İki günlük Buğra ile geçirdiğim mükemmel zamanın sonuna gelmiştim. Bana yeni alınan kıyafetleri küçük bir çantaya sokmuş ilkimi yaşadığım yatağa bakıyordum.
Oda harikaydı. Tavanı da dahil tüm duvarları camdandı. Herşey göz önünde gibiydi ama aslında en gizli yerdi.
Yavaşça yürüyüp denize bakan camın önüne geldim. Güneşin ışıkları ile capcanlı bir şekilde dalgalanıyordu. Tıpkı içimdeki yeni duygular gibi.
Kafam çok karışıktı. Buğra'ya dışarı gittiğimiz günden bu yana hiç soru sormamış, onun hakkında en ufak araştırma bile yapmamıştım. Sözümü tutacaktım.
Kapı açıldığında omzumun üstünden Maviye baktım. Salaş bir tişört giymiş jugger pantolonuyla bile mükemmel olmuştu. Kafasına yine şapkasını takmıştı.
“Hazır mısın, Ela?”
Başımla onaylayıp yanına gittim. Beni baştan aşağı süzerken ilk benim geçmemi bekledi. Bende tam kapıya doğru hareket etmiştim ki kolumdan yakaladı. Gözlerimi yavaşça soru soran bir ifadeyle gözlerine kaldırdım. Ama karşılaştığım şeyle düşündüğüm şey arasında kocaman bir fark vardı.
Kolumu tutan eli omzuma çıktı ve beni kendine çekip tutkuyla öptü. Evet, bu o geceden sonra ilk öpüşü değildi. Tepki vermemem gerekirdi. Ama veriyordum. Duygularım iflah olmaz bir şekilde kendilerini gün yüzüne çıkarıp çıkarıp duruyordu.
Kollarımı boynuna doladım...
Ayak ucunda yükseldim.Belimdeki elleri sırtımdan enseme, ensemden de saçlarımın arasına kaydı. Saçlarımı çekiştirirken doymaya çalıştığımız ama bir türlü doyamadığımız öpücüğü daha da derinleştirdi. Ta ki ben ağzımdan bir inleme kaçırana kadar...
Yavaşça geri çekildi. Elimi tuttu ve tek kelime etmeden birlikte aşağıya oradan da garaja indik.
Güneş gözlüklerimi takıp kol çantamdan telefonumu çıkardım. Babaanneme iki günlük arkadaşlarımla vakit geçirme sürecimi yazıp tamamen kapatmıştım. Sırf halam güzel keyfimi kaçırmasın diyeydi. Kadının ömründe ki tek uğraşı bendim ne de olsa. Yakamı bir türlü bırakmıyordu.
Gözlerimi devirip gelen mesajlarla kilitlenen telefonumun ekranına baktım.
“Sadece lanet olasıca iki gün ve şimdiden bir ton mesaj var. Eminim ki hepsi de halacığımdandır.”
“Umarım benim yüzümden başın derde girmez.”
Küçük bir kahkaha atıp masum suratına baktım. “Ah, mavi emin ol onu tanısan bu cümleyi asla kurmazdın. Başımın derde girmesi için sebebe gerek yok. Nefes almam yeterli oluyor.”
Kaşlarını çatıp gözlerini bir an için yoldan çekip bana odakladı. “Bunun için çok üzgünüm, Ela! Benim bu konu için yapabileceğim bir şey varsa lütfen söyle!”
Derin bir iç çekip arkama tamamen yaslandım. Ona halam hakkında yapabileceği hiçbir şeyin olmadığını söylemek gerçek olandan basit kaçardı. Onu tanısa eminim ki beni bir Saniye orada bırakmazdı eminim.
Omuz silktim. “olursa eğer haberin olur, Mavi! Ne de olsa artık yegane ve en iyi dostum sensin.”
Söylediğim kelimeyle tepkisini ölçmek istedim. Bu yüzden de anında kaskatı kesildiğini de gözümden kaçırmadım. Bu hoşuma gitmişti. Bunun verdiği sevinçle koltukta ona sokulup kafamı omzuna yasladım. Otomatik vites de olsa engel olmamak için koluna dokunmamaya özen gösterdim.
“Teşekkürler, Mavi! Her şey için.”
Hafifçe gülümsedi. Yanağını kafama yasladı. “Senin için azdı bile, Ela. O yüzden teşekküre hiç gerek yok. Ayrıca ben sana teşekkür ederim. Bana eşlik etmeyi red etmediğin için...”
******
Ertesi gün babaannemle kahvaltı ederken kafam karmakarışıktı. Ailemi deli gibi özlemiş olsam da gitmeyi o kadar da istemiyordum artık. Tam mavi ile yakınlaşmaya başlamışken buradan, ondan uzaklaşmak çok zor geliyordu. Hem her ne kadar Buğra bunu dile getirmese de o da benimle mutlu oluyordu ve kafasını toparlıyordu. İkimiz de birbirimize iyi geliyorduk.
“Ela, Meleğim? Bir sorun mu var?”
Babaannemin sesiyle düşüncelerden sıyrılıp sahteden de olsa gülümsedim. “Hayır. Bir sorun yok. Sadece...” anında çatalını bırakıp can kulağıyla beni dinlemeye hazır hale geldi. Onu bu yüzden çok seviyordum işte. “... Babaanne eğer Almanya gezimi iptal etsem babam ve annem çok mu üzülür?”
Babaannem bana şok olmuş şekilde sessizce bakmaya devam ederken bir an panikledim. İnme geçiriyor olmasından korkmuştum. Ama o anında kendini toparlayıp “Neden? Onları görmek için yanıp tutuşuyordun. Neden fikrini değiştirdin?”
Tam cevap vermek için ağzımı açmıştım ki telefonum titredi. Ekranda MAVİ yazısını görünce anında telefonu kapıp kendimi odama atıverdim. Kapımı kapatıp kilitledim. Derin bir nefes alıp verdim ve sakin bir ses tonuyla açmaya çalıştım.
“Mavi? Bir şey mi oldu? Senin bugün arayacağını hiç sanmıyordum.”
“Dün seni bıraktıktan sonra başın daha da derde girmesin diye aramadım. Ama arabada halan için söylediklerin kafamda bayağı yer etmiş...” bir takırtı oldu ve birisine bir şeyler mırıldandı. Sonra kalabalık bir yerde olduğunu fark ettim. Bu yüzden sabırla bekledim. “...yani demek istediğim nasılsın? Umarım bir sorun yaşamamışsındır. Senden gece mesaj bekledim gelmeyince açıkçası bayağı merak ettim.”
Anında yüzümü ikiye ayıran sırıtışımla kendimi yatağa atıp ayıcıklarımdan birine sarıldım.
“Vay canına!” derin bir iç çekip gün yüzüne çıkmak için debelenen duygularımı bastırdım. “Mesaj beklediğini düşünemedim.”
Öksürdü. “Aslında, Ela, bir iyi geceler mesajı beklemiş olabilirim de. Ya da neyse boşver önemsiz şeyler!”
Oturma pozisyonuna geçtim. “Hayır, Buğra. İtiraf etmem gerekirse dün gece sana mesaj atmayı deli gibi istedim. Ama sadece seni sürekli rahatsız edip bunaltacağımdan endişe ettim.”
Sessizlik...
Aslında bir dakikayı geçmeyen bir süre boyunca duraksama olsa da bana günler gibi gelmişti.“Yarın akşam boş musun?”
Ayağa fırlayıp aynanın karşısına dikildim. Her şey tam da olmasını istediğim gibi olmaya başlamıştı. Korkum büyürken içimdeki sevinç ise coşuyordu resmen.
Rüya değildi.
Buğra beni dışarıya davet etmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sev!
Dragoste"Dün senin en sevdiğin yemeğe kadar öğrendim, ama hala adını bilmiyorum." omuz silkip yavaşça gözlerini bana çevirdi. "Gerek yok. Zaten bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum." Dedi. Ama bu anında suratımı düşürdüğü için bakışlarımı ondan kaçırıp de...