümsemesi varken, ellerini sertçe benden çekmesiyle hüsrana uğramıştım.

Ellerim havada sahipsiz kalmıştı. Gülümsemem, zoruma giden durum ile yerini acilen terk etmek için çırpınıyordu. Durdum öylece. Gözlerim gözlerindeyken, yüzümdeki ifadeyi inceledi. Kendimi bir çöp parçası gibi hissetmiştim bu bakışlar altında.

"Mektubumu aldın mı?" diye sordu bana. Başımı salladım hafifçe. "Evet, aldım. Merak etme, artık seni yalnız bırakmayacağım." demiştim. Yüzünde mimik bile oynamamışken, "mektubu hiç okumadın değil mi?" diye sormuştu.

Bana saçma gelen soruya kaşlarım çatılmışken, "hayır, okudum!" diye yanıt vermiştim. Tek kaşı havalanmıştı. Dudaklarını birbirine bastırmış, bakışlarını kısaca etrafta gezdirip tekrar bana bakmıştı.

"Hayır, taehyung. Okumamışsın. Eğer okusaydın, anlasaydın peşimden gelmezdin. Bunca şeye rağmen sana en samimi duygularımla sesleniyor oluşuma saygı gösterirdin. Artık sana değil, kendime üzülüyorum. Sana sürekli anlayış gösterişime üzülüyorum."

Kalbim öylesine kırılmıştı ki, daha önce bu kadar aşağılanmış hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Söylediklerinde haklı oluşu benim olduğum durumu daha da batırıyordu.

Durdum. Bir şeyler söyleyebilmek için dilimi zorladım. Ağzım hafifçe aralandığında sadece aklımdan geçenleri söyledim. "Yapamam." dedim. "Yapamam. Seni bırakamam. Hayatımda ilk defa biri tarafından adam yerine koyuldum ben. İlk defa birini böylesine sevdim." derken ellerini tekrar tutmuştum.

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin