20

5.4K 363 47
                                    

Bu da demek oluyordu ki üzerime bilerek düşmüştü. Çakır üstte ben altta birbirimize bakarken her ne kadar utansam da gözlerimi gözlerinden çekmedim. Biz bakışmaya devam ederken üstümüze atılan kar toplarıyla kollarımla kafamı örttüm. Gelenler Tekin, Cenk ve Erendi. Bize kar topları atarak oyunu başlatmaya çalışıyorlardı.

"Yanlış kişiye çattınız." diyerek üzerimden çekildi ve yerden topladığı karları çocuklara fırlatmaya başladı. Ben de sanki yatakta yatıyormuşum gibi yayıldığım yerden sonunda kalkarak yine arabanın arkasında kendime kar topları hazırlamaya başladım. Arabaya yaklaşan adım seslerini duymamla hemen iki elime de kar toplarını alarak hazırda bekledim. Arkası dönük bir şekilde gelen kişiye oturduğum yerden iki kar topunu da fırlattım. Toplar kafasının tam ortasına denk gelmişti. Vurduğum kişinin bana dönmesiyle Eren'i vurduğumu gördüm.

"Lan!" diyerek elini kafasının arkasına götürdü. Ben kıkırdarken yanıma Çakır gelmişti.

"Aferin benim kızıma." diyerek yanıma yaklaştı. Fırsattan istifade yaparak biriktirdiğim topları alıp çocuklara atmaya başladı.

"Ya onlar benim toplarımdı." diye söylendim.

"Senin benim mi var?" dedi kaşlarını kaldırarak. Biz konuşmaya dalmışken arkamızdan bir kar topu saldırısına uğramıştık.

"Çok doğru kişiye çatmışım kardeşim." dedi Tekin kar toplarını fırlatırken. Bacaklarımda hissettiğim elle birden havalanınca ağzımdan çıkan çığlığa engel olamadım. Çakır beni omzuna atmış hızlı bir şekilde yürüyordu. Şu an görüş hizamda sadece ve sadece Çakır'ın sırtı vardı.

"Ya Çakır ne yapıyorsun?" dedim çırpınarak.

"Daha fazla kar topu yemeye devam edersen hasta olacaksın. Bunların durmaya niyeti yok." dedi.

"Korktun herhalde." dedim alayla. Hiç de hasta olmadan sabaha kadar oynayabilirdim. Belki hasta olabilirdim ama yine de oynardım.

"Ne korkacağım kızım, küçücük kar toplarından mı?" dedi o da küçümser bir sesle. Söylediği doğruydu. Askerdi sonuçta. Bu kar toplarının gerçeğini de alasını da görmüştür eminim ki.

Duyduğum anahtar çevirme sesiyle pansiyona geldiğimizi anlamıştım. İçeri girdiğimizde beni dikkatli bir şekilde sırtından indirerek yere koydu. Sanki oyuncak bir bebekmişim gibi kolaydı hareketleri. Montumun fermuarını indirip üzerimden çıkardı. Montumun her yerinin sırılsıklam ve karlar içinde olduğunu yeni fark ediyordum. Onun da benden pek bir farkı yoktu tabi. Montumu çıkarıp portmantoya astı. O kendi montunu da çıkarırken ben de ayağımdaki botlarımı çıkarıyordum. Çoraplarımın bile ıslandığını gördüğümde parmaklarımı içeri doğru büzdüm.

"Üstünü değiş hemen, hasta olursun." dedi parmaklarımın ıslandığını gören Çakır. O sırada elindeki eldivenin tekini çıkarmış bana uzatıyordu. Ben de eldivenimi çıkarıp iki eldiveni üst üste koyduğumda eldivenler kavuşmuş gibi hissetmiştim.

"Eldiven için tekrar teşekkür ederim." dedim gülümseyerek. Göz kırptı. Ben de odama ıslanan pijamalarımı değiştirmeye gitsem iyi olurdu.

"Oturma odasına gel sonra." dedi arkamdan seslenerek. Kafamı sallayarak odamın yolunu tuttum. Odama gelip soğuktan titreye titreye pijamalarımı çıkardım. Kar topu savaşı yaparken pek anlamasam da baya bir ıslanmış ve üşümüştüm. Üzerime polarlı pijamalarımdan giyip çoraplarımı da dizime kadar çektim. Bir kahvenin iyi gideceğini düşünüp hepimiz için kahve hazırlamaya başladım.

Kapının tıklatıldığını duyunca kapıya yöneldim. Gelen Çakırdı. "Giyindin mi?" diye sordu. Kafamla onayladım. "Yukarı gelecek misin peki?" diye sordu gelmemi istiyor gibiydi. "Bize kahve yapıyorum." dedim. Makinadan kahvenin olduğunu anladığım sesi duyunca kahveleri kupalara boşalttım.

"Çakır, yardım etsene." diye kapının önünde beni bekleyen Çakır'a seslendim. 5 tane kolum yoktu sonuçta. İki kupayı aldığımı görünce masada kalan kupaları aldı ve oturma odasının yolunu tuttuk.

Oturma odasından içeri girdiğimizde çocukların koltuklara yayıldığını gördüm. Yorulmuş olmalıydılar. Herkes kahvelerini ellerimizden alırken üzgün bir sesle konuşmaya başladım.

"Siz yorgunsunuzdur, dinlenseydiniz keşke."

"Ya yenge bize bir şey olur mu sanıyorsun?" dedi Tekin. Koltuğun üstünde duran yastığı alarak sertçe Tekin'e attım. "Tekin!" dedim uyarırcasına. Çakır hiçbir şey söylemediği için çocuklar tarafından kendi kendime gelin güvey oluyorum gibi anlaşılabilirdi. Tekin üzerine attığım yastığı hiçbir şey olmamış gibi alıp kenara koydu.

"Harbi siz ne işsiniz?" diye sordu Cenk, Çakır ve bana doğru.

"Başlamayın yine." diye uyardı Çakır. Soru biçimi biraz tuhaf olsa da Çakır biraz fazla sinirli gibi gözüküyordu. Belki de benimle böyle anılmak istemiyordu. Aklımı böyle şeylerle bulandırmamak için hemen konuyu dağıttım.

"Bakın size ne getireceğim?" dedim ve yerimden kalkarak doğru mutfağa gittim. Safiş'in benim için yaptığı çikolatalı pastayı alıp dilimleyerek tabaklara böldüm. Pastaları tepsiye alarak oturma odasına geri döndüm.

"Biz getirsek daha mantıklı olurdu sanki." dedi Eren. Gülümseyerek cevap verdim. "Safiş benim için yaptı."

"Alincim." dedi Tekin. Çakırla benim gözlerim aynı anda ona döndü. "Sen biz görevden dönerken ne oldu bilmiyorsun sanırım." dedi. Yüzünde munzur bir ifade vardı. Ne olduğunu merak etmiştim.

Kafamı sallayarak cümlesine devam etmesini bekledim. "Bu Çakır'ın hayranı çok haberin olsun."

"Onu bilmeyen mi var?" dedim gülerek. Mahallenin yarısı zaten Çakır Çakır diye geziyordu. "He, kıskanmıyorsun yani?" dedi. Sorduğu sorunun cevabını tabiki biliyordu.

"Tekin susacak mısın artık?" dedi Çakır sinirle.

"Ne var oğlum, sanki yakın değilsiniz?" dedi Tekin.

"Kimmiş hayranı söylesene." dedim konuyu dağıtarak.

"Çakır'a günlerdir mesaj atan biri var. Her gün sıkılmadan yazıyor." dedi.

"Sohbet sarıyor demek ki." dedim kaşlarımı kaldırarak. Biraz bozulmuştum açıkçası. Kızın ondan hoşlandığı belli sonuçta cevap verdiğine göre hoşuna gidiyordu.

"Cevap bile vermedim kızım. Ne sarması?" dedi Çakır. Kafamı döndürerek ona baktım. Demek öyle, der gibi kaşlarımı kaldırdım. Çenesini indirerek onayladı. Konuşmadan anlaşmıştık sanki.

"Oo uçtu bunlar." dedi Cenk kalkarken.

"Neyse kalkalım bari." dedi Tekin yine göndermeli bir sesle. Üçü de arka arkaya odadan çıktılar. Çakırla baş başa kalmıştık.

"Seni rahatsız eden olmadı değil mi?" diye sordu. Kemal'i kastettiğini anlamayan yoktur diye düşünüyorum.

"Senin gibi çok hayranım yok ki. Kim rahatsız edecek beni?" dedim ona laf sokarak.

"Önemli olan bana hayran olan değil ki." dedi ardından gözlerini gözlerimin içine dikti. "Benim hayran olduğum."

🔔🔔🔔🔔🔔🔔🔔🔔🔔

Çok beklediğinizi biliyorum. Hiç musait olamadığım bir dönemdeyim bu yüzden yazabildiğim ilk fırsatta kısa da olsa bir şeyler yazıp yayımlamak istedim. Umarım beğenirsiniz. Beklediğiniz için teşekkür ederim. Arayı çok açmamaya dikkat edeceğim 💖

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin