a magic

359 57 52
                                    

Kalabalığın arasında en köşeye sinmişti. Gürültü başını ağrıtıyordu. Fazla insan, fazla ses, fazla rahatsızlık vardı. Ailesi ile kasabaya geleli daha iki gün olmuştu, komşularının düğünü zaten bitkin olan vücudunu zorluyordu.

Yüksek müzik eşliğinde geleneksel danslar ediliyordu. Her taraf renkli ışıklarla donatılmıştı. Kulaklığını takarak gürültüyü bastırmaya çalışsa mümkün olmamıştı.

Rahat bulamayacağını anladığında ayağa kalktı. Düğün alanından uzaklaşırken,"Oğlum, nereye?" diyen annesini duymuştu.

"Biraz kafa dinleyip geleceğim."

"Dikkat et kaybolma. Teyzene gidebilirsin, orada kimse yok." annesinin söylediği şey ile göz devirdi.

"Anne ben on yedi yaşındayım. Kaybolacak yaşı geçeli çok oldu." diyerek annesinin diyeceğini dinlemeden yürümeye başladı.

Huysuz hissediyordu Hoseok. Yorgundu, mutsuzdu, eve gitmek istiyordu.

Nereye yürüdüğünü bilmeden sinirini boşaltmak ister gibi hızlı adımlar atıyordu. Anneannesinin evine gidip uyumak çok cazip gelse düğün hemen evin önündeydi ve gürültüye katlanmak imkansızdı.

Anneannesine pek uzak olmayan ama gürültünün çok az ulaştığı büyük teyzesinin evine geldiğinde gülümsedi. Aralık kapıyı iterek içeri girdi. Kasabada herkes birbirini tanıdığından kimse kapısını kilitlemezdi.

İçeri girdiğinde kapalı lambayı açmadan salona girdi. Evin bomboş olmasıyla rahat bir nefes verip kendini koltuğun üzerine attı. Kimsenin odasına girip uyumak istemezdi. Ama belki daha sonra Jimin'in odasına giderdi.

Koltukta uzanır pozisyona geldiğinde gözlerini kapattı. Kolunu gözlerinin üzerine koyup uyumaya hazılandığı esnada dış kapının sesini duymasıyla gözlerini açtı. Uyku mahmuru gözlerle yavaşça ayağa kalkıp girişe doğru ilerledi.

Kafasını uzatıp kimin geldiğine baktığında gözlerindeki uyku bir anda yok olmuştu. Şaşkınlıkla aralanan ağzını eliyle örttü.

"Hyung?" diye fısıldadı kolları arasında bir kızı öpen bedene.

Gözleri dolarken başını salladı. Bu esnada Yoongi ve öptüğü kız onu farketmişlerdi. Kız utançla evden çıkıp giderken hyungunun kızgın suratıyla karşılaşmıştı.

"Senin ne işin var burada?" diyerek küçük olanın üzerine gitti Yoongi. Hoseok şaşkınlıkla kalmıştı öylece. Diğeri bedenini ittirip duvara savunurken bile bir şey diyememişti.

"Her şeyi mahvetmek zorunda mısın?!" diye bağırdı küçüğün suratına doğru. Korkuyla gözlerini sıkıca kapatıp olduğu yerde küçülmüştü Hoseok.

"Senden nefret ediyorum!" bu sözleri esmer olan için son damlaydı.

"Neden?" diye çıkıştı diğerinin küçük gözlerine bakarken. "Neden hyung, neden nefret ediyorsun benden?" sesi yalvarırcasına çıkıyordu.

Afallamıştı büyük olan bu çıkışına. Konuşacağı esnada elini kaldırarak susturdu küçüğü.

"Bekledim hyung, hep beni sev diye bekledim. Geldiğimden beri gözlerinin içine baktım ama beni görmezden geliyorsun. Söylesene neden?" gözünden bir damla yaş akmıştı.

since our childhood, sope✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin