1

34.4K 851 147
                                    

"Geldik hanımefendi buyrun."

Gelen ses düşüncelerimi bölmüş kafamı yasladığım yerden kaldırmama sebep olmuştu.Etrafa baktığımda bir pansiyonun önünde durduğumuzu fark ettim. Otobüs terminalinden buraya epey yol geldiğim için yüklü bir miktar parayı taksiciye uzattım. Bagajda olan üç bavulumu alıp önünde durduğum pansiyonu incelemeye başladım. Annem ve babamın ölümünden üç yıl sonra vasiyetlerini gerçekleştirmek için annem ve babamın yaşadığı bu mahalleye dönmüştüm. Beni hatırlamazlar diye çok korkuyordum. Kendimi cesaretlendirmeye çalıştım. Sonuçta bu pansiyonun yöneticisi olmasam bile burası bizimdi, beni içeri alırlardı.

Üç bavulumla zorlanarak da olsa kapının önüne ulaştım, zile bastım. Heyecanlanmıştım. Yıllar sonra bu mahalleye dönmüş olmak garip hissettiriyordu. Kapı açıldığında karşımda beklediğim kişi, Safiye Teyze, yoktu. Onun yerine upuzun boylu kaslı ve askeri üniforma giymiş bir adam vardı. Üniformayı görünce aklıma babam gelmişti.

"Buyrun" dedi ağzındaki lokmayı yutup konuşan adam. Yemekten kalkmış olmalıydı.

"Safiye teyzeye bakmıştım." dedim. Aynı zamanda meraklı gözlerle pansiyonun içine bakmaya çalışıyordum.

"Pazara kadar gitti." dedi ve arkamdaki bavullarıma bakarak ekledi. "Hayırdır bavullarla?"

"Pansiyona bavullarımla ne için gelmiş olabilirim sence?" dedim kafamı sallayarak. Biraz salak olabilirdi ama yakışıklılığına diyecek söz yoktu.

"Kızım asker pansiyonu burası, senin ne işin var?" NE DEMEK ASKER PANSİYONUYDU?

"Ne?" dedim yüksek bir sesle. Babam vasiyetinde ne zaman bir aileye ihtiyacım olsa kendimi yalnız hissetsem buraya gelmem gerektiğini burada odamın da ailemin de hazır olduğunu söylemişti. Anlaşılan yokluğumuzda bir şeyler değişmişti.

"Bağırmasana sabah sabah."

"Beni içeri alacak mısın artık yoksa bavullarımla burada mı kalayım?" dedim.

"İyi gel burada bekle" dedi kapıyı aralayarak. Bavullarımı yukarı çekmeye çalışırken elimden aldı ve iki bavulla içeri girdi. Onları bırakıp kalan bavulu da aldı ve kafasıyla içeriyi işaret etti.

İçeri girdiğimde karşımda aşağı ve yukarı çıkan merdiven, sağ ve sol tarafta da odalara çıkan kapılar bulunuyordu. Sağdaki açık kapıdan belli olduğu kadarıyla orası mutfaktı ve masada oturan biri vardı.

"Safiye teyze birazdan gelir. Sen ne için geldin?" dedi adam.

"Ya Safiye teyze tanıyor beni. Onunla konuşmam lazım." dedim. Herkese ayrı ayrı anlatmaya üşenmiştim. Safiye teyzeyle konuşurken duyardı o da.

"İyi öyle olsun bakalım. Kahvaltı ediyoruz biz, gel otur orda bekle" dedi. arkasından mutfağa adımladım. Mutfaktaki çocuk telefonundan kafasını kaldırıp şaşkınca bana doğru baktı.

"Oğlum pansiyona kız mı attın, hani yasaktı lan!" dedi. Hayır hayır hayır. Çok yanlış anlamıştı. Sinirle elimi alnıma vurdum.

"Saçmalama lan. Safiye teyzeye gelmiş." dedi. Çocuk pardon der gibi baktı. Dış kapıdan gelen anahtar sesiyle o tarafa doğru bakmaya başladım. Kahve saçları beyazlamış, biraz zayıflamış, yüzü de az da olsa kırışmıştı. Gelen Safiye teyzeydi. Aradan geçen on yıl hepimizi değiştirmişti. Ben de değişmiştim. Küçükken daha şişman bir çocuktum ama son üç yılla birlikte kilom normalin de altına inmişti. Küçükken yaşıtlarımdan uzun olsam da su an 1.58 boyumla kısa sayılıyordum. Küçükken hep kısa saç kullanırdım ama son üç yıldır saçlarımı hiç kesmemiştim. Saçlar anıları saklıyordu. Düşüncelerimi kenara itip Safiye teyzenin yanına ilerledim. Kafasını bana çevirip uzun uzun baktı sanırım tanıyamamıştı.

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin