Kulüp’ten çıktığımda karanlık sokakta yürümek yerine karşı kaldırıma geçip otobüs durağı olan yere kadar hızlı adımlarla ilerledim. Otobüse bineceğimden değil, durup düşünmek içindi. Duraktaki banka oturup ayaklarımı yukarıya çekerek göğsüme çapraz bir şekilde çektim. Kotum, yırtık pırtıktı ve bol kesimdi. Ayağımda da vişneçürüğü rengi converse ayakkabılarımla üstümde beyaz askılı tişörtüm vardı. Saçlarımı da Kızılderililer gibi örüp alnıma bant takmıştım. Sanırım bu yüzden yanımdaki teyze beni garip garip süzüyordu.
Yanımda dar paça kot pantolonu ve converse ayakkabıları olan biri durunca gözlerimi kaldırdım. Bu yanımda oturan adamdı. Gülümseyerek yanıma oturdu ve o da benim gibi olmasa da ayağının tekini kalçasının altında topladı.
“Ruh halim nedense senin ruh halinle aynıymış gibi hissettim.” Dedi tatlı bir ses tonuyla. Korhan, kadar keskin hatlara sahip değildi. Ama ondan daha kaslı bir yapısı vardı. Fitness yapıyormuş gibi görünüyordu. Saçları kömür karasıydı ve gözleri maviydi. Saçları bir kuaförün elinden geçmiş gibiydi. Acayip yakışıklıydı. Korhan’la yarışır şekildeydi.
“O zaman benim gibi burada oturup nerede bir hata yaptığını mı düşüneceksin?”
Gülümsedi. “Sen böyle mi yapacaktın?” diye sordu. Omuz silktim. Gülümsemesi daha da büyüyünce ön dişlerini gördüm. Bembeyazdı ve çok güzeldi. Ayrıca yüzü bir yerden de tanıdık geliyordu. Ama insan insana benzerdi, öyle değil mi?
“Yapmam beni deli gibi mi gösterirdi?”
Ellerini ensesinde birleştirip cama yaslandı. “Bunu umursar mıydın? Başkalarının senin hakkında ne düşündüğünü yani?” ona kocaman gülümsemeyle üstümü gösterdim. “Peki, umursamıyorsun!” gülümsememe devam ederken başımla onayladım.
İkimizde gelen otobüsle bakışlarımızı otobüse çevirdik. Birkaç kişi binerken, birkaç kişi de indi. “Biliyor musun?” dedim ona dönerek. “Şuanda öyle delice şeyler yapmak istiyorum ki! Bu hayat benim! Ben istediğim gibi yaşarım. Kimse benim hayatıma müdahale edemez! Etmemeli! Başkalarının çizdiği yoldan değil de neden kendi çizdiğim yolda yürümeyeyim ki?”
“Nasıl bir yol çizdiğine bağlı!”
“Çılgınca!” dedim yerimden kalkarak. Ellerimi arka ceplerime sokup karşısında durdum. “Çok çılgınca hem de!” gözlerini kıstı ve beni tepeden tırnağa süzdü. Başıyla onayladı. Ayağa kalkıp uzun boyunu karşıma dikti. “Bu konuda bir fikrin varmış gibi duruyorsun!”
Çarpık gülümsemesiyle elini arka cebime soktu. Elimi tutup arka cebimden çıkardı ve beni karşı park alanında duran mat siyah Lamborghini Aventador’un yanına doğru çekiştirdi. Şok olmuştum. Adamın bu kadar zengin olduğunu düşünmemiştim. Kapıyı açıp beni yolcu koltuğuna bindirdi ve hızla kendisi de binince çılgınlığın en alasını yapmak üzere olduğumu fark ettim.
O arabayı yollarda kaydırarak sürerken ben camı açmış hızla akan manzaraya bakıyordum. Korhan’ın beni bu şekilde görmesini istiyordum. Onun gibi yakışıklı, ondan daha zengin ve ondan daha sıcakkanlı biriyle olduğumu görmesini istiyordum. Benim çektiğim acının bin katını yaşasın istiyordum ve ona hep hayır dediğim şeyi yaptığımı bilmesini istiyordum. Ben onun düşündüğü kız olmayacaktım artık! Artık sadece kendim için yaşayacak, sadece anın tadını çıkaracaktım!
Bir gökdelene geldiğimiz de adam arabayı yeraltına giden yola soktu ve numaralandırılmış park yerine girip motoru durdurdu. Gözlerini bana çevirdi. “Beni burada bekler misin?” diye sordu. Başımla onayladığımda arabadan inip gökdelene giren alt kapıya doğru yöneldi. Bende arabadan inip etrafa bakındım. Etraftaki arabaların hepsi manyak derecede güzel ve pahalı olan spor arabalardı. Sırtımı arabaya yaslayıp düşünmeye başladım. Bu adama güvenmem ilk dakikadan saçmaydı. Ama güveniyordum. Daha doğrusu kendime güveniyordum. Her şey güzel olmak ya da kusursuz olmak zorunda değildi. Sadece şu bir haftadır yaşadığım anılarımı acilen silmem gerekiyordu.
Adam elinde bir anahtar sallayarak görüşüme girdiğinde bana gülümsedi ve hızla arabadaki yerimizi aldık. Yol boyunca sessizdik. Ama bu adamı rahatsız etmiş olacak ki “Gideceğimiz yerde alkol yok ve sanırım dolapta boş. Gitmeden önce bir şeyler almak ister misin?” diye sordu. Omuz silktim. “O halde ilk bir büfeye gidelim!” başımla onayladığımda güldü. “Cidden mi? Normal hayatta da bu kadar sessiz misin, yoksa ben yabancı olduğum için kendini frenliyor musun?”
“Hayır. Sessiz değilimdir. İnan bana bir hafta öncesine kadar sessiz değildim. Ama…” gözlerimi cama çevirdim. Korhan beni aldatmıştı. Hem de iki sene boyunca ve arkadaşlarımın hepsi de bundan haberdardı. İki sene boyunca!
“Ama?”
Adamın tatlı sesiyle bakışlarımı ona çevirdim. Hava karanlıktı ve sokak lambaları arada yüzünü aydınlatıyor, arada karanlığa gömüyordu. “Aması yok!”
“Anladım!” dedi ve arabayı sağa çekip durdu. “Gelmek ister misin?” yolun köşesindeki büfeye baktım. Başımla onaylayıp arabadan indim. Ben arabanın önünden geçerken o da yanıma geldi ve birlikte büfeye girdik. O içecekleri alırken bende çikolatalara ve cipslere daldım. Tam çantamdan para çıkarıyordum ki o adama kredi kartını çoktan uzatmıştı bile. “Misafirimsin!” dedi bastırarak. Peki, madem! Öyle olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sev!
Romansa"Dün senin en sevdiğin yemeğe kadar öğrendim, ama hala adını bilmiyorum." omuz silkip yavaşça gözlerini bana çevirdi. "Gerek yok. Zaten bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum." Dedi. Ama bu anında suratımı düşürdüğü için bakışlarımı ondan kaçırıp de...