"Hoseok, Jimin! Hadi çocuklar gidiyoruz."
Annesinin kendilerine seslenmesi ile Jimin'le oynadıkları kart oyunu bırakarak ayağa kalkmıştı. "Geliyoruz anne!" dedi kuzeninin elinden tutarak ayağa kaldırarak.
Kasabanın biraz ilerisindeki göle giden yokuşlu yolda Hoseok ve Jimin aileleriyle beraber önden giderken Yoongi ve diğerleri arkadan takip ediyorlardı.
Artık o kadar da küçük değildi Hoseok. Hyungu tarafından dışlandığını artık anlıyordu. Ona kendini kabul ettirmeye çalışmıyordu. Eğer istenmiyorsa o da istemezdi, gururu vardı.
Uzun ve dik yolun ardından nihayet göl kıyısına vardıklarında annesi ve teyzeleri yere piknik için getirdikleri örtüyü sermişlerdi.
Büyükler getirdikleri atıştırmalıkları koyarken kuzenleri ve Yoongi sohbet etmeye başlamışlardı. Hoseok hepsini görmezden gelerek çimlere uzanıp masmavi gökyüzünü izlemeye başladı.
Kasabaya gelmekten nefret ediyordu. Jimin ve dayısı dışında her zaman yalnız kalıyordu burada. Dayısı büyüklerle konuşuyordu ve Jimin de diğerlerinin sohbetine dahil olmuştu. Yine yalnız kalmıştı koskoca kasabada.
Yoongi'nin kendisini sevmemesinin sebebini anlamıyordu Hoseok. Yaşı fazla mı küçüktü? Ama Jimin kendisinden küçüktü. Fazla mı şımarıktı? Şehirdeki arkadaşları böyle olduğunu düşünmüyordu aksine oldukça mütevazi büyütülmüştü. Belki de.. üvey olduğu içindi?
Yaşı henüz dokuzdu bunları düşünürken.
"Hoseok bakar mısın?" Kolunu başının altına yaslayıp uzanırken annesinin kendisine seslenmesi ile başını kaldırdı.
"Efendim anne."
"Oğlum biraz ilerideki elma ağacından birkaç elma toplayıp gelir misin?" dedi annesi sepeti uzatarak. Gülümseyerek sepeti aldı. Zaten sıkılıyordu, en azından hareket etmesi daha iyiydi. Ayağa kalkarak mavi tulumuna yapışan toprağı silkeledi.
"Acele et, birazdan yemek hazır olur!" yürürken annesinin bağırmasıyla başını salladı. "Tamam anne."
Yeşilliğin arasında yürürken gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı. Güzeldi buranın havası. Gözden kaybolacak kadar ilerlediğinde minik akar suya ulaşmasıyla suyun ortasındaki üç taşın üzerine zıplayarak karşıya geçti. Bu yoldan o kadar çok geçmişti ki artık karşıya geçerken zorlanmıyordu.
Biraz ilerideki elma ağaçlarından en sevdiği kırmızı elmaları toplamaya başladı. Şehirdekinden farklıydı buranın elmaları, daha tatlıydı. Hoseok tatlı şeyleri severdi. Yoongi de tatlıydı.
Hasır sepeti dolduğunda yeterli olduğunu düşünerek toplamayı bıraktı. Ancak sepeti biraz ağırdı. Akarsudan karşıya geçerken ilk iki taşa başarılı bir şekilde zıplamıştı. Ama üçüncüye geldiğinde sepetin dizine çarpmasıyla karşıya zıpladığında dengesini kaybetmişti, çimenlerin kaygan olması da ona hiç yardımcı olmamış kendini yere yapışık halde bulmuştu.
"Ah!" diye inledi taşa çarpan kafasıyla.
Kafasından akan kanla sivri taşın başını yaraladığını anlamıştı. Acımayan canı, kanı gördüğünde bir anda yanmaya başlamıştı. Üstelik yere sürtünen avuç içleri yanıyordu, elini de kaldıramıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fiksi Penggemar"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok