Mutfağa geldiğimde Eren ve Cenk masadaki yerini almıştı. Bana dönen gözlerle Çakır'ın neden gelmediğini açıklamaya başladım. "Benim çağırmam doğru değilmiş Safiş, gelmedi."
"Sen takılma ona canı sıkkındır." dedi Eren. Ne takılacaktım canım. Yaşıma laf etmesi sinirimi bozmuştu sadece. "Hem yaşı kaç ki onun?" dedim omuz silkerek.
"25 yaşında kuzum, bir şey mi dedi o kerata?" dedi Safiş. Yani biraz büyük olabilirdi ama birkaç ay sonra 19 olacaktım o kadar da fark yoktu aramızda. Belki de vardı.
"Yok Safiş merak ettim." Çakır'ın sesiyle mutfak kapısına döndüm. "Ben çıkıyorum. Size afiyet olsun."
"Oğlum nereye, yemek yeseydin." dedi Safiş. Nereye gidiyordu acaba? Neyse önemli değildi. Safiş'e sonra yerim der gibi göz kırparak evden çıktı.
"Safiş." dedim yemek yerken oluşan sessizliği bölmek adına. "Burası ne ara askeri pansiyon oldu, ben küçükken böyle değildi.
"Burası son zamanlar çok boşalmıştı. Kimse gelip de kalmıyordu. Sonra kardeşimin torunu olan Tekin ile konuşurken eve çıkacaklarını duydum." dedi Safiş. Anlatmaya Tekin devam etti. "Tabi biz yemek yapmasını bilmiyoruz. Dedik ne yapsak ne etsek. Sonra burası daha mantıklı geldi , aile gibi yaşıyoruz artık."
"Ne güzel, sen de yalnız kalmamışsın." dedim Safiye teyzeye bakarak. "Ooo Safiye sultan yalnız kalır mı hiç? Mahallenin gözdesi kendisi."
"Abartma sıpa." dedi Safiş gülerek.
Yemeğin ardından odama geçmiş bavulumdaki eşyaları yerleştirmiştim. Masam biraz düzensiz olmuştu toparlaması adına organizerler almam gerekti. Hem de çarşıya çıkmak istiyordum zaten. Bahane olmuştu bu da. Altıma gri bir eşofman giyip tişörtümün üstüne bir sweatshirt geçirmiştim. Eylül ayına girdiğimiz için havalar akşam vakti biraz soğuk olabiliyordu. Bez çantamı omuzuma atıp odamdan çıktım. Safiş'e haber verip pansiyondan çıkış yaptım.
Zaten küçük bir mahalle olduğu için çarşıyı bulmam zor olmayacaktı. Hatırladığım kadarıyla yolları takip ederken etrafa ve değişen yerlere bakıyordum. Aklıma eski evimiz gelmişti. Bu sokaklardan birinde olmalıydı. Seymen bakkalını görünce sokağı tanıdım. Bakkalın sağında olması gereken evimiz yoktu. Onun yerine park yapılmıştı. Bütün çocukluğum yıkılmış gibi hissediyordum. O evdeki anılarımız, kutlanan tüm doğum günlerim, annem ve babam. Anılarımız da yavaş yavaş siliniyodu beynimden. Aynı evimizin bu sokaktan silindiği gibi.
Parka doğru ilerledim. Geç saatten dolayı park boştu. Salıncağa oturup kulaklığımı taktım ve şarkı açıp sallanmaya başladım. Annem ve babamı çok özlemiştim. Üç yıl önce ben 15 yaşındayken bir gece trafik kazasında vefat etmişlerdi. O günden sonra teyzemle ve kuzenlerimle kalmaya başlamıştım. Teyzemin eşinden ayrılmasıyla hem ona daha fazla yük olmamak için hem de çocukluğuma dönmem için buraya gelmiştim. Aslında buradaki pansiyondan gelen gelir sayesinde maddi durumumda sıkıntı yoktu . Ben bir aile istiyordum fakat teyzemle kalırken bu pek mümkün olmuyor kendimi hep sığıntı gibi hissediyordum. Yarım saatin ardından parktan kalkıp çarşıya doğru ilerledim.
***
Çarşıdaki işlerimi halletmiş elimdeki ağır poşetlerle pansiyona doğru yürüyordum. Ellerimdekilerin ağır olmasının bir sebebi de kahveye olan düşkünlüğümdü. Kendime filtre kahve makinası, kupa, nevresim takımları, oda dekoru gibi şeyler almıştım. Evin sokağına yaklaştıkça bileklerim bağımsızlığını ilan etmişti. Bir kaldırım kenarına çöküp elimdekileri yere bıraktım. Kızarmış ellerime baktım.
"Pişt!" Arkamdan gelen sesle kafamı çevirip baktım. Seslenen Çakır'dı.
"Efendim?" dedim. "Ne yapıyorsun burada?" diye sordu. Kendime baktığımda yaşlı teyzeler gibi hissetmiştim. Kaldırımın köşesinde durmuş soluklanıyordum.
"Ellerim acıdı da mola verdim biraz." dedim ellerimi önüne uzatarak. Ellerime bakıp güldü. İlk defa güldüğünü görüyordum. Gülümsemesi güzeldi.Evden çıkarken dikkat etmemiştim ama üstünü değiştirmişti. Siyah yakalı bir tişört ve pantolon giymişti. Bu kıyafetlerle de oldukça havalı duruyordu.
"Aynı yere gidiyoruz, gel yardım edeyim." dedi. "Bir an hiç sormayacaksın sanmıştım." dedim gülerek. Gülerek üç poşeti de alıp yürümeye başladı. Kalan poşeti alarak yanına ilerledim.
Sessiz bir şekilde yürürken karşıdan gelen iki kız dikkatimi çekmişti. Gülerek Çakır'a bakıyorlardı. Kafalarını bana çevirdiklerinde gülümsemeleri kayboldu. Lisede koridorda gezip yakışıklı çocukları kesen tiplerdendiler.
"İyi akşamlar komutanım." dedi sarı saçlı olan kız. Allah var güzel kızdı ama fena halde gıcık olmuştum. "İyi akşamlar." diye karşılık verdi sert bir tonda Çakır. Kızlar yanımızdan öylece geçip giderken yürümeye devam ediyorduk.
"Seni böyle herkes tanıyor mu burda?" diye sordum merakla.
"Yani. Küçük bir yer zaten, birbirini tanımayan yok." diyerek yanıtladı.
"Beni tanımıyorlar artik. Unutmuşlar." dedim üzgün bir tonda. Konuşmalarım onun yanında biraz çocuksu kalıyordu ama ben onun kadar ciddi olamazdım ki. Ağzıma ilk geleni söylerdim hep.
"Öğrenirler yine. Pek önemli bir şey değil zaten."
"O eski sıcaklığı özledim yoksa benim için de önemli değil." dedim. Sonunda pansiyonun önüne geldiğimizde poşetleri tek eline aldı ve cebinden anahtarını çıkardı. Benim bir anahtarım yoktu. İçeri girerken konuşmaya başladım.
"Benim anahtarım yok." dedim. Holün ışıklarının kapalı olduğunu görünce sesimi kısmıştım. Anahtarını bana uzattı. "Al, çoğaltırsın yarın."
Bu yaptığı davranış çok samimi gelmişti. "Teşekkür ederim." dedim. Bu esnada kapılarımızın önüne gelmiştik. Poşetlerimi kapımın önüne bırakarak geri çekildi.
"Bir şeye ihtiyacın olursa tıklat. İlk gecen sonuçta." dedi. Bunu demesine şaşırmıştım.
"Yok başına iş alma sonra." dedim ona atıfta bulunduğumu anlaması için gülerek. "Sen bilirsin." diyerek odasına girdi. Çok sinir bozucu biriydi. Odama girip eşyalarımı yerleştirmeye koyuldum.
***
Odama geldiğimden beri uyumaya çalışıyordum ama çabalarım sonuç vermiyordu. Sanırım yerimi yadırgamıştım. Işığımı açıp bahçeye çıkmaya karar verdim. Biraz hava alsam belki iyi olurdu. Ayağıma panduflarımı geçirip bahçenin ışığını yaktım. Üzerime aldığım pikeyle bahçeye çıkıp sedire yayıldım.
"Şimdi bir kahve olsa çok güzel olurdu." dedim kendi kendime. Gözüm Çakır'ın odasına kaymıştı. Bahçe kapılarımız yan yana olduğu ve odasının ışığı kapalı olduğu için tam göremesem de denedim. Gözlerim odanın kenarındaki yatağı seçmişti. Çakır yüzüstü ve sırtı çıplak bir şekilde yatıyordu. Kabul ediyorum şu an çok çekici görünüyordu. Ama bu sinir bozucu olmasını değiştirmiyordu.
***
Sabah gözlerimi bahçeden gelen seslerle açtım. Burada uyuyakalmıştım ve yan bahçemde spor yapan bir adet Çakır bulunuyordu. Altında bir spor şortu vardı fakat üstünde hiçbir şey yoktu ve kasları apaçık meydandaydı."Ne yapıyorsun burada sabah sabah? Git üstüne bir şey giy ayrıca." dedim yerimden kalkıp. Sabah sabah onun kaslarını izlemek zorunda değildik sonuçta. Dün gece pencereden izlememiş gibi konuşuyordum. Maksat gıcıklık.
"Sana ne kızım. Git içeride yat." dedi ve sporuna devam etti.
"İstediğim yerde yatarım." dedim gözlerimi büyüterek. Mekik çektiği için yattığı yerden kalkıp bizi ayıran bahçe duvarına yaklaştı.
"Bela mısın kızım sen benim başıma?" dedi sorarcasına göz kırparak.
"Bunu sen istedin." dedim. Yüzüme bir gülümseme yerleşmişti. Buraya alışmış ve çok sevmiştim. Çakır Bey'in benden çekeceği vardı.
Bölüm sonu|
Oy vermeyi unutmayın. Her gün yeni bölüm atmaya çalışacağım. Kitabın ileriki bölümlerinde neler olmasını istediğinizi yazabilirsiniz.❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANSİYON
Genç Kurgu"Safiye teyzeye bakmıştım." dedim. Aynı zamanda meraklı gözlerle pansiyonun içine bakmaya çalışıyordum. "Pazara kadar gitti." dedi ve arkamdaki bavullarıma bakarak ekledi. "Hayırdır bavullarla?" "Pansiyona bavullarımla ne için gelmiş olabilirim sen...