💔 Bölüm 20💔

13 4 0
                                    

Kafam bulanmaya başladığında Asude zil zurna sarhoş olmuştu. “Baksana Sıla’nın partisi vardı. Oraya gidelim mi?” gülerek başımla onayladım. Sıla çıtı pıtı bir kızdı ve bizden bir sınıf üstteydi. Geçen sene mezuniyet partisinde alkolden kendini kaybetmiş ve birkaç erkeğin ağzına türlü dedikodularla düşmüştü. Onun için çok üzülmüştüm. Ama Korhan o kızın sarhoş olmadığını ve hepsini kasıtlı yaptığını söylemişti. Kim bilebilir. Belki de Korhan’da o partideydi ve Sıla ile birlikte olmuştu. Bu beni artık hiç şaşırtmazdı.

Asude tabureden inerken Arif bileğinden yakaladı. “O partinin keşlerle dolu bir parti olacağını duydum, Asu! Bence oraya gitmeyin. Bu ikiniz içinde iyi bir şey olmaz.”

Asude bileğini Arif’in elinden hızla çekip kurtardı. “Bu umurumda değil…” bana döndü. “Senin umurunda mı?” Arif gözlerime pür dikkat bakarken kafasını hafifçe iki yana salladı. Tam ağzımı açıp gitmek istemediğimi söyleyecektim ki Asude koluma yapışıp beni tabureden çekti. “Sakın vazgeçme, Ela! Özgürsün. Kimse sana zorla bir şey yapacak değil. Sadece içecek ve keyfimize bakacağız. Lanet olasıca dertlerimizle baş başa kalıp üzülmeyeceğiz. Hem kim bilebilir… belki de bize değer veren birilerinin olduğunu göreceğiz.”

Ben kararsız bir şekilde Asude’ye bakarken Arif tezgâhın arkasından öne doğru geldi ve beni Asude’den kurtardı. “Gitmeyeceksiniz!” dedi sinirli bir şekilde.

“Arif, haklı! Ben-”

Asude beni kocaman açılan gözleriyle susturdu. “Kimsenin umurunda değiliz, Ela! Arkadaş grubun orada! Sen buradasın. Korhan ise emin ol her gün başka bir kızın yatağında gününü gün ediyor. Sen ise burada onun gözü önünde terkedilmiş küçük kız çocuğu rolüyle kendini rezil etmekle o kadar meşgulsün ki seni nasıl gördüklerinin farkında bile değilsin. Senin gururun bu kadar mı?”

Arif, gözlerini yumarken ben boğazımda oluşan yumruyla yutkundum. Emindim ki gözlerimi kırpsam yaşlar aralıksız süzülecekti. “Ela sakın!” diye fısıldadı Arif. Ama hayır! Kendimi küçük düşürmeyecektim. O partiye gidecek ve deliler gibi eğlenecektim!

“Gidelim!” dedim Asude’ye kararlı ses tonumla. Arif, geri çekilirken kafasını iki yana salladıysa da umurumuzda olmadı. Çantalarımızı kaptığımız gibi oradan hızla çıktık. Asude kapının önünde telefonunu çıkarıp birisini ararken ben içimdeki fırtınanın dinmesi için can atıyordum. Ben terk edilmemiştim. Ben acınası küçük bir kız çocuğu da değildim. Ben hala yaşıyordum ve mutlu olduğumu herkese kanıtlamak istiyordum. Ah, Mavi! Keşke şuanda beni durdurmak için bir yerden çıkıp gelsen!

Kimse gelmedi. Asude’nin telefon açıp çağırdığı arkadaşı dışında… Çocuk, jöleyle dikilmiş saçlarını eliyle geriye doğru tarayıp “Atlayın!” dedi. Gözleri üstümde fazlasıyla uzun süre gezdi. Ama bu umurumda değildi. Kapıyı açıp oturdum. Asude de ön koltuğa bindi ve çocuk müziğin sesini neredeyse son ses açıp hızla yola çıktı.

Arabadaki hoparlör iç organlarımı hoplatırken kafam bulanıktı. Çakırkeyif olmanın yanı sıra yaşadıklarımın patlamasını yaşayacakmışım gibi bir umursamazlık vardı içimde. Sanırım bugün her türlü çılgınlığa açıktım ve buna engel olacak bir Mavi daha yoktu!

Parti bir yattaydı. Evet, yanlış duymadınız. Bir yatta! Kirpi saçlı çocuk arabayı sahildeki park alanına park etti ve gözlerini kısıp bana baktı. “Deniz motorunu kullanmasını biliyor musun?” ona şaşkınlıkla bakarken Asude çoktan bir deniz motoruna binmek için motorlara doğru hareket etmeye başlamıştı. “Anlaşıldı. Belimi sıkı tut. Umarım yüzme biliyorsundur!”

“Ne?”

Elimi tutup beni motora doğru çekiştirdi. “Hadi, güzelim. Bu o kadar da zor değil. İnan bana! Hem çok zevklidir.” Motorun önünde durduğumuzda gözleri çıplak bacaklarıma indi. “Bu manzarayı kaçıracağım için üzgünüm!” tek kaşımı kaldırdığımda motora bindi. “Hadi atla bakalım. Korkma seni suya atmayacağım!”

Rahatsızlıkla kıpırdanıp Asude’yi aradım. ama o çoktan bir adamla motora binmişti bile. Madem buraya kadar gelmiştim, binecektim. Yavaşça çocuğun arkasına bindim. Ama kollarımı beline sarmadım. Bu yüzden çocuk kollarımı tutup kendi beline doladı. “Sıkı tutun, güzellik!” demesiyle motor öne doğru savruldu. Korkuyla ilk çığlık attım. Ama sonra hemen kendimi toparladım.

Motorlardan inip yata çıktığımızda Britney Spears’ın Gimme More şarkısı çalıyordu. Yatın önünde dans edenler, öpüşenler ve… Daha fazlası… Gözlerimi anında önüme indirdim ve kirpi saçlı çocukla Asude’yi takip ettim. Kamaraya girdiğimizde kirpi saçlı çocuk bir kokteyl bardağı alıp bana uzattı. Göz kırptı ve kendini koltuğa attı. Bende bir yudum alıp anın tadını çıkarmaya odaklandım. Bunu yapabilirdim.

“Ben Sıla’yı bulana kadar Can’ın yanından ayrılma! Seni kaybetmek istemiyorum!” diye bağırınca Asude, başımla onaylayarak cevap verdim ve adının Can olduğunu öğrendiğim kirpi saçlı çocuğun yanına oturdum.

Can, sırıtarak cebine uzandı. Aman Allah’ım! Cebinden bir sarma sigara çıkardı ve onu çakmakla yaktı. Ona şaşkınlıkla baktığımı görünce de “İster misin?” diye sordu. Anında başımı hızla iki yana salladım. “Ah!” dedi bana alaycı gözlerle bakarak. “Tamam, anladım. Kız çocuğusun ve annen çok kızar!”

Kaşlarımı çatıp kokteylimi fondip yaptım ve ayağa kalkıp kamaradan çıktım. Bunun kız çocuğu olmamla hiçbir ilgisi yoktu. Yanılıyordu. Üstelik annemde kızmazdı. Bunun benim isteyip istemememle alakası vardı. Geri zekalı! Bu kötü çocuk triplerinden bıkmıştım artık. Hiç kimse Mavi gibi değildi.

Bir merdiven bulup ona çıktım ve üst kat sessiz olmasa da kesinlikle boştu. Yerdeki mindere oturup gözlerimi şehrin uzaktan yansıyan ışıklarına baktım. Hayatım gittikçe berbatlaşıyordu ve ben bunu nasıl güzelleştireceğimi bilmiyordum.

“Üzgünüm!” Can yanıma oturup otundan bir nefes çekti ve yüzüme doğru üfledi. “Buna kızacağını düşünmedim. Ama bence bir kere denemekten bir şey olmaz.”

“İstemiyorum!” dedim aksi sesimle. Gülümseyerek cebinden bir konyak çıkardı ve bana uzattı. Bunu isterdim işte! Anında uzanıp aldım ve büyük yudumlarla içmeye başladım. Can, gözünü bile kırpmadan yutkunurken ki boğaz hareketimi izliyordu. Bu gülmeme sebep oldu. çünkü dudakları aralıktı ve nefes bile almıyordu. “İyi misin?”

Yavaşça gözlerini gözlerime kaldırdı ve otundan uzunca çekti. Dumanı yukarıya doğru üflerken onun bembeyaz tenli boğazını gördüm. Âdemelması bayağı çıkıktı ve zayıflığına göre de kaslıydı. Ama ‘ben tehlikeliyim’ diye haykırıyordu. Korhan gibi!

Şişeyi bir daha dikledim ve dibine kadar içtim. İstem dışı bir kahkaha döküldü dudaklarımdan. Can, kısık gözlerle bana döndü. “Sana o şişenin içinde çok azcık hap olduğunu söylesem bana kızar mıydın?”

Ne? Hap mı? Hayır. “Hayır, kızmazdım.” Hayır! Kızardım! Kızıyordum da! Elindeki otu bana uzattı. Dudaklarıma doğru ve bende istemediğim halde eğilip bir nefes çektim. Boğazım düğümlendi. Öksürmeye başladım. Bu gerçekten hem harika, hem iğrenç bir şeydi. Gözlerimi sımsıkı yumdum. Sanki kendi etrafımda dönüyordum. Bu yüzden gözlerimi açtığımda onu gördüm. Mavi’yi! “Mavi?” diye fısıldadım ve onu kolundan tutup kendime çektim.

“Hey, yavaş güzellik, dur! Bizi yakacaksın!” dedi. Umurumda değildi. Onun elindeki şeyi söndürmesini sabırsızlıkla bekledim ve beni öpmesine izin verdim. Hem de büyük bir açlıkla! Tadı farklıydı. Öpüşü farklıydı. Hatta çok yabancıydı. Ama umurumda değildi. İçimde bir patlama vardı ve ben kendimi durduramıyordum. Yerden destek alan kolunu yukarı aşağıya okşarken o da çıplak bacaklarıma aynısını yapıyordu.

“Nerede kaldın Mavi?” diye fısıldadım dudaklarına. Bir haftadan uzun süredir onu göremiyordum. Bugün de Kulüp’te yoktu. Onun dostluğuna ihtiyacım vardı. Hep yanımda olsun, mutlu olalım istiyordum. Onu özlüyordum.

Öpmeye devam etti. Cevap vermedi. Bende başka bir şey söylemedim. Eli kalçamdan yukarıya doğru çıkarken eteğimin tamamen açıldığını hissedebiliyordum. Dudaklarıma ısırık darbeleriyle devam ederken şimdi tamamen üstüme gelmişti. Kokusu bile farklıydı. Belki de alkollü olduğum için bana böyle geliyordu.

Dudakları boynuma, oradan da göğüslerime inerken “Ondan uzak dur!” diye bir bağırışla biri Mavi’yi üstümden çekti. Ellerimi gözlerime götürüp kapattım. “Ela, iyi misin?”

Ellerimi gözlerimden yavaşça indirdiğimde Mavi endişeli gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsedim. Az önce beni öpüyordu ve şimdi gelmiş bana iyi olup olmadığımı mı soruyordu. Bu çok saçma ve komikti. Kahkaha attım. Ama Mavi daha sinirlenip arkasındaki çocuğa döndü.

“Ona ne içirdin?”

Adam ağzındaki kırmızı lekeyi silip “Konyak ve içinde ezilmiş yarım kafa hapı!” diye cevap verince Mavi öfkeyle ayağa fırlayıp yumruk savurdu. Vay canına! Filmdeki o trajik-komedi sahnelerinde gibiydim. Sıradan bir kız için birbirine giren iki yakışıklı!

Mavi yanında dikilen ve kendisinin kopyası olan gence döndü. Ama benim başım dönüyordu ve yat sallandıkça da midem ağzıma geliyordu. Elimi mideme bastırdım ve kafamı yere yatırıp gözlerimi yumdum. Gözlerimin önüne Korhan’la ilk sevgili olduğumuzda bana olan bakışları geldi.

“Şuna bak gülümsüyorsun!” Korhan çimenlere uzanıp Giray’ın cümlesine daha da fazla gülümseyerek karşılık verdi. “Demek artık sen…” işaret parmağı Korhan’dan bana yöneldi. “…ve sen… bir bütünsünüz!” kravatını çıkarıp yere oturdu. “Bunu kutluyor muyuz?”

Utanarak yerden kalktım ve krem rengi eteğimi düzeltip “Bu muhabbete daha fazla ortak olmayacağım. Kızları bulmam gerekiyor.” Dedim. Ama Korhan ok gibi yerden fırlayıp yanıma geldi. Gözleri bana o kadar sahiplenici bakıyordu ki bu bulutlara uçmama sebep oluyordu.

Belimin iki yanına ellerini koyup beni kendine çekti ve alnıma küçük bir öpücük kondurdu. “Seni seviyorum!” diye fısıldadı.

Yeniden Sev!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin