13

12.6K 435 25
                                    

Gelen Kemaldi. Ne alaka diye sorguladım.

"Ne oldu Kemal?" diye sordum ciddi bir sesle. "Nasılsın diye bir bakayım, dedim."

"Seni ilgilendirmiyor." dedim ardından kapıyı kapatmak için ittim. Ama bir şey engel oldu. Kemal eliyle kapıyı tutmuş kapıyı itmemi engelliyordu.

"Konuşuyorum Alin." dedi sinirli bir sesle. "Git ötede konuş." diyerek yine kapıyı kapatmaya çalıştım. Fakat yine engel oldu. "Bana bak, ben o Çakır'a benzemem. Dinleyeceksin dediysem, dinleyeceksin."

"Ben de o eskiden takıntılı olduğun kızlara benzemem. Çek elini, bağırırım yoksa." diyerek tehdit ettim. Hem korkuyor hem de korkumu belli etmemeye çalışıyordum. Bu tavırları da neyin nesiydi? Oturup düzgün bir muhabbetimiz bile yoktu. Kırk yıllık takıntılı gibi davranıyordu.

"Hadi bu seferlik öyle olsun." dedi kaşlarını kaldırarak. Aklın sıra beni tehdit ediyordu. Kapıdan elini çekmesiyle sertçe yüzüne kapattım. Sanırım Çakır ve Safiş'in korktuğu başıma gelmişti. Bana takıntılı olmuş olabilir miydi? İyi de yüz dahi vermemiştim, ne biçim bir insandı bu?

Mutfağa geçip Kemal yüzünden soğuyan makarnamı yemeye devam ettim. Çakır ve çocuklar olmadan zaman geçmiyordu. Buranın sessizliğine alışamamıştım. Onlar olmasa burada başka insanlar yaşasa muhtemelen şu anki kadar güvende ve mutlu hissetmezdim. Onlara çok şey borçluydum. Dışlamadan beni de ailelerine almışlardı.

Safiye teyze insanların yorumlarını, diyeceklerini çok fazla takıyordu ama diğerleri öyle değildi. Sonuçta askerlerdi, mahallelinin gözünde kötü duruma düşmek istemezlerdi ama öyle düşünmemiş, beni dışlamamışlardı. Her ne kadar burası tapu olarak bana ait olsa da içindekiler olmadan burayı ev gibi sevemezdim. Beni istemeseler onları buradan çıkarmak yerine kendime başka bir yer bulurdum.

Yemeğimi yedikten sonra tekrar odama gidip ders çalışmaya devam etmiştim.

***

Aradan geçen üç günde ders çalışmaya devam edip evden çıkmamıştım. Bazen Efsun yanıma uğramış, dedikodu yapmıştık. Ardından tekrar odamda yalnız başıma kalmaya devam etmiştim. Safiye teyze üç gündür akrabasına baktığı için izin almış, ve gelmiyordu. Ama telefon konuşmamızdan anladığım kadarıyla bana bozuk değildi.

Çakır'dan henüz hiç haber alamamıştım. Bir şey olursa yaz demişti. Olmuştu ama yazmamıştım. Kemalle de bir daha karşılaşmamıştım. Bu, çok evden çıkmadığım için de olabilirdi. Fazla kafama takmadım.

Bugün aklımdaki fikiri sonunda gerçekleştirecektim. Bir haftadır düşünmüş, taşınmış, hazırlıklar yapmıştım. Sonunda planımı gerçekleştirme vaktiydi. Bu pansiyonda hep beraber oturabileceğimiz, mutfak dışında, bir alan yoktu. Bu yüzden ben de Safiş'in burada kaldığı zamanlar uyuduğu giriş kattaki odayı salon yapmaya karar vermiştim. Mahalledeki bir spotçudan koltuk ve sehpa alıp bugün getirmelerini istemiştim.

Çalan kapıyla hemen odamdan çıkıp kapıya koştum. Burayı ev gibi hissetmeye başlamıştım, evet. Ama ben hep beraber aktivitler yapalım istiyordum. O yüzden bu oda iyi bir fikir olacaktı.

"Alin Alkaya mı?" diye sordu nakliyeci olduğunu düşündüğüm adam. "Evet benim."

"Eşyalarınızı getirdik, nereye koyalım?" diye sordu. Kapıdan çekilip sol taraftaki odayı gösterdim. 3 kişi hızlıca koltuğu ve sehpayı yerine yerleştirmişlerdi. Onlara ücreti ödeyip kapıyı kapattım. Hepsine güzel bir sürpriz olurdu umarım. Koltuğu ortalayıp sehpayı da ortaya koydum. Bir halı ve birkaç süsle bu oda tamam demekti. Bir şey izlemek istersek bilgisayardan açabilirdik. Televizyona gerek yoktu. Hemen Efsun'u aradım. Hava kararmak üzere olduğu için evde olduğunu düşündüm.

PANSİYONHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin