Bölüm 18

235 49 230
                                    

Finallere daha bir ay var ama ben stf de okuyorum... Bütün sınavlarım uygulama sınavı olduğundan bir ay önceden başlıyoruz biz yani bu hafta aktifim ama sonraki haftalarda biraz zor...

Neyseee hadi bölüme geçinn

İyi okumalarr

꒰ა ♡ ໒꒱

Eunmi, elindeki küçük, yuvarlak kutudan parmağı yardımı ile aldığı kırmızı renkli sıvıyı Chan'ın dudaklarına iyice yedirdikten sonra geri çekilip ellerini çırptı. "Alırken sana çok yakışacağından öyle emindim ki aslında bunları kendim yapıyorum lakin bir kaç gün önce elimi yaktım bu yüzden babam yasakladı..." Eunmi, sanki küçük bir kız çocuğuymuş gibi babasının yaptıklarını anlatırken, yaptığı mimikler ve el kol hareketleri yüzünden Chanı güldürmüştü.

"Noldu, niye gülersin?"

"Kusura bakma abla lakin tatlı bulduğum için gülmemi tutamadım." Söylediklerinin üzerine Eunmi de gülüp kollarını Chanın boynuna sardı. "Kendinin ne kadar tatlı olduğunu fark et sen önce."

Bu koca sarayda sadece Eunmi'nin yanında kendini yalnız ve mutsuz hissetmiyordu. Zaten günlerinin çoğunu da onunla geçiriyordu ve hiç de rahatsız değildi bu durumdan.

"Siz ne zaman ineceksiniz meydana?"

"Changbin'in kılıç antrenmanı varmış bir de bir süredir ateş de bükmediğini söyledi ona da çalışacakmış."

"Antrenmanı batsın savaş yok ortada yine de çalışıyor ah bu çocuk!" Eunmi'nin hayıflanmalarını anlamsız buluyordu Chan zira kendisi de her sabah gün yeni doğarken uçurum kenarına gidiyordu. Ateşkes imzalandı lakin hâlâ diğer krallıklar vardı. Düşman değillerdi lakin bu her an bozulabilirdi.

"Kaç kere biraz daha pozitif şeyler yapması gerektiğini söylesem de beni hiç dinlemez! Her zaman o başını dikip, 'hor on sovoş çokobolor oblo' yapıyor!"
(Her an savaş çıkabilir abla)

Chan, başını geriye atarak kahkaha atmaya başladığında kapı açılmış ve Changbin içeri girmişti. Direkt olarak üzerini değiştirmek için dolabına yönelirken, "Yine mi arkamdan söylenirsin abla?"

"Hak etmesen yapmazdım. Aman neyse! Chan, ben gideyim artık bu arada Changbin, Simon ustadan Chan için bir kolye yapmasını istedim onu da alın olur mu canım?" dedikten sonra eşyalarını toplayıp Changbinin cevabını beklemeden dışarı çıktı.

Chan ona dönüp dünkü alayına devam etmek için alaycıl bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Sen o üstteki hanboka erişebilirsin değil mi? Yoksa senin için alayım mı?"

Changbin, kaşlarını çatıp hızla ona döndü. "Ha ha ve ha çok komiksin gerçek-" Sözünü ise Chanın dudağında adeta parlayan kırmızılık kesmişti. "O ne dudağındaki?"

"Ne ne?"

"Dudağında var ya kırmızı o ne? Kanıyor mu yoksa dur bakayım." Chan ona sen aptal mısın temalı bir kaç bakış attıktan sonra aynaya döndü. "Gül özü o hiç görmedin mi?"

"Gördüm tabii de sen niye onu sürdün ki?"

"Ablan geçen gün çarşıda gezerken görüp almış bana yakışacağını düşünmüş." Konuşurken hareket eden dudaklarına bakıp doğru düşünmüş dedi içinden. "Ne lüzum var ona? Çarşıya ineceğiz hem sil."

"Ne? Tabii ki silmem."

"Chan sil dedim."

"Ben de hayır dedim. Hem seni alâkadar etmez sen kendi işine bak." dedikten sonra çekmeceyi açıp inci kolyesini çıkardı. Changbin ona garip garip bakarken sabır dilenerek yanına geldi. "Onu takmayacaksın herhalde?"

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin