Bölüm 7

420 65 4
                                    

İyi okumalar dilerim

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

Alfa oldukça büyük olan odada ileri geri yürürken az önce olan şeyi düşünüyordu. Pekâlâ haklıydı, ona yapma dediği şeyi yapmıştı lakin bile isteye yanına gitmemişti bile. Seojoon bir anda karşısına çıkmıştı, o şekilde ona dokunması da eskileri hatırlatmıştı, onu gerçekten özlemişti evet lakin yanlıştı işte böyle yapmamalıydı. Uzak durmalıydı.

Delta pek bir şey söylememişti gördüğü vakit. Umursamış gibi de değildi lakin kendini suçlu hissediyordu işte. Tam da araları biraz da olsa düzelmişken, birbirlerine saygı duyuyorlarken dikkat etmeliydi.

Gözlerinin yandığını hissediyordu, mor gözleri yaşla dolarken ağladığı için alfasına sinirlendi. Kendisi ağlamak bile istemiyordu o sadece kendine kızmıştı lakin delta yüzünden hassas olan alfa ağlıyordu. Zarif ellerini kaldırdı, giydiği elbisenin kolları aşağı kayarken elinin tersiyle gözlerini sildi. Hemen de kızarıyordu mor gözleri.

Üzerini değiştirip biraz da olsa rahatlamak istediği için dolaptan buz mavisi hanbok'u alıp kapağı kapattı. Biraz önce tüccar kılığına girdiklerinden ötürü belinde duran büyük kılıcı tutup kınından çıkardı.

Kapının açıldığını duyduğu an kılıcı indirdi. Soğuk demiri avcunun arasına alıp, aşağı indirdi ve arkasını dönüp sütunun ardına geçti. Delta onu görsün istemiyordu sanki onun için ağlamış gibi düşünecekti oysa sadece alfasının sulu gözlülüğü yüzündendi.

"Hem suçlusun hem de yüzüme bakmıyorsun." Üzerindeki siyah hanbok'un kuşağını sertçe söküp attıktan sonra yanına bir de hanbok'u yollamıştı. "Konuşmayacak mısın?" İçindeki delta, sanki kendisi öfkelenmemiş gibi onu kırdığını söyleyerek başının etini yerken omuz silkerek dolabına ilerledi. Alfa, avcunun içindeki kılıcı sıkıca tutarak onu dinliyordu lakin cevap veremiyordu ona. Keskin demir ise yavaş yavaş avucunda derin bir kesik açıyordu.

"Saray bahçesinde bunu yapmanız uygun mu sence? Bir tane dandik sütunun ardına geçince kimse sizi görmez mi sandınız? Bari ormanlık bir yere çağırsaydın önceki sefer yaptığın gibi en azından böyle ortalık yerde-"

"Sus artık!" Alfa sinirle elindeki kılıcı yere attıktan sonra sütunun ardından çıkıp yanına geldi. "Tamam, haklısın ben suçluyum lakin onu ben çağırmışım gibi konuşmayı kes. Sen o omeganın yanına gidip onunla vakit geçiriyorsun lakin benim haberim bile yoktu orada olduğundan, bilseydim oradan geçmezdim. Onu ne kadar özlersem özleyeyim yanına gitmedim hiçbir vakit. Bir kez çağırdım onda da gelmedi zaten. Lakin sen delta, sanki hiç yapmamışsın gibi beni bununla itham edemezsin zira senin haddine değil." Öfkeden parıldayan mor gözlerinin etrafını saran kızıllıklarla çehresini şaşkın bir ifade esir aldı deltanın.

"Chan-" Ağlamış mıydı? Ağlatacak kadar nr yapmıştı ki ona?

"Ben çağırmadım, deltanın nasıl tepkiler vereceğini elbet biliyordum neden yapayım bunu? Haklısın onu seviyorum ama uzak da duruyorum, unutmaya çalışıyorum. Ben-" Sertçe yutkundu, içinde bir yerlerde ağlayan alfası yüzünden yeniden gözleri dolmuştu. Yaşlarla birlikte daha çok parladı mor hareleri, deltanın kahvelerine bakarken. "Ben ondan uzak durdum hep senin gibi yapmadım ki hiç..." Sesi öyle yorgun öyle masum çıkıyordu ki deltanın gözleri şefkatle parıldadı ve ona doğru bir adım attı. Alfa gözyaşlarını daha fazla tutamamış ve yaşların çehresini ıslatmasına izin vermişti.

Yanına doğru bir adım daha attığında Chan hızla elini kaldırdı ve durdurdu onu. "Yaklaşma delta." Elini kaldırdığı vakit ayalarında peyda olan uzun yarayı gördü. Yara işaret ve orta parmağının da üzerinden geçiyordu. Umursamadan bir kaç adımda yanına gelip kaldırdığı elini tutup indirdi. Alfa elini geriye çekmeye çalışsa da sıkı sıkı tutuyordu. Bu canını yaksa bile belli etmeden konuştu. "Dokunma bana..."

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin