Gözlerimi bu kasabaya geldiğim günden beri ilk kez gülümseyerek açtım. Başım çatlıyordu, boynum fena haldeydi yine ama bu sefer şikayetçi değildim.
Gülümsedim.
Yaşadıklarım ve o an aklıma geldiğinde dudağımı ısırarak başımı yastığıma gömüp sessiz çığlıklar attım. Hiç bir an net değildi. Her sahne kesik kesikti. Ama dudaklarının yumuşaklığı tamamen şeffaftı.
Hayal bile etmemiştim daha önce bunu. O kadar imkansızdı ki benim için. Hayallerim ve aklım ötesiydi.
Heyecanla yatağımdan kalktım. Dün geceki giysilerimleydim hâlâ. Kısa bir duşa girip en havalı kıyafetlerimi giydim. Enerjim ve havam yerindeydi bugün.
Yüzümden silemediğim gülümsemem ile içeri girdiğimde ev halkı henüz uyanmamıştı. Mutfağa baktığımda annemin kahvaltı hazırladığını gördüm. Yanına giderek yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Şaşkınca gülümseyerek bana döndü.
"Günaydın canım annem!"
"Bu ne enerji?" Hayretle konuştuğunda omuz silktim.
"Her zamanki halim." inanmaz gözlerle bana bakıp doğradığı salatalığa döndü.
"Öyle olsun bakalım. Madem har zamanki halin sofrayı kurmama yardım et." başka zaman olsa tam şu an mutfaktan kaçardım ama bugün anneme yardım etmek bile çok cazip geliyordu.
"Hemen annem benim." dolaptan tabakları alıp masaya dizmeye başladım. Yemekten anlamazdım yapabileceğim tek şey buydu.
Sofra tamamlanana kadar dayım, yengem, babam ve anneannem kahvaltıya gelmişti bile. Geriye sadece Yoongi hyung kalmıştı.
"Aman Tanrım Hoseok! Seni bu saatte uyandıran şey nedir?" dedi dayım alayla otururken.
"Cidden, bugün özel bir şey mi vardı? Doğum günün de değil ki." babamın da dalgaya katılmasıyla göz devirdim.
"Neden bu kadar şaşırıyorsunuz ki?"
Tamam her sabah yüzüm bir karış ve en son kahvaltıya iniyor olabilirdim ama bu o kadar da büyütülecek bir şey değildi.
"İşte Yoongi de geldi. Bugün oğlumla kişilik değiştirmişler sanki." dedi yengem gülerek. Genelde Yoongi hyung erkenden uyanandı.
İsminin geçmesiyle bakışlarımı heyecanla ona çevirdim. Uykulu yüzü ifadesizdi. "Günaydın." dedi herkese bakarak, bakışları bana değmemişti. Hayal kırıklığına uğrarken önüme döndüm.
"Yüzün solgun gibi iyi misin oğlum?" dayım, Yoongi hyunga ithafen konuştu.
"Biraz başım ağrıyor. Dün gece içkiyi çok kaçırdım sanırım." dedi boğuk sesle.
"Dün gece eğlendiniz değil mi? Gerçi Hoseok pek içmiş gibi durmuyor." ağzımı açıp konuşacağım esnada onun sesini duymamla durdum.
"Hiçbir şey hatırlamıyorum."
Ağzından çıkan birkaç kelimeyle her şey durmuştu bir anda. Çiğnediğim lokma boğazımdan geçmiyordu sanki. Bir yandan da deli gibi gülesim geliyordu saflığıma. Sarhoşken yapılan basit bir eyleme bu kadar anlam yüklemem ne kadar aptalcaydı.
"Ben hatırlıyorum dayı çok eğlendik. Seokjin hyung, Namjoon ve Minho hyung ile sohbet ettik, içtik. Çok güzel bir geceydi." dedim bakışlarımı yemeğimden ayırmadan gülümseyerek.
"Ama Yoongi hyung hemen sızdı. Biraz mutsuz gibi bir hali vardı. Sanırım bir sorun var, Yoongi hyung?" alttan bakışlarımı ona çevirdiğimde yüzü önce şaşkın ardından sert bir ifade almıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fiksi Penggemar"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok