Bölüm 16

217 49 87
                                    

Huhh başlayalım bakalımm

İyi okumalarr

꒰ა ♡ ໒꒱

Öfkesi bütün vücudunda kanına karışarak, zehirli bir sıvı gibi yayılırken hızlanan nefeslerine aldırmadan, durmaksızın yürümeye devam etti. Sadece bir kaç ayda hayatı mahvolmuştu ona göre tek bir suçlu vardı o da Kaiyo'ydu. Evet, bencilceydi düşünceleri sevdiklerine toz konduramıyordu belki de lakin onları haklı buluyordu işte.

Ona göre yapılan savaşlara devam edebilirlerdi mesela tıpkı dedesi gibi savaş ve vahşet yanlısıydı. Ona zarar veren bir bitkiyi uysallaştırıp iyileştirmek yerine kesip atmayı seçiyordu.

Lakin biliyordu ki bu öfkeyle o odaya girerse Chan'ı daha çok kıracaktı. Buna emindi yine de yaptı bu koca sarayda dinleneceği başka bir yer yoktu çünkü(!)

Hareleri kızıla boyanırken kapıyı sertçe itip içeri girdi. Onunla eş zamanda içeri kendi kokusuyla beraber lavanta kokusu da girmişti ve alfa olan bu kokuyu çok net alıyordu. Tiksiniyordu artık bu kokudan hem sevdiği adam hem de eşi olan adam bu kokuyu taşıyordu üzerinde her zaman. Midesinin kasıldığını hissetti bu kurdunun canı yanıyor demekti. Sakinleşmesini söyledi içten içe, nafileydi.

"Chan."

Dönüp bakmadı diğerini daha da kızdırdığının farkında değildi. Onu umursamadan arkası dönük bir şekilde kitabını okuyordu sadece. Yumruklarını sıkıp ona doğru bir adım attı. Zaten canın sıkkındı bir de onun kaprisleri ile mi uğraşacaktı? Ne gıcık bir durumdu bu yahu!

"Chan dedim."

Yine cevap yok, koca bir sessizlik karşılıyor onu. "Chan bana dön." Aynı sessizlik. Öfkesi daha da artıyor ve gözü dönüyordu artık. Hızlı adımlarla divanın başına gelip elini omzuna sardığı gibi onu kendine çevirdi. "Konuşmayacaksan bile bunu belirt ne diye-" duraksadı. Mor hareleri hafif maviye dönerken yavaş yavaş doluyordu. Eli omzundan düşerken yanına oturdu. "Ne oldu? Söylediklerim yüzünden mi böylesin yoksa-"

"Lavanta güzel mi Changbin?"

"Ne?"

"Sende de onda da lavanta kokusu var. Söylesene lavanta çok mu güzel."

Neden söz ettiğini biliyordu lakin anlamadığı bir şey vardı. Başka kim lavanta kokuyordu? "Öyle, lavanta çok güzel."

"Özür dilerim."

"N-ne neden durduk yere-"

"İstemeden de olsa gelip düzenini bozduğum için üzgünüm." Gözleri dolup dolup sonunda taştığında Changbin karnına bir kılıç darbesi almış gibi hissetmişti. Onunda kendisi gibi hissettiğini biliyordu lakin böyle özür dilemesini hiç beklememişti. Yutkundu sertçe.

"Chan, aynı kadere sahip iki kişiyiz biz."

"Hayır senin en azından," dedi ve duraksayıp içinden devam etti. 'senin en azından sevdiğin kadın hâlâ yanında."

"Benim en azından ne?" diye sual etti. Chan devam etmek yerine omuz silkip ayağa kalktı. "Yun'a git Changbin aranıza girdiğim için de özür dilerim tekrardan."

"Chan sen ne-" Sözünü Alfanın resmen koşar adım odadan çıkması kesmişti. Hiçbir şey anlamamıştı neden böyle yaptığını da bilmiyordu. Kurduna sual etmek için ona seslendi lakin kurdu ona herhangi bir yanıt vermedi.

"İşim yokken hep başımda bıdı bıdı konuş lakin iş yardıma gelince yok ol " diye söylenerek Chan'ın arkasından çıktı lakin sanki ışınlanmış gibi o uzun koridoru geçip gitmişti. "Of! Asker, buraya bak."

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin