Bölüm 21: Ares ve Afrodit

1K 14 3
                                    

Olaylar her ne kadar canını sıksa da teselliyi yine sevgilisinin kollarında bulmak istedi.Siyah komodinin yanında yerde duran çelik kasasının kapağını araladı. İçerisinde kalan son iki tomara teddütle baktı. Ne kadar tereddüt etse de paranın tamamını saymadan cebine koydu. Masasında devrik duran lambasının beyaz ışıklarını kapatıp odayı siyaha boyadıktan sonra çantasını alıp çıktı. 

Kontağı kapatıp anahtarını cebine aldı. Telefonunu ve çantasını arabada bıraktı. Ne ulaşmayı nede ulaşılmayı istemiyordu. Ev dışardan oldukça sessiz görünüyordu. Kapının zili çalar çalmaz kapıyı açan Ceyda'ydı. Kırmızı jartiyeriyle ne kadar seksi gözükse de Ares'in ilgisini çekmiyordu. İki taraftan bağladığı saçlarının ucunu sağ eliyle oynuyorken sol eliyle de lolipopunu  dudakları arasında erotik bir şekilde gezdiriyordu. Madde den kızaran gözlerini Ares'in kaslı sert vücudunda gezdirirken avucunu açıp ;

- Getirdin mi?

Konuşmaya tenezzül bile etmeden iki tomarı Ceyda'nın avuçlarına bıraktı. Bu gece son parasını da hiç edip sevgilisinin koynuna karıştıktan sonra sıfır olarak yataktan kalkıp annesinin dizinin dibine gitmeyi düşünüyordu. Gidebilecek miydi? 

İç muhasebesi devam ederken Ceyda hoşnut bir şekilde şekerini yalayarak "Bir gün benim içinde uğra" dedi.  

" İrina nerde?"

Arsızca parmak uçlarını ensesinde gezdirmeye başladı. Ares'i de diğer et tüccarları gibi sanıyor ve onunda gösterişli etinden faydalanmak isteyeceğine inanıyordu.

"İstersen önce bir şeyler içelim?"

Ceyda'nın ellerini sertçe ittikten sonra hızlıca merdivenleri çıktı. Bir kaç odanın kapısını rast gele açıp kapattı. Odaların içinde İrina'yı ararken "Ares" diye seslendi sevgilisi.

Kirli koridorun sonunda yeşil saten görünümlü derin dekolteli kısa bir elbisesiyle göründü. Saçlarını sıkı sıkı tepesinden toplamıştı. Sevgilisine doğru giden adımları bile heyecanını katlamaya yetiyordu. İrina'yı kollarının arasına alıp dudağından hoşnut bir öpücük aldı.Gözlerini Ares'in gülen gözleriyle birleştirerek ellerini kavuşturdu. 

- Hadi odaya inelim süpğiz yaptığ ben.

Bir hayali kovalar gibi peşinden ilerledi irina'nın.Merdivenlerin altından soldan ikinci kapıdan içeri girdiler. Üst kattaki odalardan daha geniş ve ferah bir odaya açılmıştı kapı. Eskitme tarzında bir orta sehpanın üstünde İrina'nın dudaklarının kırmızısından bir şarap, horiatiki, saganaki ve musakas vardı.

"Senin için yunan mezeleği hazırladı beğn."

Kadehleri bir bir doldururken ellerinden yakalayıp parmak uçlarına küçük buseler kondurdu.

"Musakka ne zamandan beri yunan mezesiymiş bakalım."

Kadehlerini tokuşturarak ağır yudumlarla içmeye başladılar. Ares'e elleriyle bir tabak hazırlayıp servis etti. İlk lokmayı sevgilisinin ağzına kendi elleriyle verdi. Bir müddet beraber sohbet eşliğinde atıştırdılar. Ares'in elinden boş kadehi alıp kucağına oturdu. Dilini kıvrak bir şekilde Ares'in dudaklarının üstüne attı. Onun dudaklarının arasında olmaktan zevk duyuyordu. Ama bacaklarının arasında olmasını daha çok istiyordu. Öpüşmelerinin şehveti artarken ıslanmalarıda artıyordu.  Ares'i geriye itip elbisesinin askılarını indirmeye başladı. O anda elini tutup " Yapma" dedi ciddi bir sesle "Bu gece seks yok."

Yatağın kenarından sarkan Ares'in bacaklarına başını yasladı. İrina ellerini göğsünün üstünde birleştirip hiç bitmesin istediği bir masalı dinler gibi gözlerini sıkı sıkı yumdu. Sevgilisinin saçlarını ürkütmekten korktuğu bir ceylanı severmiş gibi sevdi. Kapalı göz kapaklarına baktı. Böylesine bir resim hiç görmemişti hayatında. Keşke bir ihtimal olsaydı da dudaklarının kıvrımında ebediyete kadar yaşayabilseydi. O da sevgilisi gibi gözlerini kapattı. Burnuna İrina'nın lavanta kokusu yayılıyordu. "Bu koku" dedi anlını kırıştırarak "Senin kokun, en zehirli dumanım ve dermansız derdimin dermanı olabilir." 

Gözlerini aralayıp sevgilisini süzdü gözleri. Ve ekledi "Biliyor musun afrodit kadar güzelsin"

İrina kıkırdayarak gülmeye başladı. "Hımm afrodit çoğ guzeel  ama"

"Sende öylesin. Afrodit ve Ares'in hikayesini anlatayım mı sana?"

"Imm ben biliyoğ. Ama anlat."

"Afrodit, Olimpos'un aşk ve güzellik tanrıçasıydı. Afrodit o kadar güzelmiş ki Olimpos'taki diğer tanrıçalar ve ölümlü insanlar onu kıskanırlarmış. Afrodit'i görüp de aşık olmayacak erkek yokmuş. Peki, herkes Afrodit'e aşık olabilecekken Afrodit kime aşıkmış?

Afrodit ve Ares aşkı efsaneye göre Ares'in Afrodit'e aşık olmasıyla başlamış. Çünkü o sırada Afrodit, demirciler tanrısı Hephaistos ile evliymiş. Ancak Afrodit bu evliliği kendi isteğiyle gerçekleştirmemiş. Afrodit'in güzelliğinden dolayı tanrılar arasında savaş çıkabileceği endişesinden dolayı Afrodit, babası Zeus'un da isteğiyle Hephoistas ile evlendirilmiş.

Ares o kadar severmiş ki Afrodit'i, onu etkilemek için diğer sevgilileriyle yaptıklarının aksine, ona bir sürü hediyeler alıyor ve durmadan iltifat ediyormuş. Afrodit'in Ares'in aşkına tümüyle karşılık vermesi uzun bir zaman almış. Bu zaman zarfında birlikte çok vakit geçirirlermiş. Afrodit artık tümüyle Ares'in aşkına karşılık verdiğinde de bu iki aşık Hephaistos'un her geceyi atölyesinde geçirmesini fırsat bilerek şafak vaktine kadar birlikte oluyorlarmış. Ares bu durumun ortaya çıkmasından çok korktuğu için kapıya gözetmen olarak Alectryon adlı bir genci görevlendirmiş. Alectryon'un görevi Helios'un ufukta göründüğünü Ares'e bildirmekmiş. Çünkü korkusunun en büyük sebebi Helios'un her şeyi görmesi ve Hephaistos'a anlatmasıymış. Bir gün Ares'in korktuğu başına gelmiş ve Helios her şeyi görmüş. 

Günlerden bir gün yine Ares ve Afrodit, Hephaistos'un atölyede olmasını fırsat bilerek Afrodit'in sarayında buluşmuş. Geceyi birlikte geçirmişler. Alectryon ise o gece beklemekten bitap düşüp uyuyakalmış. Helios her şeyi görmüştür ve hiç vakit kaybetmeden Hephaistos'a anlatmış. Hephaistos ise aldatılmayı hazmedemeyip bir ihanet planı hazırlamıştır. Hephaistos demir ocağında çalıştığı sırada bir ağ yapmış. Sonra da yaptığı bu ağı gizlice yatağın üzerine örtmüş ve saklamış. Afrodit ve Ares her gece gibi yine birlikte olmak için odaya gelmişler. Hephaistos'un intikam planından bihabermişler. Yatağa uzandıklarında ise neredeyse görünmeyecek kadar incelikte olan ağ büzüşerek Ares ve Afrodit'i yakalamış.

 Hephaistos'un bu ağı yapmadaki amacı Ares ve Afrodit'i rezil etmekmiş. Bu yüzden de Ares ve Afrodit neye uğradıklarını anlayana kadar Hephaistos sarayına Olimpos'taki bütün tanrı ve tanrıçaları toplamış. Saraya gelen bütün tanrı ve tanrıçalar hem Ares ve Afrodit'e, hem de Hephaistos'a kahkalarla gülüyorlarmış. Erkek tanrılar ise Ares'e güzellik tanrıçası Afrodit'i kendisine aşık ettiği için imrenerek bakıyorlarmış. Ares ve Afrodit artık insanların yüzüne bakamayacak hale gelmişler. Bu olaydan sonra Afrodit Kıbrıs Adası'na kaçmış. Ares ise gözetmen olarak görevlendirdiği Alectryon'u horoza dönüştürmüş ve Trakya'ya kaçmış. Bu olay yüzünden horozlar her sabah Güneş'in doğuşunu insanlara haber vermeye mahkum olmuşlar.

"Sen Ares, ben Afrodit." Kırgın bir ifade yayıldı İrina'nın yüzüne. Dudak kenarları belli belirsiz gerilirken "Keşkeğ bende Afrodit gibi evli olsa, Hayat kadını olmasa."

Ares'in gözleri acıyla açılmıştı. Sevgilisinin ağzından çıkan sözler kalbinin üstünden geçen bir kaç bıçak darbesine bedeldi. Elleriyle sevgilisinin ağzını kapattı. Göz kenarlarına yayılan yaşlara aldırış etmeden acılı kısık bir sesle "Hayır, sen hayatımın kadınısın." dedi.

"Afrodit de başkasına ait,bende."

"Sen bana aitsin."

"Ben afrodit gibiğ seniğ bığakıp gitmeyecek, yanacak ama gitmeyecek."

Sevgilisinin omuzlarını sevip "Belki beraber gideriz" dedi. Sakallarının arasından birkaç damla yaş İrina'nın anlına damlarken "Kim bilir!."



Düş Perdesi +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin