Yazım yanlışları ve mantık hataları için üzgünüm.
İyi okumalar...
_____
Hani bazı anlar vardır, sanki zaman durur, yelkovan ve akrep işlevini yitirir. Hayatınızda bir dönüm noktası olur ve tam o ana geldiğiniz zaman, hiç beklemediğiniz bir şekilde kum saatleri akmaya son verir. Metropol'lardaki dev saat kuleleri bile durma eşiğine gelir bazen ve işte o zaman anlarsınız ki, ciddi anlamda zaman durmuştur. Ben tetiği çektim ve tam şuan benim için de zaman durdu ve yerini koca bir sessizliğe teslim etti. Ben burada ikinci cinayetimi işledim ve bana vadedilen şey ise koca bir sessizlik oldu yine.
Oysaki ben nasıl boğuluyordum bu sessizliğin içinde. Daralan soluklarım arasından sessiz çığlıklar atıyor ve kendimi kendi çığlıklarımın sessizliğinde yok ediyordum. Siz yok olmak ne demek bilir misiniz? İşte ben onu her gün, her saat, her saniye yaşıyordum artık. Yok oluyor ve ardından tekrar diriliyordum ve bu bir kısır döngüye dönüşüyor, dahası her seferinde bir önceki acının kat ve kat yükseğini işliyordu her santimime. Kendi hiçliğim içinde kayboluyor ve kendimi bulana kadar o hiçliğin içinde yok oluyordum bile.
Taehyung hayatıma gireli bir hafta vardır ya da yoktur. Fakat bildiğim ve gözlemlediğim tek bir şey var, o hayatıma girdiğinden beri her günüm, şakasız her günüm kabus gibi geçiyor. O benim hayatıma iyileştirmek için giren bir doktor olduğunu söylemişti, fakat bunda acemi bir çıraktı. Hani doktor derken de, çok değil kaçırıldığım gün neye ihtiyacım varsa ona dönüşebileceğini söylemişti.
Gerçi nasıl unuturum ya, o ne bir doktor, ne bir polis, ne bir mühendis, ne de bir psikologtu. O bunların hiç biri değildi o bir mafyaydı, hem de ne mafyası biliyor musunuz? Bir uyuşturucu baronu. Taehyung'u, Bogum piçi sayesinde yeni yeni öğrenmeye başlamıştım. Çok benzer yönümüz var aslında, o bir katildi ve ben de bir katildim. O uyuşturucuyu satandı ben ise kullanan. Kısacası aynı bokun lacivertiydik biz. Garip bir çekim kuvveti vardı aramızda, biz yaşarken ölmek için doğmuştuk.
Takılı kalmıştı gözlerim, Bogum'un cesedenin düştüğü boşlukta. Ben yine birini öldürmüştüm az önce çünkü oda o resepsiyon görevlisi gibi bunu hak etmişti, aslında amcam da bunu hak ediyordu. Fakat o zaman şuan üzerimde olan cesaret yoktu bende. Gözümü bile kırpmadan öldürdüm ben Bogum'u ve bundan ne bir gram korku, ne de bir gram pişmanlık duyuyorum. Herkes yaptığının cezasını çekmeliydi sonuçta. Kimisi Tanrının adeletiyle, kimisi ülkenin adaletiyle, kimisi ise ölümün adaletsizliğiyle.
Ölüm nedir? Ölüm kimileri için bir kurtuluş yolu, kimileri için bir son ve Bogum gibileri için de bir kaçış yoludur. Kişiden kişiye değişir ölümünün ağırlığı, Tanrının adaletine bağlıdır bu, ayrıca adaletsizliğine. Çünkü kimilerini ise yaşarken öldürür Tanrı ve biz Taehyung'la birlikte yaşarken ölenlerdendik.. Bana sorarsanız eğer, kara toprağa girmeyi yaşarken ölmeye tercih ederdim. Ne kadar karanlıktan ve dar alanlardan korksamda. İşte ben bu yüzden ölümün adaletine inanmazdım, güzel bir hayatı ve yaşama isteyi olanları kendi içine çeker ve kötü insanları ise Dünya'da azap görmemeleri için yanına alırdı.
Öteki Dünya mı? Bunun hakkında hiç bir fikrim yok. Ne kadar doğru bilmiyorum ama çünkü orada bu Dünya'da işledikleri ufak tefek günahlar sebebiyle yananlar da vardı..
O şuan darma duman olmuş bir şekilde, bir kaç metre ötemde duruyordu. Kararmış gözlerinden akan her damla yaşı teker teker görebiliyordum. Donup kalmış bir şekilde hasretle izliyordu beni. Gidip ona sarılıp aynı onun yaptığı gibi, 'geldim, her şey geçti' demek istiyordum. Fakat tiksinir miydi benden? İğrenir miydi bu defalarca istismara uğramış bedenimden. Ben kendimden böylesine iğreniyorken o benden nasıl iğrenmesin ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memento More / taekook +18
FanfictionJungkookie olarak tanınan, miliyonlarca takipçisi olan uyuşturucu bağımlısı sosyal medya fenomeni 20 yaşındaki Jeon Jungkook ve o'na takıntılı olan en büyük fanı aynı zamanda da kurtarıcısı olan 30 yaşındaki baron Kim Taehyung. Dikkat, bu kitapta: •...