"Haydi Hoseok!"
Annemden gelen sert ikazla bıkkın bir nefes vererek sürüklediğim valize daha bir abandım. Çakıl taşları üzerinde ilerlemeye çalışan tekerleklerin çıkardığı baş ağrıtıcı ses ise daha şimdiden buradan gitme isteğimi körüklüyordu.
Temmuz ayının gelmesiyle annem yine her yaz olduğu gibi anneannemlerin yanına, kasabaya getirmişti bizi. Geçen yıl sınava girmeyi bahane ederek, ondan önceki yıl da sınava hazırlanmayı bahane ederek gelmediğim bu kasabadan bu yıl da kaytarmak için bir sebep bulamamıştım ne yazık ki.
Ve elbette annem düşüncelerime saygı duyarak (!) bu sene gelmeye zorlamıştı beni.
Tepedeki güneşin boynumu acımasızca yaktığını hissediyordum ki bu, buradan nefret etmem için bir başka sebepti.
Nihayet çakıllardan kurtulup asfalt yola adım attığımda rahat bir nefes verdim. En azından artık gürültü yoktu.
Anneannemin bahçesinin hemen önüne geldiğimizde başımı yerden kaldırıp evi incelemeye başladım. Yeni yapılan dış yalıtımla epey değişmiş, eski beyaz rengi yerine sevimli bir maviye dönmüştü. Her ne kadar içindekileri sevmesem de dışı oldukça hoştu.
Ben evi incelemeye dalmışken annem hevesle bahçe kapısını açıp içeriye koşarcasına ilerlemeye başlamıştı. Evet annesini ve doğduğu yeri sevmesini anlıyordum ama bu kadar sevdalı olmasına çoğu zaman anlam veremiyordum.
Gözlerimi devirerek babamın ardından ben de içeri girdim. İşte o zaman bizi karşılamak için bahçeye toplanmış akraba topluluğunu gördüm. Karşımdaki bu kalabalık bana bir kez daha göz devirtecek cinstendi.
"Min Ji-ah! Hoşgeldin."
Anneannem içeriye önden giren anneme sıkıca sarılmıştı. Anneannemin ardından teyzemler, eniştelerim, kuzenlerim de anneme sarılmak üzere gelmişlerdi.
Annemin iki ablası ve bir de abisi vardı. Büyük teyzem buralı biriyle evlendiğinden yine kasabada yaşamaya devam etmişti, o aşağı sokakta otururken küçük teyzem şehir merkezinde oturuyordu. Bizi karşılamak için olsa gerek dayım hariç hepsi buraya toplanmıştı.
Ben ve babam biraz geriden onları izlemekle kalmıştık. Annemin ailesi babamı pek sevmezdi. Klasik istenmeyen damat vakası. Ben de biraz çekiniyordum. Dediğim gibi neredeyse iki yıldır buraya gelmemiştim, dolayısıyla onlarla pek bir iletişmim olmamıştı. Yabancı kalmıştım.
Ayağımı ritimle yere vurup sallarken gözlerim bana bakan bir çift gözle kesişti.
"Hoseokie hyung!"
Jimin evin içinden koşar adımlarla yanıma gelirken kocaman gülümsedim.
"Jimin-ssi!"
Sarı saçları her adımında savrulurken koşarak üzerime atlamış bedenimi sıkıca sarmalamıştı. Bu kasabadaki tek güzel şeydi Jimin, benim tek dostumdu.
"Seni çok özledim." derken kollarımı sırtına dolamış çenemin altındaki kafasına sayısız öpücük kondurmuş, sarı saçlarından gelen temiz kokuyu içime çekmiştim.
"Neden hiç gelmedin o zaman? Seni bekledim her yaz. Annen geldiğinde her seni görmediğimde kalbim çok kırıldı." dedi ince sesiyle sitem ederek. Küçük yüzünü avuçlarım arasına alarak yumuşak yanaklarını okşadım.
"Özür dilerim kardeşim. Çok özür dilerim." dedim fısıltıyla. Bile isteye gelmemiştim biricik dostuma. Şimdi anlıyordum minik kalbini ne kadar kırdığımı.
Yaşlı gözlerini silerek gülümsedi. Kıvrılan dudaklarını görünce ben de tebessüm ettim. "Sorun değil. Teyzem sınavlarının olduğunu söyledi, eminim ki imkanın olsa gelirdin. Sana kızgın değilim."
Sözleriyle burukça gülümsedim. Üzgünüm minik dostum, vaktim olsaydı yine gelmezdim. Buradaki anılar, sana olan sevgimin bile önüne geçiyor. İç sesimi görmezden gelerek başımı salladım. "Gelirdim."
"Aman tanrım Hoseok! Sen gelir miydin buralara, kaçak sincap." eniştemin gülerek konuşmasıyla yapmacık bir şekilde gülümsedim.
"Aman Ho Joon, gitme çocuğun üzerine. Hoşgeldin oğlum." diyerek kollarını bana sardı anneannem. "Hoşbuldum." sarılmasına karşılık verirken mırıldandım.
Ardından bitmek bilmeyen bir sarılma ve selamlaşma faslından sonra nihayet içeriye girebilmiştik. Her ne kadar bundan nefret etsem de annemin sonra yapacağı uzun azarlamalarındansa birkaç kişiye sarılmayı tercih ederdim.
İçeri girdiğimizde diğerlerinin bahçedeki bana olan ilgisi hemen dağılmıştı. Bundaki en büyük etken bana sordukları sorulara kesik cevaplar vemem olsa da asıl büyük etken arayarak birazdan buraya geleceğinin haberi veren dayımdı.
Dayım, evi buraya yakın olduğundan bizden çok daha fazla gelirdi. Hafta sonları bile geldiğini biliyordum. O yüzden onların gelmesine bizim kadar yükselmemişlerdi.
Bu haberi duymamla dudaklarımı gerginlikle ısırdım. İşte buna henüz hazır değildim.
Aslında bu kasabada Jimin'den sonra en sevdiğim kişiydi dayım. Babamın hastalığı yüzünden hiç çocuğu olmamıştı, beni bir yetimhaneden evlat edinmişlerdi. Ondan herkes üzerime titrerdi benim. Üvey olmamı bana hiç hissettirmemişlerdi bile.
Dayım ise burada beni en çok sevendi. Küçükken yalnızlık hissetmeyeyim diye beni bir an yalnız bırakmaz oyunlar oynar, gittiği her yere beni beraberinde götürürdü. Onu dayıdan öte, arkadaş gibi görürdüm.
Ailemin kalabalığından uzaklaşarak odanın en köşesine geçmiştim. Arada bana sarılıp bıcır bıcır bir şeyler anlata Jimin'e yanıt vermem dışında sessizce oturuyordum. Bedenimi ve zihnimi birazdan göreceğim bedene karşı hazırda tutmaya çalışıyordum.
Bunu başaramayacağımı anlayınca boynumdaki kulaklığı takıp MP3 çalarımı çalıştırdım. Kafamı masaya koyup dinlenmeye çalışacaktım, yol beni fazlasıyla yormuştu.
Kendi aralarında konuşmaya daldıkları için kimse beni umursamıyordu, bunu fırsat bilerek zihnimi tamamen çalan şarkıya yoğunlaştırmıştım. Müzik dinlemek burada yapmayı planladığım tek şeydi. Tek hedefim, eve dönene dek odamdan asla çıkmadan şarkı dinlemek.
Fakat bu planım ben daha henüz uygulamaya yeni başlamışken etrafımda hissettiğim hareketlilikle bozulmuştu. Kısa sürede mayışan bedenimi doğrulturken uykulu gözlerimi zorlukla açmıştım. Karşımda göreceğim bedeni bilseydim yine açar mıydım, orası muamma.
Hemen salonun girişinde dayım, yanında karısı ve arkalarından gelen kuzenim Yoongi hyung.
İşte bu zamana kadar tuttuğum, şimdiye kadar akmaya meyil bile etmemiş gözyaşlarım tam şu an kendini belli etmeye çalışmıştı.
Benim unuttum sandığım ama aslında beynimin, en ücra köşesinde sakladığı anılar yeniden kendini ortaya çıkarmıştı.Ve tüm bunlara rağmen bedenim özlem duygusuyla bir araya gelmişti. Şimdiye dek aklımdan bile geçirmeye korktuğum koyu irisleri biraz uzağımda dimdik önüne bakıyordu.
Onunla yeni başlayacak olan maceramız burada hayat bulacaktı.
____________
Herkese merhaba.Uzun zamandır istediğim sope ficini sonunda yazabildim. Çok mutluyum^_^
Şu anlık bazı şeyler garip durabilir ama zamanla kafanızda oturacak.
Umarım beğeneceğiniz bir kurgu olur. Lütfen bana destek verin. Sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fiksi Penggemar"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok