"Hoseok, uyan. Hadi ya."
Dahyun'un tiz sesini duymamla başımı gömdüğüm yastıktan kaldırdım. Gözlerimi bir türlü açamazken ağzımdan homurtular çıkıyordu. Ne dediğimin ben bile farkında değildim, sadece uykumu bozan şeyi kovmak istiyordum.
"Ördek misin sen ya, ne bu tip?" uyuşuk olan aklım Dahyun'un yanaklarımı çekiştirmesiyle çözülmüş yanaklarımı işkencesinden kurtarmıştım zorlukla.
"Ne oldu sabah sabah?" dedim dağılan saçlarımı düzene sokmaya çalışırken kaşlarımı çatarak. Bu erken uyanma işi canımı fazla sıkmaya başlıyordu.
Dahyun üzerime neredeyse uzanmış bedenini kaldırarak gülümsedi. "Hadi kalk gidiyoruz."
"Nereye?" derken bu sefer de yamulmuş tişörtümü düzeltmeye çalışıyordum. Kesinlikle berbat uyuyordum.
"Ben de bilmiyorum." dedi neşeyle ayağa kalkarak kız kuzenim. Göz devirdim.
"Ben gelmeyeceğim. Şimdi lütfen uyumama izin ver." yeniden kafamı yastığa koyacağım esnada bir aslan gibi atılıp kolumdan tutarak kaldırdı beni.
"Hayatta olmaz. Birlikte gideceğiz. Hem bizimle gelecek yeni biri daha var." Dahyun tarafından sürüklenirken kaşlarımı çatmıştım.
"Kim?" desem de omuz silkmişti.
"Gel ve kendin gör." yeniden göz devirerek ahtopot gibi sarılan kollarından kurtuldum.
"Pekala, beni yalnız bırak." ellerini beline koyarak bana dikdik baktığında gözlerimi belerttim. "İzin verirsen üzerimi değiştireceğim." dedim pijamamı göstererek.
Baş sallayarak gülümsedi. "Seni dışarıda bekliyorum. Kaytaramazsın." ardından sallana sallana odamdan çıktı.
Bazı zamanlar cidden katlanılamaz birine dönüşüyordu. Sabahın körü olmasına rağmen enerjisinden bir şey kaybetmemişti ve ondan kurtulmak imkansızdı. Bunun bilinciyle üzerimi değiştirmeye başladım.
Ağustosun ilk günlerine girdiğimiz bu günlerde hava tüm sıcaklığıyla beni bunaltmaya devam ediyordu. Her tarafım yanacaktı, bundan adım gibi emindim. Turuncu tulumumu giyerek güneş kremini vücuduma boca etmiştim. Odamdan çıktığımda doğruca bahçeye indim.
Tüm kuzenlerim buradaydı. Yoongi hyung da dahil. "Günaydın!" hepsinden karşılık alırken yabancı gelen bedenle duraksadım. Gözlerimi kısarak Benden biraz uzun, sarı saçlı bedeni inceledim. Tanıdığımı düşünmüyordum.
"Hoseok bu Minho, eskiden burada yaşıyorlardı. Belki hatırlarsın." Namjoon'un tanıtmasıyla kaşlarım havaya kalkmıştı.
Hayal meyal hatırlıyordum. Yoongi hyungun en yakın arkadaşıydı ve yanlış hatırlamıyorsam onunla yaşıttı da. Diğer herkes gibi o zamanlar onunla da arkadaş değildim.
"Ha," diye bir nida ağzımdan dökülürken gülümseyerek büyük elini bana uzattı. "Tanıştığıma memnun oldum Hoseok." dediğinde gülümsedim.
"Ben de memnun oldum hyung." diyerek elini sıktım.
"Bugün ne yapacağız?" dedi Seokjin hyung tüm enerjisi ile. Kuzenlerim benden habersiz bir şeyler içiyor olmalılardı. Bu enerjinin başka bir açıklaması olamazdı.
"Sizi bilmem ama ben mekanı düzenlemeye gideceğim." Minho hyungun konuşmasıyla anlamsızca bakmıştım.
"Minho oppa burada bar cafe açmaya karar verdi. Hatta bu yüzden geldi." Dahyun'un söyledikleriyle hayranlıkla sarışın hyunga bakmıştım. Yaşı henüz gençti, böyle bir işe atılması hayranlık duyulasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
since our childhood, sope✓
Fanfic"Nefret ettiğini biliyorum benden hyung, çocukluğumuzdan beri." 'yoonseok