Bölüm 32

127 25 66
                                    

Sanırım kırk gibi final olacak ama bilemiyorum geçebilir de neyse iyi okumalar

꒰ა ♡ ໒꒱


Changbin avcunun içinde biriken alevleri esir olarak aldıkları askere gösterdi. "Kang nerede?"

"Asla prensimizi satmam!"

"Öyle mi dersin?" Askerin açıkta kalan karın bölgelerine ateşi bastırdığında, askerin dudaklarının arasından acı dolu bir feryadın çıkmasına sebep oldu. "Ah! Ah! D-dur ah!"

"Ben oyun oynamam asker, konuşmazsan kül olana kadar seni yakarım!"

"T-tamam! Ah tamam tamam!" Cayır cayır yanan alevi hâlâ karnından çekmemişti. "yalvarırım yalvarırım dur konuşacağım dur!"

"Konuş." Changbinin sert otoriter sesi askeri daha da korkuturken hızla başını salladı. "Saldırı olduğunda tez kaçabilmesi için yapılan bir yol var, oradan kuzeye doğru kaçacak," demiş ve changbin elini kaldırdığında panikle bağırmıştı. "Yemin yemin ederim ki tüm bildiğim budur yemin ederim!"

Changbin, sonradan diğerlerine haber uçurma riskinin olduğunu bildiğinden kılıcını sertçe kınından çıkarıp altında kıvranan adamın başını tek darbeyle gövdesinden ayırdı.

"Ne yaparız şimdi?"

"Bahsettiği geçite ondan evvel varırsak onu orada halledebiliriz."

"Chanlar henüz gelmedi. Onları bekleyecek miyiz?"

"Vakit yok lakin aklım hep onda. Birilerini burada bırak onlar Chan'a haber uçursun. Geldiği an da bana uçurup nasıl olduğundan haberdar etsinler. Zira yaklaşık bir saattir kolumda bir ağrı var. Yaralanmış olabilir."

"Yaralandı mı bilmem lakin changbin sana bir şey demem gerekir."

"Buyur." diyerek kılıcı yeniden kınına sokup ilerlemeye başladı. Kaen çoktan dojo hanedanlığında üstünlük sağlamıştı. Bu savaşın galibi belliydi ya da değil miydi?

"Chan son zamanlarda çok fazla bulantı ve halsizlik şikayeti ile tabip efendiye gelmiş evvelki gün. Tabip onun hamile olacağından şüphelendi." Aniden duyduğu haberle changbinin kalbi gümbür gümbür atarken. Kocaman açtığı koyu gözlerini arkadaşının gözlerine sabitledi. "Lakin nasıl olur Chan alfa."

"Bilmediğimiz şeyler olabilir."

"Minho, eğer... Eğer öyleyse bu savaşa gelmemeliydi. Nasıl geldi! Neden hiçbir şeyden haberim yok? Bir çocuğum olacak lakin bunu arkadaşımdan duyarım eşimden değil."

"Kesin değil, düşük bir ihtimal olsa da olabilir dedi tabip efendi. Şu savaş bir bitsin bunu konuşursunuz."

"Ben... Ben baba mı olacağım yani? Olma ihtimalim var öyle mi? Chan hamile mi?" Hızlı hızlı konuşması minhoyu gülümsetti. Belki de dedi bir anlığına Jisung olsaydı lakin devam etmeye gücü yetmedi.

"Bilmiyoruz. Dediğim gibi evvel şu savaş bitsin konuşulur hepsi. Hadi gidelim yakalayalım şu şerefsizi."

"Konuşalım. Konuşalım kardeşim."

"Prens seo! Prens seo efendim!" Kaenin tanıdık kırmızı zırhı ile yanlarına koşarak gelen askere kaşlarını çatarak baktı changbin. Asker soluk soluğa kalmıştı ve hemen yanında kolunun altında bitap düşmüş halde bir kaiyo askeri vardı.

"Neler olur? O neden burada burası onun bölgesi değil?"

"Efendim, prens chan saldırıya uğramış bu askerin dediğine göre çok fazla okçu varmış, canını zor kurtarmış. Prens chan ise ağır yaralıymış..."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin