Bir hafta sonra

846 103 43
                                    

1 HAFTA SONRA

Serhatın gergin adımları ön bahçede bir o yana bir bu yana gidip gelirken avuçlarında sıktığı telefonu gergince ovuşurdu.

"Abi daha dün gece aradın, sabah sabah yeniden rahatsız etmesek mi?" korumalardan biri çekingence konuştuğunda Serhat sıkılgan bir nefesle telefonunu ceketinin iç cebine yerleştridi.

"Anlamıyorum, nasıl bulamıyoruz biz bu kadını! Tek umudum Davut denen şu adam, Pamir bey bilse canıma okur, eğer yardım için Pars bey'in kapısına gittiğimi bilse.."

"Zaten onlarda bulamıyor baksana... hem duysa ne olacak abi, sende patron üzülmesin diye yapıyorsun her şeyi." bakışları yerde olan genç koruma Serhat tarafından sahte bir gülüşle karşılık buldu.

"Onu ilk kez böyle görüyorum , gün be gün çöküyor ve eğer bir şey yapmazsam olacak olanlar beni korkutuyor.."

Bakışları evin ana kapısında gezindiğinde, içindeki kasvet omuzlarımı çökertiyordu. İçeri girip patronuna yeniden kötü haber verecek olmak tüm yaşam enerjisini sömürürken koruma kısık bir fısıltıyla konuştu.

"Evde değil abi.." dedi

"Ne demek evde değil? Nerede.." Serhat'ın bakışları tedirgince genç korumaya döndü.

"Arka bahçede abi, gece mezarlıktan sonra oraya kuruldu sabaha kadar içti, şimdi öylece sızıp kalmış..."

Serhat'ın yönü evin arka bahçesine dönerken beklemeden o tarafa doğru ilerledi.

***

Güneş sessiz yalının üzerine doğarken, bahçesindeki sandalyede sızıp kalan adamın bedeninde eğreti bir ürpertiye neden oldu.
Esen tatlı meltem geceden kalan Pamir'in yaslandığı masanın örtüsünü çekiştirdi.

Kara gözleri rahatsızca aralandığında, başının ortasında hissettiği ağrıyla içinden küfürler savurarak çekti başını masanın üzerinden.

Devrilen içki şişeleri ve üzerlerinde sinekler uçan yarısı dolu kadehi bir süre süzdüğü sıralarda bakışları masanın üzerindeki telefonuna kaydı.
Günlerdir yalnızca Hicrana gönderdiği mesajlar ve yaptığı aramalar için kullandığı telefona.

Hiç bir karşılık alamasa da bu lanet telefon onun karısına ulaşabilmesi için tek iletişim kaynağıydı.
Tüm gece Hicranın hiç açılmayan telefonunu defalarca kez aramış, sesli mesaj kutusunu yer bırakmaksızın sızlanmalarıyla doldurmuştu, bir sürü mesaj atmıştı, Hicranına hiç ulaşmayan bir sürü mesaj.

Bir kez dinleseydi, bir kez gözlerinin içine baksaydı her şeyi anlayacağına duyduğu inançla tüm İstanbul da aratıyordu onu ama yer yarılmıştı sanki.
Yer bir gecede yarılıp Hicranını almış ve öylece kendine saklamıştı.

Nereye giderdi ? Babasından tüm akrabalarının adresini almış her birine adamlarını göndermişti ama hiç bir yerde bulamadı.

Pamir'in Hicran'ı ardında hiç bir iz bırakmadan öylece gitmişti, hiç var olmamış gibi.

Sanki hiç Pamir'in olmamış, bu soğuk adamın kalbini kendiyle doldurmamış gibi öylece çekip gitmişti.
Ne ailesine ulaşmaya çalışmıştı nede Necla'ya, öylece gitmişti. Bir başına öylece çekip gitmişti.

Pamir'i düşündükçe çıldırtan bu gerçeklik bedenine ağır gelirken bir süre önce bıraktığı alkol tek sığınağı oluyordu.

Onun hicranı bir başına dışarıda bir yerlerde, belki korkarak belki kötü bir halde öylece yaşıyor ama Pamir onu bulup acısını dindiremiyordu.

GÖNÜL KUŞU +18 (Kitappad uygulamasında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin