Bölüm 13

362 55 47
                                    

İyi okumalaaarr

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.


Ertesi sabah güneş daha yeni yeni kendini Kaen halkına gösterirken Changbin siyah olan ama işlemeleri kırmızı ile zenginleştirilmiş hanbokunu giymiş ve saçlarını düzeltmişti. Hazı olduğuna kanaat getirdikten sonra hâlâ mışıl mışıl uyuyan alfaya baktı ve kısık bir ses tonuyla ona seslendi.

"Chan."

Alfa uyanmadığı için yanına doğru adımlayıp yatağın kenarına oturdu. Kahveleri alfanın çehresini turladı ağır ağır. Pembe dudakları hafifçe aralanmış, yavaş ve düzenli nefesler alıp veriyordu. Yanakları al aldı, uzun kirpikleri mor harelerini örtüyordu. Saçları ise gelişigüzel dağılmış olmasına rağmen birisi düzeltmiş gibi duruyordu.

Elini kaldırıp tüy kadar hafif bir dokunuşla omzuna dokundu hafifçe sarstı alfa olanı. "Chan, uyan."

Alfa biraz söylendikten sonra gözlerini açıp, büyüleyici olan mor harelerini deltaya sundu. "Changbin?" dedi sabahın erken saatlerinde oldukları için sesi yorgun ve uykulu geliyordu. "Uyan da giyin hadi, babam bizi bekler."

Küçük ellerini kaldırıp gözlerini ovuştururken başını salladı bu hareket deltaya çok sevimli gelmişti lakin bu kez bir tek deltaya sevimli gelmemişti, Changbin de sevimli bulmuştu onu. Uyurken ya da uykuluyken oldukça tatlı ve uysal oluyordu alfa.

"Baban mı... Kral bizi neden beklesin? Bir rahat ver uyumak istiyorum." Beyaz yorganı kafasına yeniden çektiğinde delta derin bir nefes alıp verdi ardından ise yorganı tutup kendine çekti. "Chan eğer kalkmazsan seni ben kaldırırım. Acele et, seni beklemek zorunda değilim."

"Sen," dedi ve esnedikten sonra devam etti. "Latife yapmaz mısın?"

"Yapmam. Kalk yoksa seni beklemeden giderim." Chan, biraz düşündükten sonra aklına gelen tılsımla hızlıca ayaklandı. "Bir ihtimal bende olan bir şey için bir yere gidiyor olabilir miyiz?"

"Bir ihtimal değil, öyle."

Chan, apar topar yanından ayrılıp dolabına yöneldiğinde arkasından güldükten sonra giyinmesi için dışarı çıktı.

Bir süre sonra büyük bahçede beş asker, Changbin, Chan ve Kral Dongseok buluşmuştu. İkisinin de gözlerinden uyku akarken Kral Dongseok yanlarına gelen at arabasını eliyle gösterip konuştu.

"Dikkat çekmeyin diye bu arabayla gideceksiniz olası bir sıkıntı da askerler tam arkanızda olacak zaten pek de uzak bir yer değil. Yolunuz açık olsun."

Chan, hafifçe gülümsedikten sonra başını eğdi. "Teşekkürler efendim."

"Ne demek, vazifemiz sayılır. Changbin, Chana dikkat et."

"Emredersiniz."

.˚ *꒰ঌ✦໒꒱ * ˚.

"Hâlâ gelmedik mi?" Beş dakika arayla gelip gelmediklerini soran sabırsız alfaya döndü Changbin. "Gelmedik Chan. Gelsek söylerim sus artık."

"Çok uzun sürdü bu yolculuk."

"İkimiz de prens olduğumuz için farklı bir yoldan gidiyoruz o yüzden uzun sürdü." dedikten sonra önüne dönmüştü ki omzunda hissettiği baskı ile başını çevirdi. "Ne yaptığını sanıyor-"

"Sessiz ol, uyumak istiyorum."

"Başka yere yaslan."

"Yok istemem."

"Chan, omzuma yatmana izin verdiğimi hatırlamıyorum?" Chan, başını kaldırdı yavaşça. Aralarında pek bir mesafe yokken gülümsedi. "İzin istemedim."

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin