Gözlerimi sancılı bir ağrıyla açtığımda yüzümü buruşturdum. Hangi ara uyuduğumdan haberim yoktu. Çok kötü bir pozisyonda uyukuya kalmıştım ve bütün bedenim ağrı içindeydi.
Uzandığım koltuktan kalkıp bedenimi gevşetmeye çalıştım. Üzerimden düşmeye çalışan eşofmanımı yukarı çekip banyoya gittim ve soğuk suyu yüzüme çarptım. Aynadaki görüntüm pek iyi değildi uykusuzluğum yüzümden okunuyordu.
Ellerimi lavaboya yaslayarak gözlerimi kapattım. Bütün bu uykusuzluğumun, yorgunuluğumun, bitkinliğimin tek sebebi maalesef Yoongi'ydi.
Bir anda ortadan kaybolmuştu. Ne olduğunu bile anlayamamıştım. Beni güzel bir öpücükle, sıcak yatağında bırakıp gitmişti. Babasıyla konuşup dönecekti. Öyle söylemişti bana. Beklemiştim. Saatlerce o yatakta, evde bütün gün onu beklemiştim.
Gelmemişti.
Yatağımda uyumaya çalışmıştım ama eve gelmediğini bilmek gözüme uyku sokmamıştı. Sabahın ilk ışıklarını görene kadar giriş kapısını gören koltukta oturmuştum. Bedenim daha fazla dayanamamış olacak ki uyuyakalmıştım. Şimdi sabahın çok erken saatleriydi ve yine uyanmıştım.
Öylesine kızgındım ki.. öylesine kırgındım ki..
Elli aramamın birine cevap vermek, bir alo demek zor olamamalıydı. Beni endişe içinde bıraktığı için kızgındım. Ve kızamayacak kadar da önemsiyordum onu. Sadece yüzünü görsem bile geçecekti sinirim.
Ayakta duracak kadar uykum açıldığında banyodan çıktım ve odasına doğru ilerledim. Ben uyurken gelmiş olabilirdi. Ümitle girdiğim odasında hayal kırıklığıyla karşı karşıya gelmiştim. Gelmemişti henüz.
Düşük omuzlarımla yatağına oturup telefonumu elime aldım. Biraz tereddüt etsem de öncelikle Jimin'i aradım. Telefon çalarken gerginlikle örtüsünü sıkıyordum yatağın.
"Alo?" karşıdan uykulu bir ses gelmişti.
"Alo Jimin, günaydın."
"Hoseok hyung?" dedi şaşkınlıkla kim olduğuna bakmadan açmıştı sanırım. "Ne oldu?"
"Ah, sana bir şey soracaktım."
"Tabii." dediğinde boğazımı temizledim.
"Yoongi sizde olabilir mi?" karşıdan ses gelene kadar dudağımı kemiriyordum.
"Bilmiyorum bir bakayım." Jimin muhtemelen evi gezerken merakla beklemeye başladım. Kısa süre sonra tekrar kardeşimin sesini duymuştum.
"Üzgünüm ama burada değil hyung. Bir sorun mu var?" sıkıntılı bir nefes vererek başımı salladım.
"Bilmiyorum Jimin-ah bilmiyorum.. seni uyandırdığım için üzgünüm." dedim üzgün sesle.
"Önemli değil hyung, bir sorun olursa bana anlatabilirsin." dediğinde gülümsedim ufakça.
"Teşekkürler kardeşim sonra görüşürüz." ondan da 'görüşürüz' nidasını duyduğumda telefonu kapattım ve bu kez Dahyun'u aradım.Ancak ondan da farklı bir şey duymamıştım. Orada da değildi.
Kocaman adamdı kendi başının çaresine bakardı, korkmamın sebebi onu bulamamam değildi, bu endişemin sebebi o odada konuşulanlardı. Eve gelmeyecek kadar ne demişti ona dayım?
Eğer söylediği şeyler kötüyse, böyle bir durumda onun yanında olmak istiyordum. Destek olmak istiyordum ama nerede olduğudan bile haberim yoktu.
Soğuk yatağına uzanarak yastığına başımı gömdüm. Kokusu sinmişti. Gözlerimi kapatarak derince soludum. Kalp atışlarım sakinleşmişti. Kokusuyla bedenim uyuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fanfic"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok