Bölüm 21

239 49 108
                                    

Boya yapmaktan ve çizim yapmaktan sıkıldım bu yüzden minik bir ara veriyorumm. Bölümü çok hızlı yazdım bu arada hatalar olabilir ehe

Ay bir de dili biraz eski ya arada unutup normal Türkçeyle yazıyorum çok göze batmıyordur umarım...

İyi okumalarr

꒰ა ♡ ໒꒱



Sakin bir müzik arka fonda çalarken büyük salonda çift olan herkes, altın işlemeler bulunan büyük alanda dans ediyordu. Oldukça zarif bir görüntüydü bu. Salondaki herkes uyumlu bir şekilde hareket ediyorken Changbin, alfası ile uğraştığından pek de onlar gibi görünmüyorlardı.

"Bu dans bitecek elbet o vakit görürsün sen." Chan'ın sinirle çıkan sesi keyifle gülmesine sebep olurken belindeki elini biraz daha sıkıp, bedenini kendine yaklaştırdı. "Ow çok korktum! Ne yapacağım şimdi ben!"

"Latife yapmıyorum ben."

"Ah, öyle mi? Ben yapıyorum ama." dedikten sonra elini sıkıca tutup kolaylıkla bedenini çevirip, kendine çektiği gibi elini bırakıp yeniden belinden yakaladı. "Düşüyordun tuttum."

"Hayatımda ettiğim en kötü dans."

"Bence de ya hiç ayak uyduramıyorsun ban- tamam tamam vurma artık. Düzgün dans edeceğiz söz veriyorum." Chan elini kaldırdığı an bütün havası sönen delta söz verdiği gibi diğer insanların yaptığı gibi -hatta onlardan daha güzel- hareket etmeye başlamıştı. Alfanın mor gözlerinden bir an olsun bile gözlerini ayırmadan, bedenini döndürüyor, belini tuttuktan sonra ise zarifçe yatırıyordu koluna doğru.

Dansları böyle sürüp giderken insanlar danslarına ara verip, yeni mühürlenmiş olan çifti izlemeye başladılar. "Prensimiz de pek iyi dans edermiş hiç de bilmezdik!" dedi orta yaşlı bir kadın Eunmi'nin yanına gelip. Eunmi şaşkın şaşkın kardeşini izlerken yanında konuşan kadına döndü hafif bir tebessümle. "Evet, ben de."

"Gerçekten de bu evlilik hem prensimiz hem de ülkemiz için hayırlı oldu prensesim."

"Bir de bana sorun..."

Dansın son kısmında Chan'ın boynundaki kolye aniden yeri boyladığında kırılan parçaların ona ulaşması neredeyse imkansız olsa da Changbin, onu kendine çekti hızlıca. "Dikkatli ol!"

Şokla kırılan kolyesine bakarken Changbin onun ne kadar üzüldüğünü düşünüyordu. Daha fazla üzülmesini istemediğinden aynı kolyeyi yeniden simona yaptırmayı bile düşünmüştü. "Chan?"

"Kolyem kırıldı."

"Mühim değil yenisini yaptırırız." Changbin için Chan sadece kolyesi kırıldığından böyle üzülmüştü lakin bilmediği bir şey vardı. Kaiyo da aniden herhangi bir eşyanın kırılması kötü şans getirdiğine veyahutta sevdiğiniz birine bir şey olduğuna işaret ediyordu.

Chan, toplamak için eğilecekken Changbin onu durdurdu. "Dokunma, birazdan gelip temizlerler."

Eunmi, farklı bir şey olduğunu sezdiğinden hızlıca yanlarına geldi yalnız tek başına gelmemişti. Seojoon da hemen yanıbaşında gelmişti.

"Chan, hiç mühim değil yeniden yaptırırız üzülme sen."

"Kolyenin kırıldığına üzüldüğünü sanmıyorum prensesim." Seojoon'un cümlesi üzerine merakla ona döndü ikisi de. "Ne peki sebep?"

"Kaiyo da aniden kırılan bir eşyanın kötü şans getirdiğine inanılır."

"Bu muydu? Sadece bir inanış bu."

"Lakin asillerde onlara verilmiş bir işaret olarak görülür. Çoğunlukla-"

"Hâlâ bir inanış yani. Abla ben Chan'ı götüreyim sen burayla ilgilenirsin değil mi teşekküler." dedikten sonra cevabını beklemeden yanındaki alfanın elini hafifçe tuttu. "Gel gidelim." Daha fazla orada durmasının onu kötü etkileyeceğini düşünerek salondan ayrılmışlardı lakin hata etmişti komutanı dinlemeliydi.

"Seojoon haklı." Aniden durduğunda Changbin de durmak zorunda kalmıştı. Kaşlarını çatıp elini biraz daha sıktı. Sevmiyordu hayır, nefret ediyordu o komutandan.

"Şunun adını ağzına alma zira o heriften hiç haz etmem."

"Yine de haklıydı. Bu sadece bir inanış değil Changbin kötü şeyler olacak." Changbin başını sağa sola salladı. "Olmayacak. Bak, artık kötü şeyler olmasın diye mühürlendik biz. Savaşlar durdu ve insanlar mutlu kutlama bile yaptılar görürsün ya?"

Chan, yalnızca başını sallamakla yetinmişti zira düşünüyordu. Kaen'e geldiğinden beri bir kez yüzü gülmemişti ve tam her şey düzeldi dediği an bu olay olmuştu. Merak ediyordu hiçbir zaman mutlu olamayacak mıydı acaba? Kaiyo da kalsaydı mutlu olur muydu? Onun yerine burada başkası olsaydı mutlu olur muydu?

Kapıyı açıp içeri girdikten sonra Changbin de peşinden girdi. Hâlâ elini bırakmamıştı belki de hiç bırakmazdı? Bu bir düşmüş gibi geldi ona zira elbet bırakırdı. Changbin onu sevmiyordu bile.

Changbin, onu yatağa oturttuktan sonra kendisi de yanına oturdu. "Düşünme artık, bir şey olmayacak."

"Hiç mutlu olamayacakmışım gibi geliyor artık."

"Chan, bak bana." dedikten sonra çenesinden tutup başını kaldırdı yavaşça. "Ben daha fazla seni üzecek veyahutta kıracak bir şey yapmayacağım. Daha fazla acı çekmene müsaade etmeyeceğim, seni benimle birlikte yakmayacağım inan bana."

Seni benimle birlikte yakmayacağım.

"Ben... Ben bilmiyorum yalnızca çok yorgunum." Bayık bakan mor gözlerine bakıp iç çekti. Ardından ise başını tutup göğsüne yatırdı zarifçe. "Dinlen biraz. Söz veriyorum bir şey olacaksa da yalnız olmayacaksın yanında olacağım."

"Sana inanmak istiyorum."

"Bana inanmanı istiyorum."

Saçlarını yavaşça okşamaya başladığında Chan esnedi. "Uykun mu geldi?"

"Hm azıcık geldi."

"Yatıralım seni." dedikten sonra kalkacağı sırada Chan onu güçsüzce durdu. "Biraz daha böyle kalsak olur mu?"

Changbin, içten bir şekilde gülümsedikten sonra saçlarını okşamaya devam etti. "Olur, kalalım."

Ertesi sabah sarayda büyük gürültüler koparken Changbin, ağır ağır gözlerini araladı. Chan hâlâ göğsünde yatıyordu kendisi ise otururken uyuyakalmıştı. Bu yüzden boynu ve beli fena halde ağrıyordu. Lakin hiç isyan etmeden Chan'ı yatağa yatırdıktan sonra ayağa kalktı. Yeniden yükselen seslerle kıpırdanan eşine baktıktan sonra çattığı kaşları ile kapıyı açtı hızla.

"Ne bu haliniz? Ne edersiniz sabahın kör vaktinde?"

"Prensim, bu adam sizinle görüşmek istermiş çok mühim der lakin üzerinde bir kaç şişe zehirli bitki ve ilaç bulduk."

O an kendisinden çok ailesine veya eşine bir zarar geleceğini düşündüğünde kaşlarını daha da çattı. "Kimsin sen? Amacın nedir?"

"P-prensim yemin ederim yalnızca bir şey söyleyeceğim size bir düşmanlığım yoktur."

"Babamın odasına götürün lakin babam orada olmasın bir konuşalım bakalım neymiş derdin."

"Emredersiniz efendim!"


꒰ა ♡ ໒꒱

Tamam şimdi adamın niye geldiğini düşüneceğim şaka şaka dijital ödevimi yapacağım ve üç online dersim var o yüzden atıp kaçıyorum mwaahh

Ve evet kısa oldu biliyorum ama idare edin birazz az kaldııı

Bölüm biter Beyz kaçar 🏃🏻‍♀️🤸🏻‍♀️

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin