Avuçlarımın arasındaki telefon bir kez daha titrediğinde, sağ elimle ocaktaki çorbayı ağır ağır karıştırırken diğeri ile Pamir'den gelen mesajı açtım.
Pamir :Mesajlarıma cevap vermediğinde, kendimi kötü hissediyorum. Görmüyor musun? yoksa görmezden mi geliyorsun Güzelim?
Yüzümdeki geniş gülümseme ile gözlerimi devirerek gün içinde attığı ve benim görmezden geldiğim diğer mesajlarla beraber cevapsız bırakarak ekranı kilitledim ve tezgahın üzerine bıraktığım telefon ile kaynayan çorbanın altını kıstım.
"Hicran, kızım bir bardak su getir evladım.." babamın sesi kulaklarıma ulaştığında, tahta kaşığı taşmaması için tencerenin üzerinde sabitledim ve arkamı dönerek raftan bir bardak çektim.
"Getiriyorum babacığım..." musluktan doldurduğum su ile beklemeden mutfaktan çıkıp salona doğru ilerledim.
Babam bir haftadır evde dinleniyordu ve bende bu süreçte izne ayrılmıştım.
Neredeyse bir haftadır Pamir'i görmüyor fakat sıkça attığı mesajlar ile sık sık anıyordum.
Berat işten çıkarılmıştı ve kısa bir süre önce öğrenmiştim ki Pamir'in özel şoförü olarak işe başlamış.
Yani Abim her gün onu görüyor, bütün gün toplantılar yada iş yemeklerine beraberinde gidiyordu ama ben mesajlarına cevap vermemek gibi bir küstahlıkla görmezden geliyordum.
Salona çoktan girmiş ve televizyonun karşında ayaklarını uzatmış bir şekilde oturan babama doğru ilerlemiştim.
"Al baba, acıktın mı? çorba neredeyse olur, beratı beklemeyelim istersen belli ki işi uzadı." gülümserken benden bardağı aldı ve dudaklarına dayadı.
"Beratın patronu senin de patronun yani öylemi şimdi ?" içtiği bardağı bana uzattığında, başımı usulca salladım.
"Evet, hastane sürecinde çok yardımcı oldu bize, o arada beratla tanışmışlardı, iş teklif edince Abimde kabul etmiş, en azından artık şehir dışında olmayacak." elinden aldığım bardakla yanındaki koltuğa bıraktım kendimi.
"Belli ki iyi adam, merhametli... Allah hep karşınıza böyle insanlar çıkarsın Hicranım." duygusal bir tonlama ile konuştuğunda elimdeki bardağı solumda kalan sehpanın üzerine bıraktım.
"Ne oldu baba şimdi... niye üzdün kendini?" ona doğru eğildiğimde elimi sevgiyle sırtına yasladım.
"Benim bir ayağım çukurda, daha ne kadar kalırım yanınızda bilmiyorum.. size hiç bir şey bırakamadım ona yanıyorum, bir borçlar var babanızdan armağan birde soyadım... " gözünden ansızın akan yaş ile beraber hızla oturduğum koltuktan kalkıp babama sıkıca sarıldım.
Ona her sarılışımda kendimi öyle güçlü öyle yenilmez hissediyordum ki, bunu bir bilse, böyle asla konuşmazdı.
Gölgesinin bile bize ne kadar güç verdiğini , umut olduğunu bir bilse.
"Borç dediğin ödenir baba... Mal mülk dediğin yapılır, sen daha genceciksin.." geri çekildiğimde titreyen sesimle genzimin yandığını hissediyordum.
"Sen başımızda ol ki biz daha da hırslanalım, çabalayalım.... senin mutluluğun için çabalayalım Babam.." ellerini sıkıca tuttuğumda, yüzünde buruk bir gülümseme oluştu.
"Senin Mürvet'ini bir görsem Hicranım... telli duvaklı evlendiğini, şu evden çıkıp anlının akıyla koca evine girdiğini bir görsem.."
Söylediği sözlerle yılgın bir nefes verdim... ona anlatmak yorucuydu ama deneyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL KUŞU +18 (Kitappad uygulamasında)
Teen Fiction"Pamir.." İniltiyle karışık sesim, hazzını artırırken , dişleri tenimle birleşti.. Hafif bir baskınlıkla bıraktığı öpüşle hırıltılı bir fısıltı yayıldı kulaklarımın yamacına. "Karımı istiyorum, bunda yanlış hiç bir şey yok, bu günü teninde kutlamak...