Yorum yapmayı unutmayınn!!!
İyi okumalarr ✨
"Yormadan, sormadan seveceğim seni sadem.
Gönlüme sarmadan, ya buna var mı müsaden?
Hiç durmadan, yorulmadan seni bekleyeceğim zaten.
Evime düşen bir kaç saç telin olmadan,
Buna var mı müsaden?"Silahlı adamın onu ileriye doğru ittire ittire götürüşüyle william'ın önüne kadar gelmişti, jungkook. Kaşları çatılırken içinde büyük bir nefret oluşmuştu. Bütün doğruları yalan çıkmıştı. Aklına daha bir sürü şey geliyorken sormaya fırsat arıyordu.
Yüzünde eğri ama bir o kadar çirkin bir sırıtış varken, "ne acı, anne ve baban da benim yüzümden ölmüşlerdi." dediğinde jungkook'un gözleri irileşmişti. Genzine büyük bir acı saplanırken sertçe yutkundu. "Şimdi de sıra sana geldi."
Kaşları ağlamak için gerinmişti. Çenesi titremeye başlarken, "yalan söylüyorsun!" diye bağırmıştı. Sesi bomboş garajda yankılanmıştı. "Beni çıldırtmak için yapıyorsun!" diye devam ettiğinde ise sesi pürüzlü çıkmıştı.
Başını iki yana sallarken, "ölmeden önce gerçekleri bilmeye hakkın var diye düşünmüştüm." demişti alayla. Fakat jungkook kendisinin öleceği ihtimalini bir kenara atıyor, ailesinin cidden de william yüzünden mi öldüğünü düşünüp duruyordu.
"Ama, ama bana onları devlet askerlerinin öldürdüğünü söylemiştiniz..." derken sesi kısık çıkmıştı. Tam o anda taehyung'u düşündü. Baştan beri ona doğruyu söylediğini. Bu yüzünü daha da ıslatırken taehyung'un gelip kendini kurtarmasını istemişti. Ama aklından da, ben bunu hak ettim diye geçiriyordu.
William ise yine ağzını araladı konuşmak için. "Buna gerçekten inandırabilmiş miyim? Ufak çaplı tiyatrolarım takdire şayan..." dediğinde gururlanmış gibiydi. Jungkook yüzünde nefret ifadesiyle bakıyorken elini kaldırdı, william'a kaldırmak için. Ama ne yazık, william'ın refleksleri oldukça iyiydi.
Havadaki eli tutarken, birden ters çevirmişti william. Jungkook acıyla bağırıyorken william ise ciddi ifadesini henüz ortaya çıkarıyordu. Ne kadar çırpınsa da bir fayda etmiyorken dirseğindeki kemiklerin zorlandığını hissetmişti.
Ve işte tam da o anda garaj kapısı açıldı. İçeriye adamlardan biri giriyorken herkesin dikkati oraya dönmüştü. William, jungkook'un kolunu bırakınca geriye doğru sendeledi. Bileğini ovuşturuyordu, sanki acısı dinecekmiş gibi.
İçeriye giren adam, "efendim, sanırım baskına uğrayacağız. Jin young takip edilmiş!" demişti. Ardından jungkook tüm acısını unutmuş gibi başını çevirmiş ve william'a bakmıştı. İkisi göz göze gelince william kaşlarını çatmış ve, "mekan değiştiriyoruz öyleyse. Alın şunu!" demişti, jungkook'u işaret ederken.
Jungkook umutla dolmuşken kendisini götürecek olan adamların ellerinde çırpınıyordu. "Taehyung geliyor! Beni kurtaracak!" demişti, hevesle. Bu sefer gülen taraf kendisiyken debelediği adamlardan birinden tokadı yiyince afallamıştı.
"Acele edin!" diye bağırmışken william, adamlar jungkook'u garajdan çıkarmış ve arabaya bindirmişlerdi bile. Kapana kısılmış, durmadan adamları zorluyorken sonunda gücü bitmişti. Adamlara vurduğu eli ağrıyordu artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
this is my last call to you •taekook•
FanfictionJungkook hala taehyung'un suratına bakmıyordu. "Beni kelepçelemeyecek misin?" diye sormuştu kısık sesle. Ardından dönmüştü bakışları taehyung'a. Yerinden kalkmış jungkook'a doğru adımlarken konuşmuştu. "Biz sadece kaçabilecek olanları kelepçeliyo...