"İyi ki doğdun yavru aslanım."
Hemen ayağa kalkarak kollarımı boynuna doladım. Doğum günümü hatırlayıp, burada olmayacağı için erkenden kutlaması benim için çok özeldi.
"Teşekkür ederim." dedim kollarımı boynundan çekerken. Artık ona sarılırken çekinmediğimi fark etmiştim. Her geçen gün biraz daha benimsiyordum.
Keki uzattığında tam üfleyecekken aklıma dilek tutmam gerektiği geldi. Lütfen Çakırla çok mutlu olalım. Üfledim.
"Aç bakalım hediyeni beğenecek misin?" dedi kutuyu göstererek. "Ne gerek vardı?" diyerek kutunun ipini çözmeye başladım. Kapağı kaldırdığımda kutunun içinde bir yavru aslanın yattığını gördüm. Bana peluş aslan almıştı. Duygulanmış bir ifadeyle ona dönüp hemen tekrar sarıldım.
"Doyamadın sarılmaya." dedi gülümseyerek. Omuzlarımı silktim. Peluşu kutudan alarak tüylerini okşadım. Yumuşacıktı.
"Teşekkür ederim." dedim tekrar. "Ne demek."
"Çok tatlıymış." dedim peluşun kafasını sıkarak. Benim de sevme şeklim buydu ne yapalım.
"Bugün göreve gideceğim. 2-3 gün yokum muhtemelen." diyerek bana haber verdi. Haber vermesi hoşuma gitse de burada olmayacak olması beni üzüyordu. Başına bir şey gelme ihtimalini düşünmek bile istemiyordum.
"Bu sefer hiç yaralanma." dedim kaşlarımı çatarak. Geçen sefer omzundan yaralı bir şekilde gelmişti. Muhtemelen yeni yeni iyileşmişti zaten.
"Bu sefer pansuman yapmaz mısın yoksa?" diye sordu.
"Pansuman yapayım diye yaralanıyorsan, yapmam." dedim onunla inatlaşarak.
"Bu sefer yaralanmayacağım." dedi kendinden emin bir sesle. Ona gülümseyerek baktım.
"Benim yokluğumda yavru aslanla idare edersin, diye düşünüyorum." dedi elimdeki peluşu göstererek.
"İdare etmeye çalışacağım, diyelim biz ona." dedim gülerek. O da güldü.
"Sen çalış. Odamdaki işlerimi halledeyim ben." diyerek odasına girdi. Ben de nasıl olacaksa derslerime kaldığım yerden devam etmeye çalıştım.
***
"Alin." dedi bir ses. Kafamı masadan kaldırdığımda sesin Çakır'a ait olduğunu fark ettim. Ders çalışırken uyuyakalmıştım. Rezillik!"Efendim." dedim çatallaşan sesimi düzelterek. "Biz çıkıyoruz, haber vereyim dedim." dedi. Demek gitme vakti gelmişti. Yine bu koca pansiyonda yapayalnız kalacaktım...
Masadan kalkarak odama girdim ve kapıdan çıkarak odasının önünde beni bekleyen Çakır'ın yanına ulaştım.
"Kendine dikkat et olur mu?" diye sordum.
"Sen de çok dikkat et." dedi ve devam etti. "Saçma sapan insanlarla muhatap olma. Bir şey olursa muhakkak yazıyorsun, itiraz istemiyorum."
Saçma sapan insanlardan kastının Kemal olduğunu bilmeyen yoktur diye düşünüyorum. Kafamı sallayarak onu onayladım.
"Korkarsan da yaz, çekinme." dedi. Muhtemelen geçen gün korktuğum için bunu söylemişti. Umarım kokmazdım.
"Tamam." dedim kafamı sallayarak. Kollarını açarak bana yaklaştı. Ben de yaklaşarak kollarımı boynuna doladım. Sımsıkı sarıldık. Sarılmak artık bizim için normal bir durum olmuştu. Ona sarılırken düşünmüyor, çekinmiyordum. İçimden geldiği an sarılıyordum ve bunu hiç garipsemiyordu.
İçimden gelen bir isteği daha geri çevirmek istemedim. Rahatsız olmayacağını ve kötü bir tepki vermeyeceğini bildiğim için kollarımı boynundan çektiğimde hala yakınımdayken dudaklarımı yanağına bastırdım. Onu öptüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANSİYON
Novela Juvenil"Safiye teyzeye bakmıştım." dedim. Aynı zamanda meraklı gözlerle pansiyonun içine bakmaya çalışıyordum. "Pazara kadar gitti." dedi ve arkamdaki bavullarıma bakarak ekledi. "Hayırdır bavullarla?" "Pansiyona bavullarımla ne için gelmiş olabilirim sen...