Kutuları mağazadaki depoya götürdüğümde etrafa bakındım. Halam bir bebek mağazası açmıştı. Açılış bir hafta önce yapılmıştı ve şimdide hala gelmekte olan ürünleri depoya yerleştirmek bana kalmıştı. Aman ne eğlenceli!
Bir haftadır Mavi ile yaptığımız hayallerimizi gerçekleştirme operasyonunu hatırlayıp mutlu olsam da halam her defasında ortasında mutluluğumu emiyordu. Gerek bana bakışları olsun, gerekse bana tavırları… hiç biri dudaklarından dökülen sözcükler kadar canımı sıkamazdı doğrusu!
Burası yaklaşık üç katlı bir bebek mağazasıydı ve reklamını halam bayağı iyi yapmıştı. Hatta bir defasında ünlü bir çift bile gelip buradan bebeklerine alışveriş yapmıştı. Anlayacağınız halam servetini dökmüş de olsa bu sefer işinin hakkını vermişti. Babamın desteğini de unutmamak lazımdı!
Son koliyi de diğer kolinin üstüne bırakıp ellerimi kalçalarıma yasladım. Cidden yorulmuş ve süper acıkmıştım. Bu yüzden havasız olan depodan çıkıp halamın sildiği tezgâha yaklaştım. Satışı şimdiden iyiydi ve buda halamın daha da kendini beğenmiş olmasını sağlıyordu.
“Artık çıkabilir miyim?”
Toz bezini sallayıp beni duymazlıktan geldi. Gözlerimi devirip kapıya doğru yürüyordum ki “Hangi cehenneme gidiyorsun? Sokaklarda sürtmek yerine burada halana yardımcı olsan ölürsün dimi?” diye çemkirdi. “Cezan hala bitmedi!”
Evet. Cezalıydım. Mavi beni eve bıraktığında saat sabahın yedisiydi ve halama yakalanmıştım. Üstelik spor arabadan indiğimi de camdan görmüştü. “Bir hafta oldu!” diye çıkıştım. Ama o bir haftanın yeterli olmadığını belirtecek şekilde kaşlarını çattı ve cam sili tezgâhın cam kısmına sıkıp silmesine devam etti. “En azından eve gidebilirim!” birden yüzüme gelen toz beziyle şok olmuştum. Korkuyla gözlerimi öfkeden çıldıran halama diktim. Üstüme doğru yürüdü ve kolumdan tuttu.
“Senin bu şımarıklığın yetti artık! Daha fazla dayanamıyorum! Bu yüzden babanı arayacağım ve seninle başa çıkamadığımızı izah edeceğim. Sakın ola babaanneni kandırmaya kalkışma. Duydun mu? Şimdi Aysel teyzene söz verdim. Yasemin hastaymış ve dışarıya çıkamıyormuş.” Cebinden liste çıkarıp cebime tıkıştırdı. “Git onun yerine bu alışverişi yap. İşin bitince de evde babaannene yardım et.”
Uzattığı parayı aldığımda hala şoktaydım. Ama yine de parayı alıp kendimi derhal orayı terk etmeye zorladım. Halam toz bezini attığında tabii ki canım yanmamıştı. Sadece bu beni şaşırtmıştı. Öfkesinin bu boyuta ulaşması birazcık da korkutmuştu beni.
Çalan kornayla yerimden sıçradım ve arabanın tam dibimde durduğunu fark ettim. “İyi misiniz?” diye sordu adam camdan bağırarak. Adama şaşkın bir şekilde bakıp başımla onayladım ve bir arabanın daha böyle bir durumla karşılaşmaması için aklımdan kötü düşünceleri çıkardım.
Pazar olayı bu sıcakta bana en büyük ceza olmalıydı. Paketleri taşımak ise cehennem! Parmaklarım kızarmış, şişmiş ve yanıyordu. Üstelik kollarımda tutulmuştu. Ama zorbela üç basamaklı merdivenden çıktım ve Aysel teyzenin kapısını çaldım. Kapıyı açana kadar ellerime biraz daha dayanmalarını söyledim! Kapı nihayet açıldığında büyük bir rahatlamayla poşetleri Aysel teyzeye uzatıyordum ki bana bakışlarını görünce şaşırdım. Bana küçümseyerek bakıyordu.
“Halan parayı alıp kaçmandan şüphe ediyordu. Ama beklediğimizden çok fazla erken geldin.”
Tokat yemiş gibi irkildim. Canım yanarken “Ben… hırsız… değilim!” diyebildim nefes nefese. Elimdeki poşetleri beni duymamış gibi çekerek aldı ve kapıyı sertçe kapattı. BUDA NEYDİ BÖYLE! Bana daha düne kadar gülümseyen kadının içine kesinlikle ‘halam’ kaçmıştı. Orada uzun bir süre dikildikten sonra merdivenlerin üç basamağından atlayıp eve gittim. Bu son olayın sonucunda kendi cezamı kendim bitirmiştim. O yüzden duş alıp temizlenme zamanıydı!Beyaz mini düz kesim elbisemle Kulüp’e girdiğimde bizimkiler yine oradaydı. Ama ben bu sefer hiç umursamadan kocaman gülümsemeyle Arif’in yanına gittim. Hayret! Bir karışım yapmıyordu. Üzgün bir şekilde gözlerini önünde duran kıza dikmiş öylece bakıyordu. Yavaşça tabureye oturup ikisine baktım. Kız kestane kızılı saçlarını bir omzuna çekmiş ağlıyordu. Kızı o anda tanıdım. Bu Arif’in platonik âşık olduğu kızdı. Kız üniversitede matematik bölümü okuyordu ve Arif’in en yakın arkadaşı olan Musa’nın eski kız arkadaşıydı. Arif ona âşık olduğunu kimseye söylememişti. Ama ben âşık olduğunu anlamıştım. Bana hayır dememişti. Bu da yanılmadığımı göstermişti.
“Asude? İyi misin?”
Kız bana dönerken yaşlarını sildi ve omuz silkti. Arif de hemen kendini toparlayıp yapmacık gülümsemeyle bana döndü. “Erkek arkadaş olayları!” dedi gücenmiş ses tonuyla. Kız bunu işitmedi. Arif’in ne durumda olduğunu da anlamıyordu. Bu çok sinirimi bozdu. O kıza bağırıp karşısında onu mutlu edecek bir adam durduğunu söylemek istiyordum. Ama bunun yerine çantamın zincirini boynumdan çıkarıp tezgâha yavaşça bıraktım.
“Hah! İnan bana acısı hiç geçmeyecek. Özelliklede boynuzlarından dördüncü boğaz köprüsü yapıldıysa!”
Kız şaşkınlıkla bana döndü ve gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. “Ciddi misin? Bende geçende seninkini bir kızla öpüşürken gördüm. Bunu sana nasıl söyleyeceğimi düşünüp duruyordum.” Eh, en azından geçte olsa biri bana söylemeyi düşünmüştü. “Korhan’ın tehlikeli olması apaçık ortadaydı zaten. Hiç şaşırmadım.”
Arif, üç bira bardağı koyarken gözlerim bardaklara gitti. Yavaşça bira doldurdu ve ikisini bize uzatıp diğerini kafasına dikti. “Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.”
Anlayışla kafasını sallarken gözlerinden yine birkaç damla düştü. “Ama O!” derin titrek nefes alırken birkaç tel saçı sallandı. “kesinlikle yapmaz dediğin bir tipti.”
Turgay, Asude’nin almak için uzandığı bardağı alıp yudumladı ve bana göz kırptı. “Erkek milletini gözünüzde çok büyütüyorsunuz!” dedi gülerek. “Hiçbir erkek sadık değildir. Her erkek aldatır. Öyle ya da böyle!”
Gözlerimi kısıp başımı öne eğdim. Turgay haklıydı. Her erkek öyle ya da böyle aldatırdı. Ama bunu defalarca yapması bence bir hastalıktı. Korhan ise bu hastalıkla tamamen kendisini mahvetmişti. Asla da düzelmeyecekti. Düzelmesini beklemek tam bir aptallık olurdu.
“Gün intikam günü!” dedi Turgay. “Neden ikinizde erkeklere onların umurunuzda olmadığını göstermiyorsunuz ki?” tek kaşını kaldırıp büyük birkaç yudum daha aldı ve tepsisini alıp yeni gelen bir grubun siparişlerini almak için masaya gitti. Haklıydı. Hem de çok fazla haklıydı. Önümde duran bira bardağına uzanıp içebildiğim kadar içip nefes almak için durakladım. Sonra içmeye devam ettim. Kimse ama kimse umurumda değildi. Olmamalıydı. Olmayacaktı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sev!
Romance"Dün senin en sevdiğin yemeğe kadar öğrendim, ama hala adını bilmiyorum." omuz silkip yavaşça gözlerini bana çevirdi. "Gerek yok. Zaten bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum." Dedi. Ama bu anında suratımı düşürdüğü için bakışlarımı ondan kaçırıp de...