Bölüm 3

426 58 23
                                    

İyi okumalar dilerim

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

"Bu nedir?" Meraklı küçük bir çocuk gibi sağa sola gidip gördüğü ve hoşuna gittiğini düşündüğü her nesneyi alıp ne olduğunu soruyordu. Şimdi de kırmızı renkli, yuvarlak, üzerinde Kaen'in alfabesinden harflerle yazılmış yazıların olduğu bir nesne bulmuştu. Onu eline alıp salladı.

"O bu topraklara ait bir nazarlıktır beyim, sizi her türlü şerden korur." Orta yaşı biraz daha geçmiş, sakallı adam yüzünde tebessüm ile cevapladı onu.

"Efendim, eğlencenizi bölmek istemiyorum lakin vakit yaklaşıyor artık gitmek lazım gelir."

"Of, ne çabuk geldi vakit yahu! Her neyse ben bunu alıyorum lütfen güzelce sarın. Ne kadar ödemem gerekiyor?"

"Tabii beyim, elli hwan verseniz kâfi." Konuşurken bir yandan da düzgünce nazarlığı sarıyordu. "Haddimi aşmak istemem lakin size daha önce buralar da hiç rast gelmedim beyim. Deyin hele buralı mısınız? Sürekli seyahat eden bir tüccar mısınız?"

"Sıradan bir tüccar değil karşındaki bir prens hadsiz." dedi sert bir dille. Zaten bu meraklı prens yüzünden Kaen'in yakıcı sıcağına maruz kalmıştı bir de bu adamla uğraşıyordu. Adam şaşkınlıkla önünde eğilip elini öpmek istediği an Chan yüzünü aydınlatan hoş bir gülümseme ile onu durdurdu. "Lüzumu yok siz benden yaşça büyüksünüz. Yardımcımın da kusuruna bakmayın kendisi pek bi sinirlidir de."

İki gündür neredeyse bütün Kaen imparatorluğu onun gelişini bekliyordu ve o da sonunda gelmişti işte. Aralarında geçen muhabbeti duyanlar tıpkı teni gibi beyaz ipek kıyafetler içindeki genç adama bakmaya başlamıştı. Sahiden de dendiği kadar vardı. Veliaht prensin güzelliği gören herkesi kendine hayran bırakıyordu.

Hafif hafif esen rüzgar da uçuşan tutamları, ay gibi yüzündeki parlak gülümseme, büyüleyici, pembeye çalan mor gözleri, saflığın sembolü gibi görünen kıyafetleri ile bir çok gencin kalbini çoktan çalmıştı.

"Prensim, gidelim mi?"

Hafifçe başını sallayıp ödemesi yapılmış nazarlığı hanbok'unun cebine attı. "Wooyoung, şimdiden evimi özledim. Kaiyō'nun suları, buzları yok buralarda yalnız kavurucu ve yakıcı bir sıcak var."

"Öyle prensim, yalnız kavurucu sıcak var buralarda." Ona yardım ederek atın üzerine binmesini sağladıktan sonra kendisi de bindi ve yola atlarla devam ettiler.

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

"Bang Hanedanlığından Veliaht prens Bang Chan sarayımıza teşrif etmiştir!"

Seo hanedanlığının bütün odaları ve koridorlarında aynı ritimli davul çalıyor ve aynı cümleler yankılanıyordu. Changbin duydukları üzerine sinirlenirken hâlâ yatak döşek yatan sevgilisinin alnını öptü. "Gitmem gerekiyor, sen istirahat etmeye devam et."

"Pekala. Changbin," dedi ve çıkmak üzere olan adamı durdurup dolu gözleri ile ona baktı. "Seni seviyorum." dedi dolu gözlerine bir de beklenti ışığı eklerken lakin beklediği olmadı. Changbin sadece bir baş selamı verip dışarı çıktı. O da seviyordu hem de çok seviyordu ancak bunun artık bir önemi yoktu.

Bıkkın bir nefes verip karşıdan koşar adım yanına gelen ablasına doğru yürümeye devam etti. En sonunda orta yolda buluştukları vakit Eunmi küçük kardeşine sıkıca sarıldı. "Her daim yanındayım canım."

"Biliyorum abla." Buruk bir tebessüm bahşettikten sonra ondan ayrılıp odasına doğru yürümeye başladı adımları ise kaçar gibiydi çünkü zaten kaçmak istiyordu.

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin