Bölüm 17

225 54 153
                                    

Selaaaamm🙋🏻‍♀️ nabersiniz çocuklar iyisinizdir umarımm

Nolur bana sövmeyin valla toparlicam ya gidişat için lazım bunlar

İyi okumalarr

꒰ა ♡ ໒꒱

Chan, koyu yeşil takımı eline aldıktan sonra ne olur ne olmaz her an Changbin içeri girebilir diye duvarın arkasına geçip üzerini çıkardı. Aklına buraya geldiği ilk gün gelirken derin bir nefes verdi. O günde burada değiştirmişti üstünü.

Changbin arada canını sıksa da ilk zamanlarda olduğu gibi birbirlerine kötü davranmıyorlardı. İkisi de değişiyordu yavaş yavaş ve birbirlerine alışıyorlardı. Beyaz üstü başından geçirip çıplak gövdesini örttükten sonra hanboku eline aldı. Hızlıca onu da giydikten sonra beline sarması gereken kuşağı almak için eğildi lakin kuşak orada değildi.

Duvarın ardından çıkıp dolabına yöneldiği sırada kapı açılmış ve elinde kıyafetlerle içeri Changbin girmişti. "Ne aranırsın?"

"Kuşağımı."

Changbin, kıyafetleri yatağa koyduktan sonra yanına gelip onunla beraber aramaya başladı. "Sen ne-"

"Yardım ediyorum işte sana."

Bir şey demeden aramaya devam ederken gözüne çarpan şey ile gülmeden edemedi. Üçüncü raflardan birinde duran kuşağa uzanmaya çalışıyordu Changbin. Gülümsemesi kıkırtıya oradan da kahkahaya döndüğünde Changbin kaşlarını çatarak ona baktı.

"Chan."

"Çekil ben alırım." dedikten sonra gülmeye devam etti. Changbin giderek sinir olurken kuşağı alıp, hâlâ gülmeye devam eden eşine döndü. Güçlü kolları bileğini sardığı gibi onu geriye doğru çekti. Ve henüz yeni kapanmış olan dolabın kapağına yasladı sırtını sertçe.

"Ah!" Chan sırtında hissettiği acı yüzünden hafifçe inlediğinde tam önünde durup, elinin tekini başının yanına koydu. "Senden katbekat daha güçlü olan bir deltayla böyle alay etmen doğru mu küçük prens?"

Chan, başını kaldırıp aralarındaki mesafeyi biraz daha kapattığında dik başlılığından ödün vermeyerek konuştu. "Evet, çok doğru."

"Öyle mi?"

"Öyle." Biri biraz daha yaklaşsa dudakları birbirine değecek şekilde dururlarken Changbin atik bir hareketle bileklerini yakalayıp, başının üstünde birleştirdi. İki bileğini tek eli tutuyordu. "O alay ettiğin delta seni böyle yakalarsa ağlamayacaksın o zaman."

"Çekil önümden derhal."

"Ne oldu alay etmeye devam etsene hadi."

Chan, bileklerini hareket ettirmeye çalışıyordu lakin pek de işe yaramıyordu. Gerek gücü gerekse yaydığı feromonlar onu baskılıyordu. "Latifen bittiyse çekil."

"Latife yapmıyorum ben alfa aksine yapan sensin." Baştaki elini yanağına yerleştirip, yüzüne doğru biraz daha eğildiğinde Chan gözlerini kapatıp kendini daha çok geriye yapıştırdı. Baş parmağı yanağını okşarken gözlerini daha sıkı kapattı.

Bunu yapmasını istemiyordu evet belki alfası istiyordu lakin o henüz istemiyordu. Yine de neydi bu içinde aniden zuhur eden garip his? Yumruklarını sıkıp başını yana doğru çevirdi.

Delta bu hareketi yüzünden oldukça üzülmüşken Changbin de istemediği için içten içe öfkelenmişti. Sebebini bilmiyordu belki de birinin ona böyle davranması hoşuna gitmemiştir dediğim gibi bilmiyordu. Bu alfa aklını çok fena karıştırıyordu ve şu anda onu öpmek istiyordu. Hatta belki de daha fazlası...

Play with fire ChanchangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin