21

1.2K 143 29
                                    

Herkese selam. Bölüm atmayalı oldukça uzun bir zaman geçmiş. Hala bekleyen herkese teşekkür ederim. Artık bölüm yazmak istediğim için de bundan önce attığım iki bölümü silerek olayları değiştirdim. Karışıklık olmaması adına önce 20. bölümü ardından da bu bölümü okumanız gerekiyor. Bundan sonraki bölümlerin daha hızlı geleceğini söyleyeyim ve sizi bölüme yönlendireyim :)


"Önemli olan bana hayran olan değil ki." dedi ardından gözlerini gözlerimin içine dikti. "Benim hayran olduğum."

"Kimmiş ki senin hayran olduğun kişi?" diye sordum Çakır'a doğru yaklaşarak.

"Bence sen çok iyi biliyorsun." dedi küçük bir gülümsemeyle. Ben de gülümseyerek ona baktım.  Tekin'in söylediği  şey aklıma gelince kaşlarımı çattım. Kimdi o kız, ne yazıyordu Çakır'a?

"Hadi sor ne soracaksan?" dedi meraklı bir  şekilde. "Ne sorusu?" dedim anlamayarak. Yüzüme hadi ama, der gibi baktı. Sanırım Tekin'in bahsettiği kızı düşündüğümü  anlamıştı.

"Kimmiş ki  o  kız?" dedim, merak etmiyormuş gibi. "Tanımıyorum." dedi kaşlarını kaldırarak.Tanımadığı ve cevap vermediğini söylediği birisi ısrarla ne yazmaya devam edebilirdi ki?

"O zaman neden engellemedin?"diye sordum kısık bir sesle. Hesap sorar gibi görünmek istemiyordum. "Kızım görevdeydim biliyorsun. Mesajlara bakmadım bile ben. Telefon Tekindeyken yazmış, o söyledi bana da." diye açıkladı. Bir şey söylemeden anladığımı belirtmek için kafamı salladım.

İkimizden de başka ses çıkmamış yan yana oturmaya devam ediyorduk. Özlemiştim. Hiç konuşmasak bile saatlerce oturup, yanımda olduğunu bildiğim bir heyecanla özlem gideriyordum. Sessizliğimizi bozan bildirm sesi olmuştu. Orta sehpada duran telefondan gelmişti ses. Çakır telefonu eline alarak bildirime baktı. Ben de sanki hiç  merak etmemişim gibi duvarları izliyordum.

"Al bak." diyerek telefonu bana uzattı. Kaşlarımı çattım. Telefonun ekranına baktığımda bir instagram bildirimi  olduğunu gördüm. Bildirim Eslem diye bir kızın hesabından gönderilmişti.  Merakla uzattığı telefonu elime aldım. Sohbette kızın üst üste attığı yirmiden fazla mesajı görünce hemen okumaya başladım.

Eslem: Selam komutanım. (23:09)
Eslem: Tanışmak istiyorum  seninle.
Eslem:  Bence çok iyi anlaşırız.
Eslem: O aynı yerde yaşadığın kızı sevmediğini biliyorum. Öyle bir kızı kim sever ki zaten?(00:04)
Eslem:  Hadi ama neden cevap vermiyorsun? (00:49)

"Bu kim ya?" dedim sinirle. "Bilmiyorum ama tam şu an engelliyorum." diyerek telefonu elimden aldı.

"Bir şey yazmayacak mısın?" dedim. Sonuçta benim hakkımda da bir şeyler yazmıştı. Yazan kişiye çok sinir olmuştum. Çakırla tanışmak istiyor bir de üstüne beni kötülüyordu.

"Uğraşmamıza bile değmez. İlgi çekmek için yazdığı belli." dedi umursamaz bir sesle. Ona döndüğümde  oldukça yorgun ve uykusuz göründüğünü fark ettim. Bu konuyu da kız başka bir şey yazana dek rafa kaldırmaya karar verdim.

"Yorgunsun, uyuyalım istersen." dedim ve dediğim şeyle gözlerim kocaman açıldı. "Yani sen uyu. Ben de uyuyacağım tabi ama kendi odamda."

Cümlem bittiğinde beni küçük bir gülümsemeyle izlediğini fark ettim. Gözlerim gözleriyle buluştuğunda yanaklarımın kızardığını fark ettim.  "Ne yapacağım ben seninle?" 

***
Sabah gözlerimi odama giren aydınlıkla açtım.  Kışın ortasında bu aydınlık neden diye düşünürken gözlerimin radarına bahçe camım takıldı. Neredeyse boyumun yarısı kadar karla kaplanmıştı bahçem. Hemen ayağa kalkarak bahçe kapısının önüne koştum. Kapıyı açıp kar kokusunu içime çektim. Arabaların üstü,  kaldırımlar, ağaç tepeleri hepsi karla kaplanmış; kartpostalı aratmayacak bir görüntü sunmuştu bize. Bahçeye dolmuş karlardan bir avuç alarak soğuğu hissettim. Şimdiden burnumun ucunun kızardığını biliyordum.

Acaba Çakır uyanmış mıydı? Buradaki bütün günlerim Çakır'ı merak etmekle ve onu düşünmekle geçiyordu. Hangi ara bu kadar bağlandığımı, sabah uyanınca aklıma neden ilk onun geldiğini bilmiyordum. Aşk dedikleri şey bu muydu?

Düşüncelerimden ayrılmama Çakır'ın kapısının sesi neden olmuştu. Üzerinde siyah bir tişört altında da yine aynı renk bir eşofman vardı. Saçları yeni uyandığını belli edecek kadar dağılmıştı. Eline aldığı sigara paketi ve çakmağıyla bahçe kapısının önünde duruyordu.

"Günaydın." dedi kafasını durduğu kapının önünden bana uzatarak.  "Günaydın."

"Erkencisin."dedi, aynı zamanda ellerini sigaraya siper etmiş çakmağı ateşliyordu. 

"Saat  kaç ki?" diye sordum  merakla. Uyanır uyanmaz buraya koştuğum için normalde telefonuna bakmadan yataktan kalkmayan ben bugün saati bile görmemiştim.

"Yediye geliyor." diye cevapladı. "Yuh!" dedim şaşırarak. "Hayatta bu saatte kalkamam normalde ama karlar gözümü aldı. Sen neden uyandın?"

"Bünye böyle alışmış. Koşuya gideceğim zaten uyanmam iyi oldu." dedi.

"Koşuya mı?" diye sordum merakla.

"İzinli olduğum günler çıkıyorum." dedi ve tereddütle bakıp devam etti. "Sen de gelmek istersen..."

"Bilmem nasıl olur ki?" diye sordum. Daha önce hiç sabah sabah koşuya çıkmamıştım. Birkaç yıl öncesine kadar sadece teyzemin köpeğini gezdirmek için yürüyüşe giderdim. Onun dışında çok aktif biri olduğum söylenemezdi.

"Hazırlan o zaman. 10 dakikaya çıkıyoruz." diyerek biten sigarasını kutusunda söndürüp içeri girdi. Hemen arkasıdan içeri girip hazırlanmaya başladım.

10 dakikanın ardından tayt, kapşonlu sweatshirt ve montumu giyip saçlarımı taramıştım. Odadan çıkıp yine her zamanki gibi merdivene oturup Çakır'ı beklemeye başladım. Kapı sesini duymuş olacak ki hemen ardımdan o da çıktı. Üzerine siyah montunu geçirmiş altına da siyah bir eşofman giymişti. İkimizde siyah giyindiğimiz  için dışarıdan anlaşarak giymiş gibi gözüktüğümüze emindim.

"Eldiven ve bere takmamışsın." dedi sorgularcasına. "Evet." dedim.  "Odandan al da gel hemen. Sonra hasta oluyorsun ben uğraşıyorum."

Sinirle ona baktım. "Uğraşmazsın bundan sonra." diyerek odama girdim. Eldivenimi elime beremi de kafama geçirip odamdan çıktım.

"Uğraşırım ben. Sen karışma." dedi. Kaşlarımı kaldırarak ona baktım. "Gıcık." diyerek önünden geçip merdivenleri çıktım. Çakır da beni takip etti. Kapının önüne geldiğimizde ayakkabılarını giymeye başladı.

"Nasıl, aç karnına mı  koşacağız?" diye sordum şaşkın bir ifadeyle. Ayı bile açken oynamıyordu sonuçta. Biz nasıl koşalım aç aç?

"Kızım kahvaltı yapıp  koşulur mu?" dedi anlamsız bakışlar atarak."Of ya." diye söylendim.

"Hadi hadi. Giy bakalım ayakkabılarını." dedi. Ayakkabılarımı portmantodan alarak ayağıma geçirdim. Telefonumu ve anahtarımı da montumun cebine koyarak kapıya yöneldim.

Çakır önümde durarak geçmemi engelledi. Yüzüne bakarak ne yaptığını anlamaya çalıştım. Ellerini bereme getirerek kafama oturmasını sağladı. Ardından kapşonumu da beremin üzerine taktı. Elleri şimdi de boynuma geldiğinde oldukça yakınımdaydı. Çenesini alnıma yaslamış saçlarımı geriye atmıştı. Montumun fermuarını göğüs hizzamdan çenemin altına kadar getirip her yerimi sarmaladı.

"Ya ne yaptın? Çok çirkin görünürüm böyle." dedim sitemle. Çenesini kafamdan çekmiş ama hala uzaklaşmamıştı. Tam cevap verecekken ellerimi ensesine getirdim. Ne yaptığımı anlamaz gözlerle baktı. Kapşonunu alarak onun bana yaptığı gibi kafasına taktım. Montununun fermuarını kapatmak için çektiğim ellerim yanağına değmiş, yeni uzamaya başlamış sakallarına dokunmuştu.

Fermuarını boynuna kadar çekip dün de yaptığım gibi bir eldiveni elimden çıkarıp yan tarafta duran kolunu kendime yaklaştırdım ve eline  taktım. Gülümeyerek yaptıklarıma baktı. Ardından eldivensiz elini yanağıma getirip yüzüme yaklaştı. Hem heyecandan hem de yanağımda duran elinin soğukluğundan buz kesmiş gibi hissettim.

"Her halinle o kadar güzelsin ki." 

***

Hala hatırlayan varsa eğer o zil tekrar çalındı🛎

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazabilirsiniz❤️

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin