23

1K 131 18
                                    

Medya: Küçük kedimiz

Küçük kediye birkaç yastığımı vererek ona odamın köşesinde bir yer yaptım. Çakır veterinerden geldiğinde neden onun odasına koymadığımızla ilgili söylenecek olsa da küçük kedilerin bir anneye ihtiyacı vardır. Çakır'ın kediyi getirip ona aldığı eşyaları odama getirecek olduğunu düşünerek hemen yatağımı topladım, yerdeki kıyafetleri dolaba tıktım. Aynadan kendime baktığımda birbirinden uyumsuz pijamam ve solgun yüzümle karşılaştım. Çakır'ın yanına geldiğimde ne görüntüm umurumda oluyordu ne de üstemdekiler. Sanki bütün kaygılarım bir anda uçup gidiyordu onun yanındayken.

Ona çok bağlanmıştım ve sadece ana odaklanmıştım. Şu an yaşadığım bütün duyguları, bana hissettirdiği her şeyi seviyordum. Gelecekte ne olacağını düşünmek istemiyordum.

Kapımın tıklatılmasıyla düşücelerimi böldüm. Gelen Çakır ve küçük kedimizdi. Elindeki poşetlere baktığımda kedi için gerekli olan her şeyi aldığını ark ettim. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle kediye doğru yaklaştım.

Çakır'ın yanına yaklaşarak kediye uzandım. "Kedicik, sen mi geldin?" Kediyi kucağıma almaya çalışırken elim Çakır'ın eline değmiş, göz göze gelmiştik.

"Üşümüşsün." dedim soğuk elini kastederek. "Kahve ister misin?" diye sordum. Kediyi bırakıp çıkar diye korkmuştum. Biraz daha kalsın istiyordum.

"Olur." diye cevaplayıp yatağımın kenarına oturdu. "Ben kahve yapayım, sen de kedinin mamasını şuraya koyabilir misin?" dedim bahçe kapısının sağını göstererek. Kediyi yatağıma bırakarak poşetten çıkardığı mama kabına mamayı boşalttı. Ardından sularını da koyup kumunu kutuya boşalttı. Hazır olan kahveleri alıp yatağıma ilerledim. İşini bitiren Çakır da yanımda yerini aldı. "Çaktırmadan kediyi kendi odana aldırdığını fark etmedim sanma."

"Ya kalsın işte burada. Arada sırada götürürsün sen de. Olmaz mı?" diye sordum üzgün bakışlarla.

"Olsun bakalım." dedi nefes vererek.

"Kedinin adını ne koyacağız?" diye sordum yatak başlığıma yaslanıp ayaklarımı bağdaş kurarak.

"Bilmem. Var mı aklında bir isim?" Yastığın üzerinde yatan kediye baktım. Turuncu beyaz yumuşak tüyleri olan yeşil gözlü bir kediydi. Klişe olan isimleri sevmezdim. Kedi turuncu diye adının portakal konması saçmalıktan başka bir şey değildi.

"Canım portakal çekti ya." Bir anda dışımdan söylediğim şeyi fark ettiğimde güldüm. Kediye isim düşünürken konuyu nereye getirmiştim.

"Nereden çıktı şimdi?" diye sordu gülümseyerek. Bir yandan da kahvesini yudumluyordu.

"Bilmem isim düşünürken aklıma geldi."

"Alırım ben sana." dediğinde gözlerim açıldı. "Küçükken babam her iş çıkışı aradığında meyve isterdim. O da hep poşet poşet meyvelerle gelirdi." dedim küçük bir gülümsemeyle. Elini sırtıma getirip beni kendisine çekti. Kafam göğsüne denk gelmiş, çenesi kafama yaslanmıştı.

"Kedinin adını buldun." dedi sessizce. "Nasıl buldum?" diye sordum anlamayarak.

"Meyve." Kafamı göğsünden kaldırıp kediye baktım. "Meyve." dedim sessizce. Bulmuştuk, artık kedimizin adı meyveydi.

"Bulduk." dedim Çakır'a bakarak. Çekinmeden tekrar göğsüne yatıp kollarımı beline sardım. Onun elleri de sırtımda yerini almıştı. Şu anda yaşadığım huzuru anlatamazdım ama bir yandan da içimi kemiren şeyler vardı. Sürekli beraberdik, yan yanaydık, bizi gören herkes yanlış anlıyordu. Düşünmemeye çalışsam da bazen en mutlu olduğum anlarda aklıma geliyordu. Kafamı Çakır'ın göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Mutsuz göründüğümü fark edince kaşları çatıldı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 11 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin