Tepede dönen disko lambasının oluşturduğu kristal ışık süzmesine bakmamak ve bakıp da dalıp gitmemek mümkün değildi. Lazerin rengârenk ışıklarını güzelleştirmesi insanı büyülüyordu. Altında dans edenlerde bu büyüleyici manzarayı süslüyordu. Cam yerlerin üstüne yansıyan kristal halindeki ışık yansımaları sim havası veriyordu. Bu tablo kesinlikle bir ressamın elinden çıkma gibiydi. Her şey muazzamdı. Mükemmeldi ve kesinlikle eşsizdi.
“Gel!” diye bağırdı Korhan. “Dans etmek istiyorum!”
Yüksek müzik sesinden dolayı bende bağırarak “Seyretmek daha güzel! Sen et!” dedim. Ama bana tek kaşını kaldırarak çikolata gözlerini hüzünle kıstı. Gözlerimi devirip uzattığı bronz tenli elini tuttum. Benim iki yıllık sevgilimdi. Fazlasıyla serseri ruhluydu. Kötü çocuğun sözlükteki tek karşılığıydı. Affedersiniz ama piçliğin vücut bulmuş haliydi. Herkes onunla ilk sevgili olduğum zamanlarda bana büyük bir risk aldığımı söylemişti. İlk zamanlar bu beni üzmüştü. Fakat sonra onun benim için uysal bir çocuk olduğunu gördükçe bu üzüntüm uçup gitmişti. Tabii ki hala kızları göz ucuyla süzüyor, arkadaşlarıyla seksi kızlar hakkında yorumlar yapıyordu. Ama hangi erkek bunu yapmazdı ki?
Korhan, tek kolunu belime dolayıp beni kendine çekti. Kalçasını sallayarak benim kalçama uydururken gülümsedi. Hem de o serseri gülüşüyle! Dişleri parıldadı. Gözleri de yanıyor gibiydi. Şimdi olacakları biliyordum. Bana yalnız kalabileceğimiz bir yer teklif edecekti. Bende kabul edecektim. Sonra o yalnız yere gittiğimizde masum öpücüklerimiz, şehvetle yer değiştirecek ve Korhan daha fazlasını isteyecekti. Bende onu her zaman ki gibi reddedecektim. Bu artık değişmeyen olmazsa olmaz rutinimiz haline gelmişti. O teklifi sunmaktan bıkmamıştı, ben de reddetmekten!
Dansın ortasında beni kendine bastırmaya başladığında tahminim doğru çıktı. Dudaklarını kulağıma değdirerek “Hadi, arabama gidelim. Kapalı otoparka park etmedim. Gizli bir yerde!” dedi. Gülerek ona başımla onay verdim. Elimi tutup masamıza çekiştirdi beni. Arkadaşları ve benim kız arkadaşlarım sohbet ederken o anahtarı masanın üstünden çarçabuk aldı. “Biz gidiyoruz!” dedi. Kimseye el sallayamadan beni kapıya çekiştirdi.
“Sakin ol, Korhan! En azından onlarla vedalaşabilirdik!”
Beni karşı sokaktaki özel bir garaja doğru götürünce tüylerim diken diken oldu. “Bu sefer bana hayır diyemeyeceksin!” dedi kendinden emin bir şekilde. “Ya evet, ya da…” sustu. Ona kaşlarımı çatarak baktığımı görmüyordu. Ama ne demek istediğini anlamıyordum. “İki sene! Lanet olasıca koca yedi yüz yirmi sekiz gün!”
“Korhan-”
“Hayır, Ela!” dedi kızgın ve aksi ses tonuyla. Anahtarın arkasında asılı olan küçük kumandanın düğmesine bastı ve garaj kapısı açılınca şaşırdım. Burası minik stüdyoyu andıracak bir yer gibiydi. Bateri, gitar, piyano vardı. Birde masa ve küçük bir koltuk! “Burası bizim, Erdal’ın yeri. Bana bir günlüğüne verdi.” elimi bırakırken arkadaki kapının yavaşça indiğini fark ettim. “Otur sen! Ben bize içki koyacağım.”
“Aslında ben sadece beni eve götürmeni istiyorum!” dedim korkuyla. Çünkü şuanda tamamen inmiş kapıdan başka kapı yoktu. Birde havalandırma vardı. Korhan, beni duymamış gibi mini dolaptan votka ve meyve suyu çıkardı. Bardaklara koydu. Bardakları eline alıp bana doğru yürürken ben hala olduğum yerde dikiliyordum. “Sadece gevşe!”
Bardağı bana uzattı. “İstemediğim bir şeyi bana zorla yapamazsın!” dedim ona öfkeyle bakarken. Tek kaşımı kaldırmıştım ve ona süzerek bakıyordum. Ama bu süzerek bakma alıcı gözüyle değil, daha çok alaycı tavrıylaydı. Ben aslında onu farkında olmadan yapıyordum. Alaycı olduğunu da bana en yakın arkadaşım Bengü söylemişti.
“Sadece masum şeyler!” dedi Korhan dudaklarımı öpmek için eğilirken. Buna hayır demezdim. Bardağı elinden alırken o hala dudaklarımı öpüyordu. Dediği gibi hiçte masumluğu yoktu bu öpücüğün. Daha çok şey istediğini belli eden bir öpücüktü. “Lütfen!” diye fısıldadı. “Seni sevdiğimi biliyorsun! Yık şu tabunu artık. Sende beni seviyorsun! Neden bunu erteliyorsun?”
Neden bunu erteliyordum? Hiçbir fikrim yoktu. Sadece doğru bulduğum kişiyle yaşamak istediğim şeydi bu. Ama Korhan’ı bir seneden beri doğru kişi olarak görüyordum. O zaman beni durduran şey neydi?
Korhan, dudaklarını boynuma indirdi. “Düşünme!” dediğini yaptım düşünmedim. Ama içimdeki bir his onunla bunu cidden yaşamak istemediğimi hatırlatıyordu bana. Bu ona güvenmediğim, onu itici bulduğum ya da onu sevmediğimden değildi. Sadece zamanı gelmediğini düşünüyordum. Bunu bu hisleri hissetmeden yapmak istiyordum. Kafam boşken ve sadece hissedebiliyorken!
Elimdeki bardağı sıkıca tutarken Korhan, geri çekilip koltuğa geçmem için bir işaret yaptı. Bende içimdeki kötü hisleri atabilmek için bardağı kafama diktim. O da benim gibi bardağı kafasını dikip tek yudumda içip bitirdi. Bardağı sertçe masanın üstüne bıraktı ve tek hamlede tişörtünü çıkardı. Vücuduna tek bir sözüm yoktu. Sıkı bir vücudu vardı. Pürüzsüz, dümdüz, sert ve kaslı! Elimdeki bardağı masaya bırakırken yaklaşıp parmaklarımı çıplak vücudunda gezdirmeye başladım. Şaşkınlık gözlerini elime indirdi. Gözleriyle elimin hareketlerini izlerken ikimizde sessizdik. Onu seviyor muydum? Eskiden yani iki sene önce ona hayrandım. Çünkü okuldaki kızların hepsi onun etrafındaydı ve bana hep ulaşılmaz geliyordu. Peşimden o kadar çok koşmuştu ki en sonunda dayanamamış onun yaptığı sempatikliklere evet demiştim. Ama durup onu gerçekten sevip sevmediğimi düşünmemiştim. Bu süre zarfı içinde bunu düşünmeye zamanım çok olmuş olsa da ben hep onunla anın tadını çıkarmayı düşünmüştüm. Öyle de yapmıştım. Onunla geçirdiğim her an bana ayrı bir heyecan ve mutluluk yaşatmıştı. Yanında yüzümü asmam mümkün değildi. O beni nasıl mutlu edeceğin çok iyi biliyordu.
“Bengü’nün yaş günü partisinde birlikte gidiyoruz değil mi?” diye sordum gözlerimi gözlerine sabitlerken.
“Yaseminlerin evinde düzenlenecek olan parti mi?” diye sordu kaşlarını çatarak. Tek kaşımı kaldırarak kaşlarının ortasında oluşan çizgileri düzeltmeye çalıştım. “Bilemiyorum. Oraya gitmek isteyeceğim konusunda henüz bir fikrim yok.”
“Neden Yasemin’i her görmende kayıplara karışıyorsun?” Anında yanımdan çekilip bardağına votka ve meyve suyu koyup yavaşça yudumlamaya başladı. “Korhan!”
“Saçmalama! Ondan falan kaçtığım yok, tamam mı? Sadece o kızdan hoşlanmıyorum. Beni her gördüğünde beni taciz ediyor!”
Şaşkınlıkla “Ve sende bunu dert ediyorsun! Yapma! Bu her zaman hoşuna gidiyor!” diye çıkıştım. Ama o bardağı sertçe masaya koyarken içkinin taşıp dökülmesine sebep oldu. Sinirlenmişti.
“Yeter! Beni yargılamaya kalkışma sakın!”
Sinirli bir şekilde gazete deseninde kaplanmış koltuğa atarken kendimi ona üzgün bir ifadeyle bakıyordum. Bu bir ilkti. “Seni yargılamıyorum!” dedim sessizce. Kırılmıştım. “Sadece Bengü benim en yakın arkadaşım. Oraya sensiz gitmek istemiyorum! Herkesin orada olacağını biliyorsun.”
Bana anlayışla dönüp hafifçe gülümsedi ve elini uzattı. “Gel buraya!” elini tuttum ve beni kucağına oturtmasına izin verdim. Yanağımı okşarken dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. “Seni oraya götüreceğim. Ama sadece o kadar! Çünkü yarın kuzenlere söz verdim. Büyük maç günü yarın. Kaçırırsam dillerine dolanırım. Ömür boyu korkup kaçtığımı söylerler!” sözlerini dudaklarımı öperek noktaladı. Bir kolu arkamda bana destek olurken bir eli yanağımdan boynuma doğru kaydı. “Bu güzelliği bir gün boyunca düşünmekten maça odaklanamayacağım ve sanırım yine dillerine dolanacağım.” Kıkırdadım ve bu onun en çok hoşuna giden şeydi. Beni öperken kıkırdamam!
Saçlarını alnında çekip “Bu güzellik seni bütün gün çok özleyecek! Maç bitince beni ara. Belki senin için erken kaçarım.” Dedim. Dediğimi onaylarcasına başını salladı ve öpmesine devam etti. İçimdeki mutluluk arttı. O kadar kızın içinden beni seçmesi hala bana garip geliyordu. Ama kimin umurunda! Hiçbir zaman onunla ilgili bir gelecek hayal etmiyordum. Yarınımı bile onunla düşünmüyordum. Buna her zaman hazırdım. Yani benden her an ayrılacak olmasına! O yüzden sadece anın tadını çıkarıyordum. O yüzden de mutluydum ve kafama onun hiçbir çapkınca hareketini takmıyordum. Beni aldatmadığı sürece!
Korhan, kloş eteğimi çıkarırken telefonu çaldı. İlk duymazlıktan geldi. Ama telefon ikinciye çaldığında küfredip cebinden telefonunu çıkardı. “Ölüm kalım meselesi olsa iyi olur. Aksi takdirde kafanı koparır bir tarafına sokarım!” diyerek açtı telefonu. Ben onun bu sinirli ve tatlı haline kahkaha atmamak için dudaklarımı omzuna bastırdım. “Tamam, geliyoruz!” telefonu kapatırken omzundan başımı kaldırıp gözlerine baktım. “Bizimkilerin hepsi sarhoş olmuş. Şoföre ihtiyaçları varmış.”
“Taksi çağıramamışlar mı?”
Yüzünü ovuşturup derin bir iç çekti. “Kızlar eve gidemeyecek durumdaymış. Sanırım hepsini benim evime götüreceğim. Sende bizle kalır mısın yoksa eve geçecek misin?”
Kucağından kalkıp yerden tişörtünü aldım ve Korhan’a uzattım. O da benden cevap beklerken başından geçirdi. “Aslında kalabilirim. Onlarla tek başına başa çıkamazsın. Sana yardım ederim. Hem kahve falan yaparım.”
Başıyla onayladı ve birlikte oradan çıkıp arabasına bindik. Arabası tabii ki herkesin sığabileceği araba değildi. Mat siyah rengi olan Fiat 500X’di. Ama dönüşümlü götürmeye arkadaşlarla dışarı çıkıp sarhoş olduğumuzda çok sık yaptığımız için alışıktık. Ben sarhoşların başını beklerken Korhan, arabaya sığdırabildiğini sığdıracak ve götürecekti. Ayrıca bu durumda her zaman ayık olan Korhan oluyordu. Normalde kendisi bu gibi durumlara daha uygundu. Ayık olması insanları aşırı şaşırtan bir durumdu. Neden bilmiyorum, ama Korhan sarhoş olacak kadar hiçbir zaman içmezdi. Nedenini bir kere ona sormuştum ve o da alkol içmesini bilenler içindir. İçmesini bilen asla sarhoş olmaz demişti. Mantıklıydı!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden Sev!
Romantizm"Dün senin en sevdiğin yemeğe kadar öğrendim, ama hala adını bilmiyorum." omuz silkip yavaşça gözlerini bana çevirdi. "Gerek yok. Zaten bir daha karşılaşacağımızı sanmıyorum." Dedi. Ama bu anında suratımı düşürdüğü için bakışlarımı ondan kaçırıp de...