Seni rabbime havale ettim...

781 94 20
                                    

Hicranın sanrılı adımları yol boyu ilerlerken yanaklarını kaşındıran tuzlu yaşları durmaksızın akıyor ve görüşünün bulanıklığına aldırış bile etmiyordu.

Yanından geçip giden araçlar yol ortasındaki güçsüz bedene çarpmamak için korna çalarak direksiyon kırarken, Hicranın kulaklarına bile ulaşmayan bu telaş onu zihnini içindeki düşüncelerde hapsetmişti.

Güneş çoktan batmış, tenha yolda geçip giden araba farlarının ışığı yolunu aydınlatırken hissizce ilerledi. Elinde salınan çantasını kollarının arasından göğsüne bastırmış, ağlamaktan sızlayan gözlerini görebildiği kadar yerdeki asfaltta gezdiriyordu.

Niko'nun söylediği sözler yankı yankı tekrara düşerken, şuncacık aklını kaybetmek üzere olduğunu biliyordu.

Gidecek hiç bir yeri yoktu, çalacak tek bir kapısı bile kalmamıştı. Yapayalnızdı; şimdiye kadar hiç olmadığı kadar yalnız.

Tüm hayatını avuçlarına bıraktığı tek adam Pamir'di, Güvenini yıkan, onunla bir oyuncak gibi oynayan Pamir.

Düşündü Hicran; ne yapmıştı da böyle büyük bir imtihanla sınanıyordu, şimdi ailesini kaybetmiş, kullanılmış bir ruhla çaresiz kalışının ağırlığından korktu.

Bu imtihanın altından kalkamayacağını düşünüyordu, öyle ki kendini bulduğu en yüksek binanın tepesinden aşağıya atmayı bile düşündü çılgın zihni ama yapamazdı, her şeyini kaybetmiş bir kadının tanrıdan başka sığınacağı kimsesi yokken, intiharla onu da kaybetmeyi göze alamazdı.

Yaşayacaktı elbet, nasıl yapacaktı bilmese de yaşayacaktı, şimdi nefes alışları ciğerlerine ulaşamazken acısı oldukça tazeydi ama Hicran biliyordu ki en güçlü acılar bile bir gün biterdi.

Hiç bir sızı sonsuza dek kalmazdı, kalmamalıydı.

Çığlık çığlığa bağırmak, avazı çıktığı kadar haykırmak istiyordu ama yapamazdı.
Öylesini hiç öğrenmemişti, ona büyürken öğretilen her şey şu an yaşadığı acıyı içinde yaşamasına sebep oluyordu.

Hicran biliyordu ki bağıramazdı, çünkü sesini yüksek çıkarılması öğretilmemişti ona, hesap soramazdı çünkü hakkını savunması hiç gerekmemişti, babası onun yerine tüm bu sorumlulukları almıştı omuzlarına, şimdiyse bu bastırılmış duygular bu ürkek kızın küçük omuzlarını yerlere kadar eğiyordu.

Ne tuhaf diye düşündü; oysa ailemiz her daim yanımızda olacak diye düşünürdük fakat bir gün bir sabah ansızın çıkabiliyorlar hayatımızdan tamda bu anlarda insan nasılda sudan çıkmış balığa dönüyor.

Düşüncelerinin arasında kaybolmuşken arkasında ısrarla çalan korna sesini duymuyordu, bu araç onu sollayıp yanından geçmek yerine dikkatini çekebilmek adına ardından milim milim ilerleyip kornaya yükleniyordu.

Genç kız tarafından duyulmadığını anlayan Hamit hızla arabayı Hicranın önüne kırdı ve onu durdurdu.
Bakışları aracın içinden ona ruhsuzca bakan kadına döndüğünde acıyla yutkundu, ve hızla aşağıya inerek titreyen küçük bedenin önünde durdu.

"Hicran..." sesi titrerken gözleri hicranın ağlayan gözlerinde durdu.

"Ne oldu sana Hicran..."

son bir adımla çaresizce titreyen kadının omuzlarını sardı ve onu kendine doğru çekti "Sana ne yaptılar gülüm..." fısıltılı sesiyle bir cevap almayı bekledi fakat Hicran söylenenleri bile boğuk bir bilinçsizlikle zar zor duyuyordu.

GÖNÜL KUŞU +18 (Kitappad uygulamasında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin