Bölüm 2

433 63 77
                                    

İyi okumalar dilerim

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

Kaen imparatorluğu, eski iklimine yeniden kavuşmuş ve dün bardaktan boşalırcasına yağan yağmurun her bir damlasını sıcak güneş ışınları ile yok etmişti. Tekrardan tam tepede durup kaldığı yerden gösterisine devam ederken, ışınlarının birazını da gözle görülür bir karmaşanın hakim olduğu Seo hanedanlığına gönderiyordu.

Hizmetkarlar üzerlerindeki beyaz hanbokları ile sağa sola koşturuyordu. Kimisi şu anda hastalanan genç kız ile ilgilenmek için kimisi ise yarın gelecek veliaht prens ve ailesi için hazırlık yapıyordu. Daha yeni yeni sakalları yeşeren, orta boylu hizmetkar elinde ilaç ve çorbanın olduğu gümüş tepsi ile içeri girdi. "Prensim."

Gün gibi ortada olan hüznü ile ona bakan veliaht prensleriyle göz teması kurmadan tepsiyi gösterdi. "Bana ver ben içiririm." Uzanıp tepsiyi aldıktan sonra yatağın yanındaki komodinin üzerine koyup elini kaldırdı ve siyah saçlarını yavaşça okşadı. "Yunhee, uyan güzelim sana çorba yaptırdım." dedikten sonra canını yakmamaya dikkat ederek onu doğrulttu biraz. "Changbin..."

Cevap vermeden uzanıp ne soğuk ne sıcak tam ayarında olan çorbayı eline aldı. Kaşığı daldırıp sıvıyı doldurduktan sonra ona döndü yavaşça. "Aç bakalım ağzını."

"Changbin beni bırakma..."

"Bırakmıyorum güzelim hadi aç ağzını." Ağır ağır dudaklarını aralayıp kaşıktaki sıvıyı içti. Cansız, soluk çıkan ses tonuyla konuşmaya çalıştı. "Senin işlerin vardır onları hallet benim de bir saate gitmem gerekiyor zaten." Changbin küçük ellerini sıkıca tutup başını sağa sola salladı. Şefkatli bakışları yüzünü turlarken, "Ne gitmesinden söz ediyorsun bu halde seni gönderemem Yun. İyileşince bir hal çaresine bakılır."

"Ama ya baban?"

"Ben halledeceğim güzelim sen şunu iç de dinlen hadi."

"Sen yarınki tören için hazırlıklara yardım et ben içerim bunu."

Changbin itiraz etmek için konuşmaya hazırlanıyordu ki tahta kapı açıldı ve içeri tüm zarafetiyle, yüz metre öteden bile görülse prenses olduğu anlaşılan Eunmi girdi. Changbin şaşırmış bir şekilde merakla ona bakarken güzel tebessümünü bahşetti ikisine de. Ardından hoş sesi ile konuşmaya başladı.

"Yarınki tören için kıyafetlerin geldi, hepsi istediğin gibi ipek. Onları denemen gerekiyor kardeşim."

Changbinin içini yeniden bir sıkıntı kaplarken sıkıntılı bir nefes alıp verdi ve başını salladı ağır ağır. "Tamam abla birazdan geliyorum Yun'a çorbasını içirmem gerekiyor şimdi."

"Ablan içirir canım hem ben-"

"Evet, kardeşim ben içiririm sen gidip dene şu kıyafetleri beğenmediklerini geri göndereceğiz." Ablasının kararlı bakışlarına daha fazla dayanamayıp kaseyi sevgilisine verip ayaklandı. "Pekâlâ. Abla rica ediyorum onunla güzelce ilgilen. Yun çok hassas, şifacı kadın geldi ve onun biraz bile olsun üzülmeyi kaldıramayacağını söyledi, ona dikkat et."

"Tamam diyorum ya bir tanem sen git bak kıyafetlere hadi ben ilgilenirim Yun ile." Changbin başını sallayıp bir kaç adımda odadan tamamen dışarı çıktığında Eunmi yatağın yanına gelip çöktü. "Ne oldu da dün iyiyken bir gece de böyle perişan oldun Yun?" diye sordu çorbayı tahta kaşığa doldurup ağzına uzatırken.

"Bilmiyorum ablacığım sabaha karşı sanki buzun içindeymiş gibi titremeye başladım. Şifacı kadın sıtma hastalığı dedi ama necidir ben de bilmem."

"Ben iyi bilirim." karşısındaki kızın mavi gözlerine sert bir şekilde bakıyordu çünkü o ne çok saftı ne de kardeşi gibi aşktan gözü kör olmuştu. "De bakalım bana korkuyor musun Yun?" Ona yöneltilen sual ile afalladı.

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin