Bölüm 10

282 53 20
                                    

Selam selaaamm🙋🏻‍♀️ ay bu fici çok seviyorum ve fena şeyler dönüyo aklımda hehehee sizi çok eğlenceli bölümler bekliyor🤠

Neyseee fazla bıdı bıdı yapmayayım bölüme geçinn

İyi okumalarr

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

"Sana saldıran heriflerin kim olduğunu bulmuş askerler." Üzerine giydiği siyah renkli ama kırmızı işlemeler ile zenginleştirilmiş hanbokun kuşağını bağlarken konuştu delta. Bu ilgisini çekmiş olacak ki okuduğu kitabı kenara bırakıp, yattığı yerde biraz dikeldi alfa olan. Hâlâ kısık çıkan sesi ile zar zor konuştu. "Öyle mi kimmiş peki onlar? Ne için bana saldırmışlar?"

"Sadece bir avuç çapulcu merak etme, hak ettikleri cezayı alacaklar."

Bir avuç çapulcu gibi görünüyorlardı elbet lakin Chan böyle olduğunu düşünmüyordu. O bu herifler de daha fazlası olduğunu düşünüyordu.

Hafifçe başını salladı. "Anladım." dedikten sonra kitabı eline almıştı ki aniden bütün vücudu kaskatı kesilmiş ve olduğu yere düşüvermişti. Birisi başını alıp son süratle çeviriyormuş gibi başı dönerken, kısık tonda bir nefes verebildi sadece lakin daha sonra almaya çalıştığında alamamıştı. Boğuluyor gibi hissediyordu, çehresi başlı başına morarmaya başlamıştı.

"Chan, ne oldu iyi misin? Chan! Nefes al!" Changbin, apar topar yanına gelip başını kaldırdı ve dizlerinin üzerine koydu. Alfanın sanki boğazını sıkan bir elden kurtulmaya çalışıyormuş gibi kendi boğazına sardığı ellerini tuttu sıkıca. "Sakinleş."

"Chan! Askerler! Askerler!" Sesleri duyan ve bu ses için nöbet tutan askerler apar topar içeri girdiklerinde gördükleri manzara ile şaşkınca birbirilerine baktılar. "P-prensim!"

"Tez tabibi çağırın!"

"Emredersiniz!"

Chan, bütün seslere ve dışarıdan gelen her türlü etkiye kapalı bir şekilde öylece uzanıyor ve gözünün önünden geçenlere odaklanmaya çalışıyordu. Bir tanesinde delta meydan da gezerken, geçen gün ona saldıran adamlar gibi bir grup adamın, çarşı meydanında olay çıkarttığını ve deltaya saldırdığını görmüştü. Normalde onları kolayca alt edebilecek delta bir anlık gafletle bir kılıç darbesi alıyordu.

"Changbin, kılıç, meydan." gibi bir kaç kelime dökülmüştü dudaklarının arasından.

Gözlerini kocaman açıp hızla yattığı yerden doğruldu. Mor gözleri yaşla dolarken, parıl parıl parlayan gözlerini deltanın gözlerine sabitledi. Zaten elini tutan deltanın elini bırakmadı.

"Chan, iyi misin hm? Olayın etkisinde mi kaldın?"

"Changbin, gitme." Gözyaşları bir bir çehresini ıslatıp, güzelliğine güzellik katarken Changbin şokla baktı ona. Sürekli kavga ettiği, didiştiği alfa ellerini sıkıca tutmuş gitmemesi gerektiğini söylüyordu. Bu onu şaşırtırken deltasını mutluluktan dört köşe yapmıştı.

"Alfamız bizi istiyor Changbin, onunla kal." demişti, keyif aldığı belli oluyordu.

"Lütfen, lütfen git- hıck! gitme."

"Tamam, tamam gitmiyorum ağlama."

Az önce gördüğü anı da Changbinin attığı çığlık kulaklarını bir kez daha doldurduğunda ağlaması şiddetlendi. Cebinde tuttuğu mühür, mavi ışıklar saçarken henüz ikisi de onu fark etmemişti. "Chan, neden ağlıyorsun? Anlat hadi ne oldu?"

Ona anlatmak istemişti lakin henüz müdürden bahsedemezdi. Changbin katı ve düz düşünen biriydi, o mühür onun için sadece sorun teşkil ederdi bu yüzden de söyleyemezdi. Söylerse Changbin o mühürü kırıp atardı.

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin