"Bana bak. Bu kız, benim. Anladın mı? Yanında yöresinde görmeyeceğim seni."Ardından tuttuğu elimi bırakmadan yürümeye devam etti. Arabanın önüne geldiğimizde tuttuğu elimi bırakıp şoför koltuğuna geçti. Sinirli görünüyordu. Ben de yan koltuğa oturunca arabayı çalıştırdı.
İlaç alacağımız eczaneyi geçmiştik. Unutmuş olmalıydı. Ben mahalleden alırdım.
"Sinirli misin hâlâ?" diye sordum. Yüzüme ters bir bakış atıp önüne döndü.
"Sen niye saçma sapan insanlarla muhatap oluyorsun? Kaç kere uyaracağım Alin?" Baya öfkeliydi anlaşılan ama yanlış kişiden çıkarıyordu hıncını. Benim bu olanlarda hiçbir suçum yoktu.
"Ben, yanlış bir şey yapmadım." dedim sert bir sesle. Sesim ona ilk defa bu kadar sert çıkmıştı.
Öfkeli bakışlarını önce bana sonra yola çevirdi. Sinirlendikçe arabayı daha hızlı kullanıyordu ve bu beni korkutuyordu. Annemi ve babamı trafik kazasında kaybetmiştim. Hızlı giden arabalardan çok korkuyordum.
"Yavaşla." dedim yine sertçe. Beni takmadan aynı hızda devam etti. Yanına geldiğimiz bütün arabaları geçiyor, herkesi solluyordu. Arabanın içinde bir o tarafa bir bu tarafa savruluyor ve korkudan titriyordum.
"Yavaşla, dedim sana. Aptal." diye bağırdım. Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Bana döndüğünde korkudan neredeyse ağlayacak olduğumu ve titrediğimi fark edip yavaşlattı arabayı.
"Durdur ineceğim." dedim mahallenin girişine geldiğimizi görünce. Gerçekten yaptığı şey çok yanlıştı. Onunla uzun bir süre konuşmayı düşünmüyordum.
"Saçmalama Alin, gidiyoruz işte." dedi. Artık sinirli değildi. Sesi daha yumuşak çıkmıştı.
"İneceğim." diye sertçe vurguladım. Sonunda beni dinlemeye karar vermiş olacak ki arabayı durdurdu. Hemen kapıyı açıp arabadan indim ve yürümeye başladım. O da yanımdan arabasıyla geçerek uzaklaştı.
***
Gecenin bir yarısı yatağımda tavana bakarak öylece yatıyordum. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Yaptığım salonu da henüz kimse kullanmamıştı. Efsunla da epeydir konuşmuyorduk. Ve Çakırla tartışmıştık.Hayatımdaki gelişmeler bu kadardı. Acıkan karnım yüzünden yerimden kalkmak zorunda kaldım. Bir şeyler yesem iyi olacaktı. Kapıyı açtığımda karşımda Çakır'ı görmemle ani bir korku yaşayıp geriledim.
"Korkuttum mu?" diye sordu yumuşak bir sesle. Korkmuş olmama rağmen kafamı iki yana salladım. Elindeki poşeti bana uzattı. Poşeti açtığımda, içinde doktorun yazdığı vitamin ilaçları olduğunu gördüm.
"Teşekkür ederim." dedim. Unutmamış olması güzeldi. Ben bile unutmuştum çünkü.
"Çocuklar film izleyelim, diyorlar. Ne dersin?" diye sordu. Gönlümü almaya çalıştığı belliydi. Hemen yelkenleri suya indirmeyecektim.
"Bilmem ki." dedim. "Gel." dedi gözlerime bakarak. "Peki." diyerek odamdan çıktım. Sadece mutfağa gideceğimi zannettiğimden üstümü değiştirmemiştim. Pansiyonun içi sıcak olduğundan şortlu bir pijama takımı giymiş, panduflarımı ayağıma geçirmiştim.
Doğum günüme çok az kalmıştı. Heyecanlıydım. Bir beklentim yoktu evet ama doğum günlerini hep çok sevmişimdir. Küçük bir keke mum bile dikilse mutlu olurdum.
Oturma odasına geldiğimde çocukların orada olduğunu gördüm. Oturmuş, film seçiyorlardı.
"Alin, ne iyi oldu burayı yaptığın. Küçücük ekrandan bir şeyler izlemeye çalışıyordum." dedi Eren.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANSİYON
Teen Fiction"Safiye teyzeye bakmıştım." dedim. Aynı zamanda meraklı gözlerle pansiyonun içine bakmaya çalışıyordum. "Pazara kadar gitti." dedi ve arkamdaki bavullarıma bakarak ekledi. "Hayırdır bavullarla?" "Pansiyona bavullarımla ne için gelmiş olabilirim sen...