Çocukken çiftlerin orada oturduğunu gördüğümde hep özendiğim o masadaydım. Yüksek sesli hoş bir müzik kulaklarıma doluyordu. İnsanlar neşeyle dans ediyordu.
Bir damat için en mutlu gün olmalıydı.
Belki bir çift göz ve söz aklımda dönüp dolaşmasaydı benim için de öyle olacaktı.
Ya da yanımda oturan kişi o olsaydı..
"Yoongi iyi misin?" omzuma dokunan ufak elle daldığım noktadan silkelenerek ayrıldım.
"Ha evet, neden?" dedim yanımdaki kıza. Çok güzel olmuştu. Uzun saçlarını dağınık örüp çiçeklerle süslemiş, bembeyaz gelinliği bedenine tam oturmuştu. Yüzünde hoş bir makyaj vardı, gözleri her zamankinden daha parlak bakıyordu. Herkesin onun güzelliğiyle büyülendiğine emindim.
"Bilmem mutsuz gibi uzaklara bakıp duruyorsun. Beğenmedin mi yoksa burayı " dedi yumuşacık sesle.
"Beğendim.." dedim düşünceli sesle. "..ama masalar beyaz olsaydı daha iyi olurdu. Çocuklar için biraz renkli muffinler ayarlamalıydık. Ve müzik çok sıkıcı belki de canlı müzik olmalıydı."
Koca gözlerini etrafta gezdirip dudaklarını büzdü düşünceli bir ifadeyle, "Oh aslında doğru söylüyorsun, böyle detaylar hiç aklıma gelmemişti."
Yüzü düştüğünde derin bir nefes alarak gülümsedim. "Sorun yok. Çok güzel burası ve sen de öylesin." dediğimde tekrar çiçekler açmıştı yüzünde.
Ona aşık olmasam da o benim en yakın arkadaşımdı. Bunu unutarak hareket etmemeliydim. Artık daha fazla insanı kırmamam gerekiyordu.
Biraz ileride annem, Min-Ji halam, babam ve eniştemin endişeyle konuştuğunu gördüğümde kaşlarımı çattım.
"Bir dakika, hemen geliyorum." işaret parmağımı hemen geleceğim, dercesine kaldırıp ayağa kalktım ve ailemin yanına ilerledim.
"Bir sorun mu var?" dediğimde halam kulağındaki telefonu indirdi endişeli ifadeyle.
"Hoseok ortalıklarda yok Yoongi. En son işim var diyerek çıktı gitti bir daha da gelmedi." dedi babam endişeli sesle. Yutkundum.
Neredeydi bu çocuk.
"Annem onu sorup duruyor. Aman tanrım neredesin Hoseok.." halam tekrardan aramayı denemeden önce endişeli sesle konuştu.
Onunla yaşadığımız son konuşmadan sonra nereye gitmiş olabilirdi ki. En son çok kafası karışık görünüyordu, tek dileğim yanlış şeyler yapmamış olmasıydı.
Endişem yüz ifademe yansımış olmalı ki babam uzunca bana baktı. "Yoongi gelsene sen benimle bir." diyerek önden ilerlemeye başladığında onu takip ettim.
Kolumdan tutup insanların olmadığı bir köşeye çekti beni. "Seninle mi buluştu?" dedi direkt konuya dalarak. Dudağımı gerginlikle ısırıp başımı salladığımda öfkeyle göz bebekleri büyüdü.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Yoongi?!" diye bağırdı. "Oğlum ben sana demedim mi bir daha konuşmayacaksın diye?"
"Baba-"
"Sus. Başkasıyla evleneceksin, onunla konuşup ona ümit verme demedim mi ben sana? Kim bilir nerede, ne halde? Ah oğlum.. ne yaptın sen?" babamın bağırışlarıyla ağlayacak hâle gelmiştim.
Doğru söylüyordu ama son kez onu görmek ve biraz olsa içimi dökmek istemiştim.
Tam bir aptaldım.
Yüzüm acıyla kasıldığı esnada Minho'nun koluna girmiş bedeni görmemle hızla oraya doğru ilerledim. Babam baktığım yöne baktığında onu görmesiyle benimle birlikte yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fanfic"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok