3

19.2K 635 76
                                    

Pijamalarımı değiştirip Safiş'e yardım etmek üzere mutfağa çıktım. Mutfak hepimizin sığacağı kadar büyüktü. Uzun bir tezgah ve yemek yememiz için bir masa bulunuyordu. Safiş çoğu şeyi hazırlamış olsa da ona yardım etmek için masaya birkaç kahvaltılık koydum. Holden gelen seslerle arkamı döndüm. Çakır ve timi hazırlanmış evden çıkıyorlardı. Hepsi üniformalarını giymişti.

"Kahvaltı etmeyecek misiniz?" diye sordu Safiş. "Yok Safiye teyze, çıkmamız lazım." dedi Tekin. Ardından çıktılar. Bugün Çakır'ın dün bana vermiş olduğu anahtarı çoğaltmam lazımdı.

"Safiş burada anahtarcı falan var mı biliyor musun?" diye sordum.

"Ben de bugün pazara gidecektim, gel seni götüreyim." diye yanıtladı. Mutfağı toparladıktan sonra üzerimi değiştirip Safiş ile birlikte pansiyondan çıktık.

Pazarda gezerken birkaç kızın tuhaf bakışlarını görmüştüm ama aldırış etmedim. Yeniyim diye bakıyorlardır diye düşündüm. Pansiyon için birkaç meyve sebze alırken yanımıza yaklaşan kadınla Safiş selamlaştı.

"Hatice, nasılsın?" diye sordu Safiş. Kadın ile havadan sudan sohbet ederlerken kadının dikkatini ben çekmiş olmamalıyım ki konuşmaya başladı.

"Kız kim, yeğenin falan mı?"

"Aa hatırlamıyor musun? Demir ve Yasemin'in kızı. Alin." dedi Safiş. Merhaba anlamında kafamı salladım.

"Pansiyonda kalıyor herhalde. Öyle duyduk." dedi. Bu bilgiler ne kadar çabuk yayılıyordu. Safiş biraz çekingen bir şekilde cevap verdi.

"Kızın pansiyonu zaten. Gelme demek olur mu hiç?" Safiş' in dediği şey ile kaşlarımı çattım. Sanki o istemiyordu da ben zorla kalıyordum. Beni istemese giderdim elbet. Kadın gidince Safiş'e bir şey demeden alışverişe devam ettik.

Pazardaki işimiz bitince anahtarcıya gelmiştik. "Merhaba, anahtarımı çoğaltacaktım ben." dedim anahtarcı çocuğa. Yaşıtım gibi duruyordu. Anahtarımı çoğaltırken konuşmaya başladı. " Sizi daha önce burada göremedim sanırım. Görsem hatırlardım çünkü." dedi sırıtarak.

"Evet, yeni geldim." dedim soğuk bir tonda. Değişik bir gülüş attığı için soğuk konuşmayı tercih etmiştim.

"İstersen numaralaşalım. Bir şeye ihtiyacın olursa gelirim yani hemen." dedi.  "Gerek yok, teşekkürler." derken elini saçıma uzattığını gördüm. 

"Saçında bir şey kalmış." dedi saçımdaki elini çekerken. 

"Bana bak Kemal. O, yazıldığın kızlara benzemez. Alırım seni ayağımın altına." dedi. Çocuğun bakışları ve tavırları hoşuma gitmemişti. Anahtarımı alıp oradan çıktım.  "Neden sinirlendin o kadar?" diye sordum.  

"Böyle güzel kız gördü mü bırakmıyor. Hiç bulaşma takıntı etmesin seni de." dedi. Erkekler kapatılabilir miydi? Safişle çarşıda yürürken bir takı dükkanı dikkatimi çekmişti. Önündeki anahtarlıkları görünce hemen oraya yöneldim.  Birbirinden tatlı anahtarlıklar vardı. Anahtarımı da yeni çıkarmıştım zaten, almam için bir işaret olabilirdi. Örgüden yapılmış hayvan figürlü anahtarlıklara bakarken aslan yavrulu olanı elime aldım. Onu alırken arkasında ona takılmış olan anahtarlık yere düşmüştü. Yere düşeni elime aldığımda onun da bir aslan olduğunu fark ettim. Ama benimkinden farklıydı. Yavru ve büyük aslan elimde dururken aklıma Çakır'ın anahtarı geldi. Belki bir teşekkür hediyesi olabilirdi. 

İki aslanı da elime alıp ödemeye geçtim.

***

Safişle pansiyona gelmiş yemek yapıyorduk. Yemek yapmayı sevdiğimi ama hiç yapmadığımı fark etmiştim. O yüzden çocuklara yemek yapıyor olmak kendimi kötü hissettirmiyordu. Ben de bu sürede yemek yapmayı öğreniyordum. Çakır ve ekibi henüz gelmemişti ve yemekler bitmek üzereydi. Ben tek bildiğim şey olan mor lahana salatası yapmıştım. Sofrayı kururken gelen kapı sesiyle Safiş kapıyı açmaya gitti.

Üzerlerini değiştirip sofraya geldiklerinde hiçbirinin salatamdan yemediğini fark ettim. Bir salataya bir de onlara bakarken Çakır ile göz göze geldim. Gözlerime bakarak salatadan tabağına koydu ve yemeye başladı.

"Eee Safiye sultan, ne yaptın bugün?" diye sordu Tekin. Safiş neler yaptığından bahsederken konu anahtarcı çocuğa geldi.

"O Kemal başlamış yine munzurluklara. Numarasını istedi Alin'in. Saçına dokunmaya çalışıyor birde." diye anlattı. Safiş bu çocuğa bayağı bir gıcıktı anlaşılan.  

"Ya bu çocuk bir akıllanmadı gitti." dedi Eren. 

"Konuşmaya falan çalışırsa gel bana söyle. Ben hallederim." dedi Çakır. Sanırım baş belası biriydi. Kafamla onaylayıp yemeğimden yemeye devam ettim. Yaptığım salatan alırken Çakır hariç kimsenin yemediğini gördüm. Salatadan ağzıma atınca hemen kolamı kafama diktim. Bütün tuzu içine dökmüştüm resmen. Çakırla göz göze geldiğimde güldüğünü fak ettim. Masadakiler başka şeyler konuşurken çaprazımda oturan Çakır'a yaklaşıp konuşmaya başladım.

"Nasıl yedin sen bunu? Çok tuz atmışım." dedim. "Senin yaptığın belli." diye yanıtladı. 

"O yüzden mi salatayı yarıladın?" diye sordum.  Sandalyesinden kalkıp tabağını ve bardağını makineye koydu. "Afiyet olsun." diyerek mutfaktan çıktı.  Ben de yediklerimi toplayıp odama gittim. Odama bir kahve köşesi yapmak için işe koyuldum. Dolap ve makyaj masamın ortasındaki alana fazla eşyalardan ayırdığım masayı yerleştirdim. Kahve makinamı ve aldığım kahveleri, kupaları da yerleştirdim. Kendime hemen bir filtre kahve yaparken odanın köşesinde bıraktığım poşeti elime aldım. Bunlar aldığım anahtarlıklardı. Çakır'ın anahtarına anahtarlığı geçirip kendiminkine de aynı işlemi uyguladım. Hazır olan kahveyi iki kupaya bölüp anahtarlarla birlikte bahçeye çıktım. 

Bahçe kapısını tıklatıp açmasını bekledim. Oda kapısından versem saçma olur diye düşünmüştüm. "Buyur?" dedi her zamanki gibi.  Kendi kahvemi camın pervazına bırakıp cebimdeki anahtarlıkları çıkardım. "Anahtarını getirdim." dedim.

"Sadece anahtarım değil sanki." dedi Kahveden ve anahtarlıktan bahsediyordu. Elimdeki kahveyi yeni hatırlamış gibi ona uzattım.

"Kavuşmuşsun sonunda kahvene." dedi. Sorarcasına kaşlarımı çattım. "Uykum hafiftir." Tabi ya. Dün kendi kendime konuştuğumu duymuş olmalıydı. Neyse ki kendimi rezil edecek bir şey söylememiştim. 

"Anahtarlık ne için?" diye sordu.  "Bugün anahtar çıkarttırdıktan sonra gördüm. Kendime yavru aslanı alırken o da peşine takıldı. Kıramadım sen de gel, dedim." diye özetledim. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakıyordu. 

"Yavru aslan ve büyük aslan demek." Kafamla onayladım.  "Eyvallah." dediğinde kıkırdadım. Kafasıyla ne olduğunu sordu. "Çok garipsin." dedim. Çok açıklayıcı olmamıştı. 

"Büyüyünce anlarsın." demişti. "Gayet de büyüğüm bir kere." diye yanıtladım. Elini kafama oyup göğsüne geldiğimi göstererek güldü.  Onun yanında epey kısa kalıyordum bu doğruydu ama yan yana gelince kötü durmuyorduk bence. 

"Ne varmış boyumda? Yaşla boy aynı olmaz bir kere." dedim. Sanki 25 yaşıma gelince bir anda boyum uzayacaktı. "Küçüksün kızım işte." 

"Beğenemedin herhalde." dedim. Beğendim de, beğendim de.

"Beğendim." 

Bölüm sonu|

Oy vermeyi ve satır aralarına yorum bırakmayı unutmayalım.❤💕

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin