12'★

1.1K 104 110
                                    

Yorum yapmayı unutmayınn!!!

İyi okumalarr ✨


İçindeki büyük bir huzursuzluk varken gözü sürekli kapıdaydı. Füme rengi koltuklardan birine oturmuşken diken üstündeydi. Hemen yanında duran kadın ise jungkook'un bakışlarındaki korkuya, endişeye karşı derin bir nefes almıştı. "Korkma! Sana birşey yapmasına izin vermeyeceğim." 

Jungkook bakışlarını kapıdan çekip de yanında oturan açık kahve uzun saçları olan kadına bakmıştı. Saçlarıyla gözleri neredeyse aynı renkteyken oldukça güzel görünüyordu. Sıcak elini jungkook'un eli üstüne kapattığında tedirginlikle bakmıştı.

"Onun acımasız olduğunu biliyordum da bu kadarını beklemiyordum." demişti kaşları havadayken. Hafif şaşkınlıkla çıkmıştı sesi. Taehyung'un yengesi oldukça iyi biri gibi görünse de, taehyung ile araları kötüydü. Onunla yakınlık kurmak jungkook için fazlasıyla tehlikeliydi çünkü taehyung bundan hiç hoşlanmayacak hatta jungkook'un üstüne daha fazla gidecekti. 

Yaklaşık iki saat önceydi kapıyı açıp onu hapsolduğu odadan çıkarışı. Sonrasında yüzünü iyice yıkayıp kendine gelmesini sağlamış, boynundaki morluklara bir çare bulabilmek için kafa yormuştu, taehyung'un yengesi. İşin garip tarafı, taehyung'un iki kuzeni de buradaydı.

Ailenin en küçüğü olan yoo jung adındaki kızı ilk defa görüyordu fakat abisi min jae'yi daha önce de görmüştü. O gün taehyung onun öldüğünü söylemeden önce her şeyden habersiz evden çıkacakları sırada görmüştü onu. Fakat adını bilmiyordu. 

"O gün ellerinde kelepçeyi gördüğümde bir terslik olduğunu anlamıştım." demişti oldukça ciddi bir şekilde. Jungkook'un karşısındaki koltukta oturmuş, dirseklerini dizlerine koyup ellerini birbirine geçirmişti. Jungkook'u gördüğü ilk andan acımıştı ona. Ve doğrusunu söylemek gerekirse çok da masum bulmuştu. 

"Ne kelepçesi? Ne zaman?" diye sormuştu abisinin hemen yanında bacak bacak üstüne atmış olan yoo jung. Kollarını birbirine dolamış, göğsünün hemen altında birleştirmişti. Oldukça sinsi görünüyordu fakat bunu pek umursamamıştı, jungkook. 

Derin bir nefes alırken bakışlarını jungkook'da tutmuştu. Bakışlarını durmadan kaçıran jungkook, duyacaklarını bildiği için parmaklarıyla oynuyordu endişeyle. "Galiba bir hafta önceydi. Telefonumla oynuyordum burada otururken. Sonra bir baktım ikisi birlikte merdivenlerden indiler ve onun ellerinde kelepçeler vardı. Bunu sorduğumda taehyung gerginlik yarattı." 

"Onun sorunu ne ya? Sırf annesi gitti diye böyle-" dediği sırada yanında duran abisinin ona vurarak uyarı verişiyle susmuştu, yoo jung. Bakışları suçlulukla aile bireylerinde gezinirken dudağını ısırmış, bakışlarını jungkook'a çevirmişti bir şey anlayıp anlamadığını çözebilmek için. 

Pot kırmıştı fakat jungkook oralı bile olmamıştı. Umurunda değildi bile o caninin aile sorunları. Tek isteği kendisine bulaşmamasıydı. Zaten çok geçmeden merdivenlerden inen bay kim ile kasılmıştı. Adamın bakışları korku ve endişeyle her birinin yüzünde gezinirken hızlıca konuşmuştu.

"Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Taehyung gelirse onun canına okur! Ve tabi sizinde." dediğinde diğerlerinden bir tepki beklemişti. Fakat bu sözel değil de mimiksel bir bekleyişti. İstediğini alınca ise hemen jungkook'un yanına yönelmişti. Bileğinden tutarken oldukça nazil bir sesle, "hadi evladım, gel. O gelmeden gidelim yoksa hepimize zehir edecek." demişti. 

Jungkook yerinden kalktığı sırada bakışları doğrudan boynunu bulmuştu. Gözleri şaşkınlıkla aralanırken dili tutulmuş, yutkunmuştu büyükçe.

this is my last call to you  •taekook•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin