İYİ OKUMALAR ❤️🩹
Olaylar hiç bir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır bu sadece askeri bir kurgudur.
*******************
(1 hafta sonra Mardin.)
Günlerden umutsuzluk. Sadece umutsuzluk değil, hüzün ve kırgınlık.
Bir günde iki can verdik. İki can toprak altına girdi. Peki ne uğruna?
Vatan ve şeref uğruna, haysiyet ve onur uğruna, yaz akşamı balkonunda çay içen yeni evli çift uğruna, markette ki kasiyer, bir otelin ceo'su uğruna, yoldan geçen simitçi, inşaatta çalışan emekçi uğruna, okulda okuyan öğrenci, evinde gurbetten gelecek çocuğuna yemekler döktüren anne uğruna. Ve niceleri uğruna.
İşte cevap bu kadar basitti.
Mardine döneli bir hafta olmuştu. Artık Prof. Dr. Alin Kutseli olmuştum ama ben buna hiç sevinemedim. Halil Özkaya Vatanına ihanetten yargılanacaktı. Şefim binlerce kez benden özür dilemişti, kaç yıllık arkadaş olmalarına rağmen bunların hiç birini bilmediğini söylemişti.
Günçe'nin ölüm haberinden dört saat sonra Oğuz'un ölüm haberi gelmişti. Bir insanın yıkılması ancak mecazi anlamda gerçekleşir derler. Yanılıyorlarmış. İkinci ölüm haberinden sonra gözlerimi hastanede açmıştım.
Dört gün boyunca baygın kaldığımı öğrendiğimdeyse aklıma ilk gelen tören olmuştu. Günçe'nin ve Oğuz'un törenleri Urfa'da olmuş ve oradaki şehitliğe defnedildiğini duyduğumda ağlama krizlerine girmiştim.
Onlara son kez teşekkür bile edememiştim. En çokta canımı bu yakmıştı. Günçe'nin bana söylediği her kelime, her cümle beynimde yankılanıyordu ve ben bunun durmasına engel olamıyordum.
Üç gündür Mardinde küçük tek tük insanların bildiği 'Saden' meyhanesindeydim. Evime gidememiştim. Beni merak eden insanlara iyi olduğumu söyleyip telefonu kapatmıştım. Altemur'u bir haftadır hiç görmedim.
Halbuki görmek istiyordum. Sanki o Ela gözlerinde ki bana ait olan şeyleri alıp içimde saklamak istiyordum. Beni hiç merak etmiş miydi acaba? Ya da buna zamanı olmuş muydu?
Bilmiyorum ama ben onu çok merak ediyorum. Bu acıya nasıl katlanıyor? Bilmiyorum. Yanında birisine ihtiyacı var mı? Bilmiyorum. Sanırım bildiğim tek şey var. Ben onu özlemiştim.
Bacağımdaki yaranın zonklaması düşüncelerimden çekip almıştı beni. Oturduğum iki kişilik masanın karşısında ki televizyonda gördüğüm görüntü ile genzim yandı.
"Evet sevgili izleyiciler iki gün önce sınırda şehit düşen sekiz askerimizin naaşı bu gün öğleden sonra 13.00 yapıldı ardından defnedilmek üzere memleketlerine uğurlandılar."
22 kelime bir insanın içini yakabilirmiş biliyor muydunuz. Ben bunu bu gün bir kere daha öğrendim. Yavaşça kafamı etrafıma çevirdim. Herkes eğlencesine devam ediyor kimisi şen kahkahalar atıyor, kimisi şarkılar söylüyordu.
Düşündüm.. bunun uğruna mıydı?
Kafamı önüme çevirip rakı bardağını olduğu gibi kafama diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acısı Dinmeyen İzler
Teen FictionAltemur: "Askerim ben, ölüm şah damarımda daha yakın. Ölebilirim doktor." Alin: "O zaman peşinden bende ölürüm. Ölüm yokluğun kadar canımı acıtmaz Yüzbaşı." Daha küçük yaşlarda ruhu bedenini terk eden o kızdı Alin Kutseli. Hayatına giren insanların...