Bölüm 30

87 24 6
                                    

Ay kızlar genshin oynarken inazuma görevinde kılıç II ordusuna yüzbaşı oldum ve dedim ki chan neden olmasın

Komutan chan görmek istersiniz dimi bence de istersiniz yorum yapın bu arada zaten finale az kaldıı

İyi okumalar

꒰ა ♡ ໒꒱

Ucu bucağı gözükmeyen ve hazır bir şekilde bahçeye dizilmiş toplamda yirmi bölükten oluşan ordulara baktı changbin. Her zamanki halinden farklıydı bugün ve chan onu ilk kez böyle görüyordu. Siyah bir zırhı vardı bel kısımları koyu kırmızı bir işleme ile sarılıydı. Saçları üstten topluydu ve saçlarını saran, ordunun komutanı olduğunu belli eden, gümüş bir toka vardı. Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.

"Nihayet o vakit geldi çattı. Kaen'de dökülen tüm kanların öcünü almak için varınızla yoğunuzla savaşın! Korkaklık edip kaçacak varsa hemen şimdi çıksın zira savaş bitene kadar bir daha geri dönüş olmayacak." Bekledi zira bir kaç kişinin ayrılacağını düşünmüştü lakin tam hizada emir bekleyen askerlerin parmakları bile oynamadı. Elbette korkuyorlardı lakin alınacak bir intikam vardı ve korkunun ecele faydası yoktu.

Changbinin çehresi gururlu bir gülümseme ile aydınlandı. Zaten tam olarak askerlerinden beklediği de buydu. "Hepinizin elinde harita var değil mi?" diye sual etti. Bütün askerler haritaları gösterirken chan sadece yerinde m diye cebini kontrol etmekle yetindi.

"Evet efendim!"

"Orada işaretlenen yerlere gideceksiniz. Ne yapacağınızı zaten bilirsiniz hepsini dün gece konuştuk. Şimdi," dedi ve duraksayıp keskin bakışlarını üçüncü ordunun komutanının üzerinde durdurdu. "Songjin!"

"Emredersiniz efendim!"

"Üçüncü ordunun komutanı chan olacak sen onu korumakla yükümlü olacaksın." Tamam eşinin gelmesine müsaade etmişti lakin onu öyle korumasız bırakamazdı.

"Hayır." dedi chan başını sağa sola sallayarak. Sesi oldukça sert, bakışları keskindi. Changbine tezat olarak üzerine giydiği zırhı beyaz ve gümüş renklerinden oluşuyordu. Bel kısmı işlemeli ve mavi rengindeydi. Saçlarını da bir toka ile geriye tutturmuş, başındaki toka ile tam olarak bir alfa ve komutan gibi görünüyordu. "Benim kendi ordum var birazdan burada olurlar."

"Chan-"

"Kaiyo, bu olanlara sessiz kalmayacak. Ben ordumla birlikte nehir kenarlarında bekleyeceğim. Daha sonra icap ederse saraya geliriz." Ne dese ikna edemeyeceğini bildiğinden yalnızca başını sallamakla yetindi. Eşine güveniyordu ve üstesinden gelebileceğine de emindi. Yalnızca onu kaybetmekten korkuyordu.

"Minho, teppei sizin ordularınız bizimle gelecek. Birazdan yola çıkacağız gönderecek haberciniz varsa tez gönderin."

Eunmi ve kral dongseok changbini izlerken çehrelerine bir gülümseme hakimdi. İkisi de onda önceki kralı görüyordu sanki. Dongseok dolan gözlerinı gökyüzüne dikip yaşların geri gitmesini sağladı. Şu an bunun ne yeri ne de zamanıydı. Üstelik askerlerinin önünde de ağlayamazdı. Kendi toparlamış, hemen ardından orduların olduğu bahçeden ayrılıp hanedanlığın arkasına doğru yürümeye başladı yani babasının ve eşinin mezarına.

Adımları mezar taşına yaklaştıkça yavaşladı ve nihayet vardığında yere çöktü. "Nasılsınız? Changbini oradan izliyorsunuz değil mi? Baba o kadar sana benziyor ki bitmek bilmeyen bir kini ve sefere çıkma aşkı var. Yanlış anlama ona kızmıyorum, sizi hâlâ böyle çok sevip intikamınızı almak istemesi beni gururlandırıyor."

Yutkundu, elini mezar taşlarına götürüp okşadı yavaşça. "Oradan izlediğinizi bilirim bu yüzden oğluma yardım edin. Onun yanında olun, onu koruyun baba, güzel karım. Bilir misiniz dün akşam diğer oğlumu kaybettim. Evet, doğru bildiniz jisungu. Onu siz de çok severdiniz... Elimde sadece ondan kalan bir kaç eşya kaldı." Duraksadı, gözyaşları yüzünü ıslatmak için hazır ol da bekliyordu. Sertçe yutkunup konuşmaya devam etti.

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin