Selamlar, nasılsınız?Büyüyor gibiyiz...
Yazım yanlışları ve mantık hataları olmuş olabilir, bunlar için üzgünüm.
İyi okumalar...
____
"Sen benim en uslanmaz imtahanımsın küçüğüm."
Dokunuşları, sevgisi yetmezmiş gibi bir de sözleriyle hızlandırıyordu kalbimin ritmini. Buruk kalbim onun karşısında yeniden yeşermeye başlıyormuş gibi hissediyordum. Alışık değildim kalbimin yeşermesine, yeşertilmesine. İlk kez biri bu kalbimi ayakları altına alıp parçalamak yerine onarıyordu. Bu his kelimelerle anlatılamayacak kadar büyük bir histi. Bu his, yüksek duvarla set çekmiş olduğum kalbimin o duvarlarını yıkıp geçiyordu.
"Nereden çıktın karşıma Taehyung? Nasıl bağladın beni bu kadar kendine?"
Sorduğum soruyla birlikte gözlerini kapatmış ve derin bir şekilde içine çekmişti dudaklarımdan firar eden sıcak solukları. Hayalarıma kadar titredim bu haraketine karşılık. Cidden her haraketinden etkileniyordum, çekim gücü çok yüsekti.
"Sen benim için yaratıldın sevgilim, her şeyinle benim için varsın, seni bulmamak yaratıcıya saygısızlık olurdu öyle değil mi?"
"O zaman beni bulduğun için teşekkür ederim Taehyung." dedim kollarımı tekrar yüzünden boynuna indirerek. Minnettardım ona, kabime biraz da olsa bir sevgi aşıladığı için. Aslında biraz değildi, büyük bir sevgiydi bu, zamanla beni ateşiyle küle dönüştürecek kadar büyük. Biri tarafından ilk defa karşılıksız seviliyordum. Miliyonlarca sevenim vardı belki, evet. Ama onlar sürekli görünüşümden bahsederdi, onlar beni değil görünüşümü seviyordu belki de.
Defalarca mankenlik olsun, oyunculuk olsun, reklam olsun, ödül töreni olsun bir çok şeye aday seçildim, fakat hiç birine gidebilecek cesaretim yoktu. Hatta gidip almak yerine kapıma getirttiğim bir çok ödülüm vardı. İnsanlar bu yüzden sürekli merak etti beni ve hayatımı. İlgi odakları oldum zamanla, ama hedefim onların ilgi odağı olmak değildi ki.. Sadece korkuyorum, dışarı çıkmaktan korkuyordum. Hâlâ korkuyorum ama yanımda Taehyung var. Korkmakta haklıyım aslında, her dışarıya çıktığımda başıma bir şey geliyordu.
Bela mıknatısı gibiydim. Sürekli beladaydı başım, sanki bir bela havuzunda yüzüyordum. Taehyung ile tanışmadan önce de bir bakıma böyleydim aslında. Taehyung sadece elinde olmayarak tetikleyicim olmuştu, beni kurtarayım derken yanlışlıkla çekmişti o tetiği. Onu suçlamıyordum, asla da suçlamayacaktım çünkü o kalbimi iyileştiriyordu.
Belimde hissettim ellerini, iki eliyle belimi sıkıca kavradığı gibi tişörtümün üzerinden okşadı ilk olarak. Her dokunuşundan başımdaki ağrıyı, yaralarımdaki sızıyı bir bir unutuyordum. Taehyung varken acı yoktu bende, sadece huzur vardı, saf huzur..
Usulca araladı o gakasileri kıskandıran kahve gözlerini. Buluşturdu gözlerimin derinliklerinde, o yıldızlara kafa tutacak irislerini. Çok güzel bakıyordu, öyle güzel bakıyordu ki, kendi bakışlarımdan utanmıştım o an. Ben de onun kadar güzel bakabiliyor muydum ki acaba ona. Çok isterdim onun bana baktığı gibi ona bakmak, o zaman belki benim hissettiğim yüce duyguları o da hisseder ve onda ne kadar huzurlu olduğumu anlardı.
"İncecik belin var Jeon." dedi derin sesiyle, elleri tişörtümün eteklerine kayarken. Sertçe yutkundum bu dediğine karşılık. Yanaklarımın pespembe olmaya başladığını hissediyordum. Heyecan yine tüm zincirleriyle sarmalamıştı bedenimi, kalbim maratonda koşmuşçasına bir ritim tutmuştu.
Elleri tişörtümün içerisine kaydığında, gözlerimin utançla sonuna kadar aralanmasına engel olmak adına büyük bir çaba gösterdim. Hayır, şuan ondan kaçmam gerekiyordu, ama neden kaçmıyordum. Midemin bulanması ve kusmam gerekiyordu. Çünkü en ufak bir insan temasında böyle oluyordum artık. Ondan iğrenmiyordum, aksine daha çok dokunsun istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memento More / taekook +18
FanfictionJungkookie olarak tanınan, miliyonlarca takipçisi olan uyuşturucu bağımlısı sosyal medya fenomeni 20 yaşındaki Jeon Jungkook ve o'na takıntılı olan en büyük fanı aynı zamanda da kurtarıcısı olan 30 yaşındaki baron Kim Taehyung. Dikkat, bu kitapta: •...